AK Parti’nin Asr-ı Saadet dönemi
Önce Sayın Ali Babacan, AK Parti’nin ekonomide en iyi yıllarının kendisinin görevde olduğu 2003 – 2013 dönemi olduğunu iddia etti.
Sonra Sayın Cumhurbaşkanımız buna itiraz etti ve görev verdiği kişilerin kendi onayı dışında bir adım atamayacaklarını, o yıllardaki bütün ekonomik başarıların başbakana yani kendisine ait olduğunu ima etti.
Bu böyledir, işler iyi gitmediği zaman, “kadim dönemlerde ne yapıyorduk da işler iyi gidiyordu” sorusu akla gelir ve derhal her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir Asr-ı Saadet dönemi hatırlanır yoksa da fikren inşa edilir.
Ben de üşenmedim ve o paylaşılamayan yılların bazı ekonomik verilerini inceledim. Sonra bu dönem üzerinde hak iddia eden hem AK Parti’nin hem DEVA Partisinin hem de Gelecek Partisinin ekonomi programlarını okudum.
Parti programlarının metin yazarları, farklı ve üstün programın kendilerine ait olduğunu iddia edeceklerdir fakat bu üç partinin programları benim için ne ifade ediyor ona bakacağız.
AK PARTİ İKTİDARA GELİYOR VE…
2002 yılında yapılan seçimde, hükümeti oluşturan üç parti MHP, DSP ve Anavatan Partisi’nin yanı sıra Doğruyol ve Genç partiler de baraj altında kaldıkları için AK Parti çok büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı. (Oyların %34,2’sine karşılık 550 milletvekillerinin %66,4’ü olan 365’i)
Devraldığı ekonomi için “enkaz” kelimesi bile az kalıyordu. Mesela 2002 yılında hazinenin borçlanma faizleri AK Parti moraliyle ancak %51’e düşmüştü. 77 Katrilyon bütçe gelirinin 52 katrilyonu faiz olarak ödenmişti ve bütçe 40 katrilyon açık vermişti.
2003 yılında bütçe gelirleri 100 KTR’na yükselmişti, ödenen faizler de 59 katrilyon olmuştu. Düşünün, bütçe gelirlerinin %59’u faiz olarak ödeniyor ve bu büyük açık yine de toplumda iyimserliği artırıyordu.
2017’de faiz giderleri 57 milyar TL’ye inerken gelirler 630 Milyar TL’ye yükseldi. Yani gelirler altı kattan fazla artarken, faiz giderleri düştü.
2004 yılına gelindiğinde, Hazine, daha önce 3 veya 6 ay vadeli yaptığı borçlanma ihalelerinden bir ikisini 19 ay vadeli açıp talep görünce umutlar büsbütün artmıştı.
2001 yılını %72 faizle kapatan hazine, 2002’yi %51’le, 2003’ü de %26, 2004’te faizleri % 20’ye indirince; iyimserlik tavan yapmıştı; sonraki yıllarda %5’in altına düşecekti.
2008-9 dünya krizi hariç, bütçe açığı, Maastricht kriteri olan %3’ün altında kaldı.
Yüksek büyüme hızları ve artan bütçe gelirleri sayesinde %60’ların üzerinde olan kamu borcunun GSYH’ya oranı %30’lara düştü ve dünyada herkes bu başarıyı alkışlıyordu.
BAŞARILAR HER ALANA YAYILIYOR
2002’de 36 milyar dolar olan ihracatımız, 2007 yılında 106 milyar dolara yükseldi. Bu başarıyı yeterli görmeyen hükümet 2023 için cesurca 500 milyar dolar ihracat hedefi koydu.
Üstelik 2002 yılsonunda 1,64 TL olan dolar kuru, 2007 yılında 1,15’e TL’ye düşmüştü.
1986 - 2002 yılları arasında özelleştirme gelirleri 8,3 milyar dolar iken, sadece 2005 yılında, yani bir yılda 8,3 milyar dolar özelleştirme geliri elde edilmişti.
Doğrudan yatırım gelirleri 2005 yılında 10 milyar dolara çıktıktan sonra, 2007 yılında 22 milyar dolarla Türkiye tarihinin rekorunu kırmıştı ve bu rekor bugün de kırılmış değil.
2003 - 2013 yılları arasında ele alınan bütün veriler hem Türkiye’nin önceki on yılıyla hem de akran sayılabilecek ülkelerle mukayeselerde fark edilir iyileşmeler gösteriyordu.
Bir diğer ışıltılı başarı rakamı da GSYH ve kişi başına gelir rakamlarıdır: 2002 yılında 3.500 dolar olan kişi başına milli gelir 2013 yılında tam 12.480 dolara çıktı.
Gerçi bu dönemde bir kaç kez ölçme yönteminde değişiklikler yapıldı ama neyse, bu yazı veri sorgulama yazısı olmayacak.
Daha pek çok ölçülebilir başarı verisi zikredilebilir.
Sonraki 7 yılda yani 2013-2020 yılları arasında yukarıda değindiğim gösterge niteliğinde bazı veriler bir daha 2013 yılında sağlanan verilerdeki başarıya erişemedi, hatta geri gitti.
Anadolu halkının deyimiyle “tadından yenmez” bu ışıltılı verileri ve başarıları, siyasilerin kapışmaya çalışması çok normal.
Ancak ışıltılı görüntülerin ardında aydınlığa çıkmayı bekleyen hakikatler, ortaya çıkmak için, güneşin döngüsünü tamamlamasını beklerler.