Bu üslup AK Parti’yezarar verir
Malum Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaklaşık iki üç yıldır çok ciddi bir ‘başkanlık sistemi’ tartışması yürütüyor. Artık bunu bilmeyen yok. Hemen söyleyelim; Erdoğan başkanlık istiyor diye kimsenin bu sistemi bir ‘kötülük objesi’ olarak görmeye hakkı yok. Ayrıca başkanlık sistemi diktatörlük filan da değil.
Başkanlık sisteminin dünyada çok parlak örnekleri olmasa da sadece Amerika örneği bile bu sistemin en hakiki anlamıyla demokrasi kültürünün bir ürünü olduğunu göstermeye yetecektir.
Dolayısıyla teorik olarak Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi taleplerini kategorize ederek baştan ‘diktatörlük’ algısıyla mahkum etmeye hiçbirimizin hakkı yok. Hele de Türkiye gibi arızalarla malul bir parlamenter sisteminiz varsa bu tür tartışmalar daha da bir anlam kazanacaktır.
Bir kere dünyanın hiçbir ciddi parlamenter demokrasisinde, Türkiye’de olduğu gibi sistemin tepesinde adeta bir vesayet merkezi olarak işleyen, büyük yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığı makamı yoktur. Sistem tartışmalarında, Türkiye’nin cunta anayasasıyla içine hapsolduğu mevcut durum dikkate alınmadan bir mesafe almak mümkün değildir.
Eğer daha işin başından itibaren Erdoğan’ın başkanlık sistemi talepleri demokratik bir perspektiften tartışılabilseyd
Bu yüzden de sahici bir başkanlık sistemi tartışması maalesef yapamadık. Şimdi artık suçlu aramanın bir anlamı yok. Zaten 7 Haziran seçimlerinde de millet bu şekliyle bir başkanlık sistemine onay vermedi.
Yeni bir erken seçimi konuştuğumuz şu günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rize’de yaptığı konuşmadaki şu sözleri tartışmayı başka bir boyuta taşımış bulunuyor: “Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı elbette Anayasa'da yetkileri çerçevesinde, ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır... Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevenin yeni bir anayasayla kesinleştirilmes
Evvela belirtelim, tam da bir erken seçim arefesinde maalesef bu ifadeler sorunludur. Bir kere başkanlık tartışması 7 Haziran seçimleriyle kapanmışken AK Parti’yi yeniden böyle bir tartışmanın içine hapsetmek, hem bir lider olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun elini zayıflatır hem de yeniden seçmenin kafasını karıştırır.
Oysa 7 Haziran seçimlerinin AK Parti’ye verdiği mesaj son derece açıktı; “Bu ülkeyi yönetme konusunda tek ehliyetli olarak hala seni görüyorum ama kendine çeki düzen ver, hatalarını düzelt ve ne olduğu belli olmayan bu başkanlık sisteminden de vazgeç...”
Seçimlerdeki açık mesaja rağmen sanki hiçbir şey olmamış gibi, hatta biraz daha ileri giderek fiili başkanlık algısı oluşturmak, doğrusu bir erken seçim için hiç de doğru bir strateji gibi gözükmüyor. Daha da önemlisi, bu tartışmaların yapılacak bir erken seçimde AK Parti’nin kazanç hanesini genişleteceğinin bir garantisi yok.