Savaş ve ekonomi
1853 yılında Osmanlı Devletine saldıran ve 1856 yılında Kırım’da mağlup olan Rusya’nın ekonomisi adeta mahvolmuştu.
Bu savaşta İngiltere ve Fransa Osmanlı Devletinin yanında savaşa girmişti.
Bu savaşta Rusya bir milyona yakın kişiyi mobilize etmiş ve en az iki yüz bin kayıp vermişti.
Muhtelif kaynaklara göre Osmanlı Devleti, bu savaşta yaklaşık 6 milyon lira harcama yaparken, Rusya 140 milyon, Fransa 145 ve İngiltere 170 milyon lira civarında harcama yapmış.
Borçlanma ile finanse edilen Kırım Savaşı’nın oluşturduğu yüksek bütçe açıklarının olumsuz etkisi, Devlet Bütçesi iflas edinceye kadar, yani Duyun-i Umumiye kuruluncaya kadar, hatta devlet ‘yıkılıncaya’ kadar devam etti.
Rusya ekonomisi, Osmanlı ekonomisinden bile daha kötü bir duruma düşmüştü. Ruslar ekonomiyi toparlayamayacaklarını anlayınca, iç savaştan yeni çıkmış Amerika’ya, zaten yönetilmesi zor ve verimsiz olan Alaska’yı sattılar.
Alaska’nın Amerika’ya satılışı, Osmanlılara dolaylı olarak çok büyük zararlar verecektir.
Ruslar, Alaska’nın satışından gelen gelirle, oluşturdukları güçlü bütçeler sayesinde savaş sanayilerini yeniden yapılandırıp, ordularını yeni baştan organize ettiler.
Rusya’nın er ya da geç Kırım Savaşı’nın intikamını almaya çalışacağını ve ellerini Osmanlı azınlıklarından çekmeyeceğinden emin olan Osmanlı Devleti de bu dönemde elinden geleni yaptı. Kastettiğim dönem Kırım ile Plevne savaşları arasındaki 21 yıllık dönemdir.
1867 yılında Amerika’ya Osmanlı Devletinin büyükelçisi olarak atanan Edouard Blak Bey, Amerika iç savaşının sona ermesi sonucu işsiz kalan silah fabrikalarıyla görüşmeler ayarlar. Görüşmelerin sonunda menzili 1.700 metreye, etkisi 500 metreye kadar çıkabilen uzun menzilli Peabody Henry Martini tüfeklerinden, çağının en etkili tüfeği, 600.000 adet satın alınır. (Bu dönemde, bu tüfekler sadece İngiliz ordusunda vardır.) Bu tüfeklere ilaveten Alman Krupp çeliğinden üretilmiş toplar temin edilir.
Plevne Savaşı 1877-78 (93 Harbi)
Beklenen gün gelip Ruslar saldırıya geçtiğinde, temin edilmiş bu silahlar sayesinde, Plevne savaşının her muharebesinde, her çatışmasında ölen bir Osmanlı askerine karşı dört Rus askeri öldürülür.
Ancak Osmanlıların tek eksiği silah değildi: Yönetimdekilerin yanlış kararları, imkân kıtlığı ve parasızlığın yanı sıra; zorunlu erzak, mühimmat ve asker ikmalini bile sağlayamayan lojistik yetersizlikler vardı.
Lojistik destek alamayan Gazi Osman Paşa ordunun açlıktan ölmemesi için teslim olur.
Rusya karargâhında görev yapan bir İngiliz gazeteci olan Rupert Ferneaux, yazdığı kitapta, Ruslara teslim olan 54 bin Osmanlı askerinden, hastalık ve katliamlar sonucunda sadece 14 bininin geriye dönebildiğini yazar.
Parasızlık ve lojistik başarısızlıklar Balkan Savaşında zirveye ulaştığını biliyoruz.
Dış Borçlar
Geliri kendi masraflarına bile yetmeyen Osmanlı Devleti, ilk iki dış borcunu 1854-55 yıllarında Kırım Harbi esnasında üç ve beş milyon İngiliz Sterlin’i şeklinde aldı.
Osmanlı Devleti, Duyun-ü Umumiye kuruluncaya kadar 14 kez daha dış borç alır. Bu borçların önemli bir kısmı önceden alınmış borçların ödenmesinde kullanılıyordu.
XIX. yüzyıl başlarında Avrupa Devletlerinin askeri alanda, silah sanayinde, savaşma kabiliyetinde ve ekonomik güç bakımından üstünlüğü kabullenilmişti.
Bu üstünlüğü sağlayan en önemli gelişmelerden birinin bankacılık ve finans sistemindeki başarı olduğu da anlaşılmıştı.
Bu yüzden 1836-1914 yıllarında yurtiçinde 100’den fazla teşebbüs harekete geçerek banka kurmaya çalışmıştır. Ancak bu teşebbüslerin çoğu bir banka kuramadan tasfiye olur.
Sonuçta 1910 yılına gelindiğinde, 1999 yılında tasfiye olan Osmanlı bankası ile Ziraat bankası toplam bankacılık sektörünün üçte ikisini oluşturuyordu.
Savaşta elde edilen başarıların temelinde, barış zamanlarında sağlanmış ekonomik ve sosyal başarıların payı her zaman belirleyici olmuştur.
Sağlıklı ve güçlü bir bankacılık sistemi, ekonomik başarıların temelinde yer alır.
Bundan da önemlisi tüm vatandaşların, özgür rızalarıyla, toplumlarına olan aidiyet duyguları ve sadakatleridir.