Almanya’nın milli savunmada paradigma değişimi
Bizim ateşli iç siyasi tartışmalara boğulduğumuz bugünlerde, dünya siyaseti, özellikle Avrupa ve öncelikle Almanya çok önemli bir paradigma değişimi yaşıyor. Almanya’da hükümetin ciddi oranlarda borçlanmasını engelleyen anayasa maddesi Mart 2025’de Merz hükümeti tarafından esnek hale getirilmişti. Daha önce GSMH’nın binde 35’i oranında borçlanma yetkisine sahip hükümet artık gerekli gördüğü kadar borçlanabilecek. Sıradan bir yasa değişikliği gibi görünen bu adım, Almanya’nın maliyeti uzun vadede trilyon dolarlara ulaşabilecek yeni savunma hamlesinin önünü açıyor.
İşin yasal boyutu bir yana siyasi konjonktür, Almanya’yı bu adımı atmaya adeta zorladı. Ukrayna savaşı sonrası Trump’ın yardımları kesme tehdidi, Avrupa’nın savunması için artık güvenilir bir ortak olmadığı hissiyatının yaygınlaşması ve Rusya tehlikesine karşı, ki bu tehlikenin birinci muhatabı her zaman Almanya oldu, savaş kabiliyetine sahip ciddi bir milli savunma sistemi geliştirmek Almanya için artık bir mecburiyet oldu.
Merz hükümeti yeni yasama dönemi için başta savunma olmak üzere diğer alt yapı yatırımlarını da içeren 850 milyar euro (yaklaşık 1 triyon dolar) borçlanacak. Bu adımım bir paradigma değişimi olarak nitelendirmek için tarihi bir kıyas yapmak yeterli olacak. İki Almanya’nın birleşmesi için o dönemin başbakanı Helmut Kohl de kesenin ağzını açmış ve 1 trilyon marklık bir bütçe temin etmişti. Almanya 1990’lı yıllarda dünya tarihinin kendisine sunduğu bu tarihi fırsatı, eşi benzeri görülmemiş bir başarı öyküsüne çevirmeyi başardı.
****
Şimdi ise önünde hem Rusya kaynaklı ciddi bir güvenlik sorunu, hem de global ticari rekabetten kaynaklı bir meydan okuma var. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile başlayan huzurlu dönemde sorunsuz gerçekleşen birleşme ve ekonomik başarı ile tesis edilen güvenli ortam artık yok. İki Almanya’nın birleşmesi sonrası geçen on yıllar ekonomistler tarafından ‘’Barış Rantı’’ dönemi olarak nitelendiriliyor.
Barış rantı dönemi savunma alanında da rahatlığı beraberinde getirdi. Ciddi bir güvenlik tehdidi olmadığı için savunma harcamaları minimuma indirildi. Minimal uluslararası askeri görevler hariç hiçbir ciddi askeri operasyon yapmayan Alman ordusunun hareket kabiliyeti sahip olduğu ekonomik güçle kıyas kabul etmeyecek derecede yetersiz. Almanya ve birçok Avrupa ülkesinde zaten zorunlu askerlik kaldırılmış durumda.
Barış rantı artık ortadan kalktı ve Almanya karşı karşıya kaldığı bu yeni meydan okumaya, gücünü aldığı istikrarına zarar vermeden karşı koymak istiyor. Borç sınırının kaldırılması bu yönüyle çok önem taşıyor çünkü hükümet, yeni dönemin masraflarını vergiler ya da tasarrufla seçmenin üzerine yıkmadan halletmek peşinde
****
AB ülkeleri Den Haag’daki NATO zirvesinde GYMH’larının yüzde 3,5’ini askeri harcamalar için ayıracakları konusunda kesine yakın bir niyet beyanında bulundu. Bu yüzde 3,5’in yaklaşık yarısı acilen, harekat kabiliyetine sahip ordular kurmak amacıyla harcanacak. Almanya bu yüzde 3,5 hedefine 2029 yılında ulaşmak istiyor. Tüm harcamalar hesaplandığında Almanya dört yıl içinde savunma için yıllık 167, 8 milyar euro harcamış olacak. Bu askeri harcamalara şüphesiz yeni bir siyasi özgüven de eşlik edecek.
Almanya’nın savunma bütçesini bu denli arttırması aslında çok radikal bir karar. İkinci Dünya Savaşı sonrası verdiği en önemli kararlardan birisi olarak değerlendirmek abartılı olmaz. Almanya tıpkı Kohl’ün birleşme öncesinde attığı adım gibi ‘’bedeli ne olursa olsun’’ bir hamle yaptı. Bundan bundan on yıl öncesine kadar Avrupa’nın bir tehdit olarak görebileceği bu savunma hamlesi şimdi bölgede bir ilham ve umut olarak görülüyor.
Almanya çok önemli bir paradigma değişimini sessiz sedasız bir şekilde gerçekleştiriyor. Bu değişimin sonuçları hakkında kafa yormak kadar, üslubun kendisi hakkında da düşünmek işimize yarayabilir.
