Sudan ucuz...
Dün Merkez Bankası faizleri 200 baz puan indirdi. Dolar kuru ise derhal 9,50 sınırına geldi. Eylül ayı ortalama dolar kuru 8,54 seviyesindeyken MB’nin hesapladığı TÜFE’ye göre Reel Efektif Kur (yani TL’nin değer endeksi) 63,09 seviyesinde oluştu. Haziran ayında ise ortalama dolar kuru 8,63 seviyesindeyken reel efektif kur endeksi de 59,68 düzeyindeydi.
Bu rakamlar neyi ifade ediyor?
1994 Nisan kur krizinde TL değeri 67,28’e kadar düşmüştü. 2001 kur krizinde de bu seviye 75,01 düzeyinde taban buldu.
Şimdi 59-60 sınırındayız.
Ama henüz ekim ayı açıklanmadı. Şu ana kadar ortalama dolar kuru 9,05. Son rakam ise 9,45...
Kısaca enflasyona göre TL’nin kur değeri artık 60,0 endeksinin de altında. Tarihi bir değersizlik yaşıyoruz.
TL değersiz olduğunda aslında bizler de değersiz oluyoruz. Nasıl mı? İzah edelim...
Artık mallarımız sudan ucuz diyemeyeceğim çünkü su bile bizim mallarımız yanında daha pahalı oldu.
Çok ama çok ucuz durumdayız.
Mallarımız ucuz olunca elbette bunun asıl kaynağı emeğimiz de ucuz oluyor. Yani çalışan insanımız... Bizler, sizler...
Hepimiz artık yabancılar açısından yakın tarihte görmediğimiz kadar ucuz hale geldik.
***
Bize söylüyorlar ya; Türkiye çağ atladı...
Çağ atlayan, dünyada oyun kuran büyük Türkiye’mizde kişi başına gelir ve asgari ücret 1,3 milyar nüfuslu Çin’in gerisine düştü. 20 yıl önce Çin dünyanın ırgat ülkesiydi; şimdi biz o ucuz ırgatlığa talibiz. Ve aldık bile...
Kur arttıkça değerimiz düşmeye devam edecek. Değerimiz düştükçe kendi ürettiğimiz ürünleri bile vitrinde seyreder olacağız. Aslında olduk bile...
Bakın yine Merkez Bankasının sitesinde Birim İşgücü Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru endeksi var. Bu endeks 2003 yılını 100 baz puan kabul ediyor. Yıllık hesaplanan bu endekse göre Aralık 2020 işgücü değerimiz 57,16...
Gelin de 2021 değerini siz düşünün... Hiç tavsiye etmem.
Mallarımız ucuz
İnsanımız ucuz
ama dünyaya meydan okuyoruz.
Evet, aslında dünyaya meydan okuyoruz ama ucuzluğumuz ile... Bu kadar ucuz olmamıza rağmen tarafımıza bakan da yok.
Biz bu kadar ucuz ve tarafına bakılmayan ülke haline nasıl geldik? Hiç mi sormazsınız... Hiç mi ders almazsınız?
YAPISAL ÇÖKÜŞE ADIM ADIM
Bir yıldır yapısal çöküş diye bir şeyler söylüyorum. Tıpkı 2015-2018 arasında sürekli büyük buhran yazmam gibi.
Dün Merkez Bankası faiz indirdi ve film seyreder gibi kurların yükselişin seyrettik. Ama o filmin bir maliyeti var; hatta devamında sürekli maliyeti var.
Enerjisinin nerede ise tamamını ithal eden ülkeyiz. Kasabalara kadar doğalgaz getirdik ve herkes bu fiyatlardan etkilenecek.
Ama yapısal çöküş daha derin sorunlar içeriyor. Bugün sağlık sistemimiz adeta döküldü. Dr.lar bir bir istifa ediyor. Randevu alamadığını belirtenler çok fazla. Sistem orada da tıkandı.
Birkaç gündür yazıyorum. Elektrik piyasası da tıkandı. Üreticide fiyatlar 80-90 kuruşa geldi. Bu fiyatlar karşısında büyük bir zam mecburen gelmek zorunda. Ya da daha fazla karanlığa alışın...
Karanlığa alışın, çünkü şu anda fiili kesintiler zaten yapılıyor. Adına ne derseniz deyin ama sistem kilitlendiği için karanlık başladı.
***
Ülkemizde şu an bir deneme yapılıyor.
Ben bunun adına “saldım çayıra” modeli diyorum. Ne olacağını kimse kestiremiyor ama bu kadar risk kumar masasında alınmaz.
Hani eski filmlerde vardı ya... Kumarda herşeyini kaybeden aile misali.
Büyük oyunu oynadık ve ne olacağını göreceğiz. Sudan ucuz ülkemiz ama bize henüz bir faydası dokunmadı. Yarın zamlar peş peşe geldiğinde acısını daha çok hissedeceğiz.
Belki de hissetmeyeceğiz. Suda kaynatılan kurbağa misali belki de biz bu krize alıştık. Ya da sanırım yoksulluğu, fakirliği, karanlığı biz istedik.
Kim bilir...
Biz onayladık ve biz bulduk. Yetki isteyene biz yetkiyi verdik ve sonucunu hep beraber yaşıyoruz.
Kolay gelsin.