Çin değil Arjantin yolundayız
Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘19 yıl bunun için bekledik’ dediği yeni bir ekonomik modele geçmişiz. Geçmişiz ama ne yazılı bir metni var ne de kurumsal bir çerçevesi.
Yönetim yanlışlıkları sonucu TL hızla değer kaybedince iki temel argüman öne sürüldü:
1- Darbelerle yapamadıklarını dolarla yapmaya çalışıyorlar. Tabii ki şer güçler ve işbirlikçisi iç hainler.
2- Biz de Çin modeline geçtik.
Bakın burada Çin modeline geçtiğimiz için TL değer kaybetmiyor, şer güçler saldırıp TL değer kaybettiği için model değiştirdik.
Aslında 19 yıl sonra bizi şer güçler uyandırdı. Yoksa biz yine uyanamayacaktık.
Ya da tersine bakalım: Çin modeline geçtik ve TL’ye değer kaybettirip ucuz mallarımızı satmayı amaçlıyoruz. Ama bu sefer şer güçler ayağı çöküyor.
Neyse... Kafanızı fazla yormayın bu çelişkilere. Olana bir kılıf buluyor ve millete “düşün peşimize kurtuluş savaşı veriyoruz” diyoruz ya.
***
İyi ama TL değer kaybedince işler çözülecek ve en fazla 4-5 ay içinde düzelme başlayacak mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan “Zor olanı seçtik ama 4-5 aya toparlanacağız” dedi ya.
Bu iş gerçekten öyle mi? 6 ay sonra meyvesini yeriz dedikleri program için neden 19 yıl beklemişler?
Bakın beklemeyen ülke örneği karşımızda. Aslında bizler şu anda o ülke yolunda hızla ilerliyoruz. Kim bu ülke derseniz hemen söyleyeyim: Arjantin...
Yakından takip eden okurlarım 2015 yılından beri Venezuela örneğini sıkça verdiğimi bilirler. Dünyanın varlık içinde olan ama resmen batmış tek ülkesidir Venezuela. Ve bizimkilerinde en sıcak baktığı ülkedir.
Venezuela’yı hiç unutmayın.
AK Partinin Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile varacağı nihai hedef Venezuela’dır.
Hatta daha net ve kesin yazayım ve kayıtlara düşsün: Bu seçimde ülkemizde iktidar değişmez ise Venezuela olacağımız nerede ise kesindir.
En basit şekli ile söyleyeyim: Orta sınıfın ülkeden göç oranında Venezuela’yı yakalarız. 2017’den beri artan bir orta sınıf göçü yaşıyoruz ve ülkemiz gittikçe YOZLAŞIYOR ama bu oran henüz Venezuela seviyesine gelmedi. Yönetim değişmezse geleceği de nerede ise kesindir.
***
Henüz Venezuela olmadık ama Arjantin olduk.
Rakamlar illa birebir uyuşmak zorunda değildir. Genel hatlara bakmak yeterlidir.
Bir zamanlar Brezilya, Güney Afrika, Endonezya ile eş değerde tutulup Hindistan, Çin ve Rusya ardından fırsat ama kırılgan ülke sınıfındaydık. Şimdi lider Venezuela ardından gelen İran ve Arjantin sınıfındayız. (İran siyasi yaptırımlar nedeniyle ekonomik dışı gelişmeler yaşıyor)
2016 başında 1 USD 3 TL ederken, 1 USD 17 G. Afrika Randı ediyordu. Bugün Rand aynı ama TL dolar karşısında 14 lira sınırında. Hatta 2016 başında 1 USD 4 Brezilya Reali seviyesinden şimdi Bolsorano’ya rağmen sadece 5,5 Real ediyor.
Parasal değer kaybında en büyük örneğimiz Arjantin.
2003 yılında 1 dolar 3,30 Arjantin Pesosu ederken 1 dolar 1,65 TL’den işlem görüyordu. TL ile PESO arasında 2 katlık bir fark vardı. 2013 yılında bu fark 3,0 kata çıktı. 1 dolar 6 Peso ederken 2 TL’den işlem görüyordu.
2013 sonrası Arjantin Pesosu adeta değer kaybında ralliye başladı. 2013 başında dolar karşısında 6,0 Pesodan olan işlemler 2014 başında 8,0 Pesoya çıktı. Mayıs 2015’de 1 dolar 9,0 Pesoyu geçerken, 2015 sonunda artık 1 doların karşılığı 13,0 peso ediyordu.
Kısaca söyleyeyim: 2013 yılında 1 dolar 6,0 Arjantin Pesosu ederken bugün 1 dolar 101,0 Arjantin Pesosu ediyor.
Peki biz bunun neresindeyiz?
Arjantin’in 2013 yılında başlayan yıkılış sürecinin biz neresine geldik? Hemen söyleyeyim: Sadece 3 yıl öncesindeyiz. Yani Arjantin’in 2013 yılında ayrışarak adeta yıkım sürecine girdiği girdabın 2019 yılındaki seviyeye biz şimdi geldik.
Ya da şöyle ifade edeyim: Arjantin’i sadece 3 yıl önceki seviyesindeyiz ama farkı da hızla kapatıyoruz.
***
Peso değer kaybetti ve Arjantin 4-5 ayda toparlanıp 6 ay sonra da meyvelerini yemeye başladı mı?
2013 yılından beri yedikleri tek meyve var: O da AYVA...
YAPISAL ÇÖKÜŞ
Arjantin ile benzerliğimize farklı açılardan da bakmamız gerekir: Mesela ilk önemli benzerliklerimizden biri -resmi veriler ile gerçek verilerin farklılığıdır-.
Arjantin’in yıllarca açıkladığı resmi enflasyonun gerçek olmadığı sonradan anlaşıldı. (tanıdık mı geldi)
Ben asıl tehlikeye dikkat çekeyim: Arjantin bir zamanlar “Bir Arjantinli kadar zengin” deyimi ile anılan en zengin ilk 7 ülkeden biriydi. Oysa uzun yıllar YAPISAL ÇÖKÜŞ içerisinde geldiği nokta 32. sırada bir ülke oldu.
Türkiye’miz son 40 yılda üç büyük ekonomik kriz yaşadı. Ama şimdi BÜYÜK BUHRAN yaşıyor.
Korkarım ki daha büyük tehlike olarak YAPISAL ÇÖKÜŞ sürecine de giriyoruz. Asıl benzerlik burada. Biz henüz bu çöküşün çok ama çok başındayız. (Ama yapısal çöküşte inanın çok hızlıyız)
ÇÖZÜM DEĞİL SLOGAN
Bugün Arjantin cari fazla veriyor ama PESO değer kaybında sınır tanımıyor. Yerli para yerine alış-veriş cari kur üzerinden yapılıyor. Tıpkı bizde de yeni yeni başladığı gibi.
Bakınız geçen hafta rakamları verdim: Faiz - Yatırım-İhracat dengesi iyiye değil, kötüye gidiyor. Yatırımların azaldığını ‘yatırım malı ithalatından’ görüyoruz. Ama asıl tehlike ticaret durmaya başlıyor.
Meydanlarda stokçulara tehdit bu yüzden zaten. Stokta tutmak satmaktan daha karlı hale geldi.
Düşük faiz sloganı atmak yerine, madem yatırım istiyoruz çözüm çok basit: Yatırım-Kalkınma Bankacılığı kurarsınız ve oradan verilen yatırım kredilerinin faizini sıfıra bile indirirsiniz. Bütün maliyeti ülkeye 40-50 milyar lirayı geçmez. (Hatta bunu kesinlikle yapmalıyız)
Ülkemizde toplam faiz yükü 500 milyar lira (%20 faiz civarından) Bunu 15’e düşürdüğünüzde elde edeceğiniz tasarruf 100 milyar lirayı geçmiyor. Oysa sadece son 3 ayda kur artışının ülkeye maliyeti 3 trilyon 187 milyar lirayı aştı.
Bu işin mantığı yok.
Sadece sloganla ülkeyi yönetmenin akıl almaz faturalarını ödüyoruz.
Ama asıl fatura biriken kamu zararlarının halı altına süpürülmüş pisliğinde yatıyor. Yarın çok geç olmadan bu işten kurtulmalıyız.
Seçim zamanında yapılacak demek ülkeye en büyük kötülük demektir, bilesiniz.