Avrupa’nın batarya hüsranı
Avrupa, çok önemli gelecek teknolojilerinden birisi olan batarya üretiminde büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Avrupa’nın en büyük batarya üreticisi ve umudu İsveç kökenli Northvolt geçtiğimiz hafta iflas beyan etti. Bu iflasın psikolojik etkileri aslında ekonomik etkilerinden daha da büyük. Avrupa başta Çin olmak üzere Asya’nın hakim olduğu batarya pazarında bağımsızlık için çözüm yolları arayışı içindeyken en prestijli proje olan Northvolt’un bitişini tecrübe etmek zorunda kaldı. Northvolt’un Almanya’nın Schleswig Holstein eyaletinde kurmayı planladığı ve Alman devletinden de yaklaşık 600 milyon euro teşvik alan fabrika projesi de böylece tehlikeye girmiş oldu.
Avrupa’nın en iyi finanse edilmiş start up girişimi olarak değerlendirilen Northvolt içinde Volkswagen, Goldman Sachs, Blackrock ve BMW gibi prestijli yatırımcıların da bulunduğu kurumlardan toplam 14 milyar euro finans elde etmişti.
Avrupa’yı Asya’ya ve özellikle Çin’e karşı batarya bağımlılığında kurtarma mottosu ile yola çıkan Northvolt’un iflası ile yeniden böylesi büyük bir yatırımı başlatacak girişimciler ve finansörler bulmak zor hale gelecek. Avrupalı ve Almanyalı otomobil üreticilerinin yüzyılın başında gerçekleşen batarya devrimini ıskalamaları üzerine özellikle Çin bu konuda önemli bir sıçrama yapmıştı.
***
Gözlemciler Northvolt’un bu büyük rekabete nefesinin yetmemesini sadece finansa değil, aynı zamanda know-how yetersizliğine de bağlıyor. Ayrıca İsveçli şirketin Çinlilerin 20 yılda elde ettiği sıçramayı tek başına kapatmak gibi iddialı bir hedef koyması da projenin başarısız olma nedenlerinden birisi olarak değerlendiriliyor.
Artan elektro otomobil üretimi ve Avrupa’nın hedeflediği karbon salınımı oranları hedefleri nedeniyle bataryalara olan ihtiyaç hızlı bir şekilde artıyor. Avrupa Birliği bu amaçla 2030 yılına kadar batarya ihtiyacının yüzde 90’lik bölümünün iç pazar üretiminden temin edilmesi gibi iddialı bir hedef koymuştu. Ancak hızla artan talep nedeniyle bu iddialı hedefin karşılanması mümkün değil. Son iflas da bu hedeflerini gerçekleştirme umutlarını yok etti.
Dünya batarya pazarının merkezi Asya’da bulunuyor. Lityum iyon bataryası üretiminin yüzde 90’nı Asya kıtasında gerçekleşiyor. Sadece Çin dünya pazarının yüzde 82’lik bölümüne hükmediyor. ABD pazarın yüzde 7’lik kısmına hakimken Avrupa pastadan ancak yüzde 6’lık pay elde edebiliyor.
****
Enerjide oyun degiştirici olarak nitelendirilen batarya teknolojileri dünya üzerinde en çok yatırım yapılan sektörlerden biri. Dünya genelinde batarya üretim kapasitesi 2.6 teravat saat düzeyinde. 2030 yılına gelindiğinde ise bu rakamın 9 teravatsaate çıkması bekleniyor. Avrupa’nın batarya ihtiyacının 2030 yılında 1 teravat saat olması bekleniyor.
Avrupa’nın 2030 yılında 1 teravatsaat olacak batarya ihtiyacının yüzde 90’ını kendi üretimiyle karşılama hedefi gerçekçi bir hedef olmaktan çıkmış durumda. Daha mütevazı bir hedef olan en azından ihtiyacın yüzde 60’na kadar olan kısmının içi piyasada üretilmesi hedefine de muhtemelen ulaşılamayacak.
AB’nin kısa vadede üretiminin çoğunu iç pazarda yapacak hale gelebilmesi için çift hatta üç haneli milyar eurolarla ifade edilen teşvik ve yardımların yanında, radikal yasal tedbirler uygulamaya sokması gerekiyor. Bu Çin’den yapılacak ithalle kıyaslandığında ödenmesi gereken çok yüksek ekonomik ve siyasi bedel anlamına geliyor.
***
Trump kaynaklı, başta savunma olmak üzere büyük sorunlarla mücadele etmek zorunda olan AB’nin Çin’le teknolojik rekabette böylesi bir uzlaşmayı sağlayabilmesi şimdilik mümkün gözükmüyor.
Öte yandan Trump da elektro otomobillerin ve şarj istasyonlarının teşvik edilmesi yerine batarya üretimini teşvik etmeyi planlıyor. Batarya üretiminin silahlanma için de fayda sağlayacağın düşünen Trump’ın ithal bataryalara yüksek gümrükler koyup, dünyadaki üreticileri ABD’de fabrika kurmaya teşvik etmesi bekleniyor. Bu adımları atarken de AB ile işbirliği içinde hareket etmeyeceği çok yüksek bir ihtimal.
AB Çin’le rekabet planları yaparken hiç hesapta olmayan Trump sorunu ile de karşı karşıya. Hiç hesapta olmayan sorunlar hiç hesapta olmayan işbirliklerine, tahmin edilemeyecek siyası hamlelere de neden olabiliyor.
