Boşa harcanan 24 seneden sonra boşa harcanan 24 saat

Galiba meselenin özü “uzmanlık” kavramıyla ilişkimizin marazi mahiyeti. Uzmanlıkla. Yani bilgiyle. Akılla. Tecrübeyle. Ehliyetle.

Uzmanlar hep bir şeyler söylerler, bizim de hiç umurumuzda olmaz ne söyledikleri. Bazen dinliyor gibi yapsak bile bir kulağımızdan girer öbür kulağımızdan çıkar bu laflar. Her durumda kendi bildiğimizi okuruz. Devlet yönetenlerimiz de öyledir. Her şeyi kendileri bilir. Mesela ekonomi uzmanları ne derlerse desinler, faiz sebep enflasyon sonuçtur.

Keza afet uzmanlarının ne dediğinin de pek kıymeti yoktur… Evet, afet uzmanlığı diye bir alan var. Jeoloji gibi, sismoloji gibi bir bilim dalı değil ama bir bilgi alanı. Jeologların, sismologların lafları dinlenmedikten sonra sıra işte bu alanın uzmanlarının konuşmasına gelir. O da dinlenmez tabii.

İşte bu uzmanlar diyor ki bir deprem sonrasında kurtarılabilen kişilerin yaklaşık yüzde sekseni ilk altı saat içinde yapılan müdahalelerde enkaz altından çıkarılanlar. Geri kalanların kahir ekseriyeti de ilk gün içinde kurtarılanlar. İlk iki günün ardından ise ancak mucize diye adlandırdığımız türden çok nadir ve istisnai nitelikte sevinçli haberler alınabiliyor.

Demek ki Kahramanmaraş merkezli olup toplam on ilimizde devasa bir yıkıma sebep olan afetin ölçeği belli olur olmaz yapılması gereken iş, eldeki bütün imkanların enkaz altında kalan kişilerin kurtarılmasına yöneltilmesiydi. Bunun için hem yurt içinde hem de yurt dışında arama kurtarma deneyimi ve donanımı olan grupların, başka hiçbir şey düşünülmeden, derhal yardıma çağrılması gerekiyordu. Bu yapılmadı. Çok fazla vakit geçirildi.

Bu hususta tek bir detay her şeyi anlatmaya yeterli: Türkiye Taşkömürü Kurumu bünyesinde 500 kişilik Acil Kurtarma ekibi yer alıyor. Özel maden şirketlerindeki personelle beraber ise Zonguldak’ta iki binden fazla arama kurtarma uzmanı madenci var. Depremin ilk günü bu kişiler yoğun talebe rağmen afet bölgesine gönderilmediler. İkinci gün izin çıktı, onlar da sabırsızlıkla bekledikleri izin çıkar çıkmaz yola çıktılar ama ancak depremden yaklaşık 40 saat sonra arama ve kurtarma çalışmalarına başlayabildiler. Zaten onlara da uçak veya helikopter bulunamadı, dokuz on saatlik karayolunu kullandılar.

Gönüllü vatandaşların deprem bölgesine uçaklarla sevkine yardımcı olundu. Buna karşılık arama kurtarma eğitimi ve tecrübesi olan kişilerin yardımına ihtiyaç duyulmadı. Hatta yurtdışından yardıma gelen profesyonel ekipler saniyelerin bile önemli olduğu bir süreçte saatler boyunca havaalanlarında bekletildi.

Daha başka ne söylenebilir!

Yine arama ve kurtarma donanımına sahip askeri birlikler de ancak ikinci gün sahaya sürüldüler. İlk gün olsa hem ordunun lojistik imkanları hem de arama kurtarma kapasitesi sayesinde daha fazla insanın hayatı kurtarılabilirdi diyor “uzmanlar”. Ama yöneticilerimiz daha iyi bilirler tabii.

Buraya kadarkiler galiba bazı siyasi çekince ve zorunlulukların getirdiği “bilinçli bir tercih” ile açıklanabilecek yanlışlar. İlk anda askeriyeden, madencilerden, dağcılardan, özel polis birliklerinden vs. yardım almaya istekli olunmadı galiba. Belki de afet planlarında yoktu bu senaryo. (Ellerinde herhangi bir plan varsa tabii.) Yurtdışından gelen ekiplerin çalışmaya başlaması için de aceleye gerek görülmedi herhalde.

Gelgelelim bu işle görevli AFAD’ın kendi ekiplerinin felaket alanlarına ulaşması da ilk gün mümkün olmadı.

Diyorlar ki kış şartları vardı. Yollar kapanmıştı. Viyadükler yıkılmıştı. Hatay Havaalanının pisti çökmüştü. Hava ve deniz yolunun niye kullanılamadığı ise meçhul. Malum olan şu: Uçak ve helikopterlerin devreye alınması ilk günün akşamında akla geldi.

Enkaz kaldırma çalışmaları için ağır iş makinalarına ve özellikle vinçlere ihtiyaç olduğu da yine akşam saatlerinde öğrenildi! İlk gün geçtikten sonra vinç aranmaya başlandı.

Özetle, depremzedelerin enkaz altından çıkarılabilmesi için ilk gün ve ilk saatlerde yapılması gerekenler maalesef yapılamadı. Bazı afet bölgelerine mesela Maraş il merkezine ilk gün boyunca hiçbir arama kurtarma ekibinin giremediğini vatandaşlar söylüyor. Bazı yerlere üçüncü gün bile ulaşılamadığı ortada.

Ekiplerin sayısı ve imkanları mı yetersizdi yoksa yollar mı açılamamıştı ilk gün, tam bilemiyoruz. Ama görüyoruz ki en kritik saatler ve en kritik gün neredeyse boşa harcandı. İlk 24 saatin boşa harcanmasının ardından ikinci ve üçüncü 24 saatler de değerlendirilemedi.

Enkaz altında kalmış insanların “Orada kimse var mı” çığlıklarına dışarıdan cevap verilemedi.

Plansızlık, ihmalkarlık, organizasyon zaafı, koordinasyon eksikliği, günah keçisi arayışları, lafla peynir gemisini yürütme gayretleri maalesef devlet mekanizmasının işlemez hale geldiğini gösterdi. Hem de bütün çıplaklığıyla.

Aslında bu boşa harcanan 24 saatin öncesinde boşa harcanan koskoca bir 24 sene var. Bu vesileyle o 24 seneyi de yeniden konuşacağız…

YORUMLAR (283)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
283 Yorum