‘’Elitlerin bize saldırması haklı olduğumuzu gösterir’’
Popülist liderlerin yönettiği ülkelerde kişi başına düşün gelir hissedilir şekilde düşüyor ancak popülist liderler popülist olmayan liderlere göre iki kat daha uzun süre iktidarda kalıyor. Yani popülist siyaset ve yan etkileri sadece Türkiye’ye mahsus bir sorun değil, dünyanın neredeyse bütün demokrasileri bu sorundan muzdarip. Bunun nedenlerinin neler olabileceğine dair dünyanın en tanınan ekonomi uzmanlık dergilerinden American Economic Review’de bir araştırma yayınlanacak.
Adam Szeidl ve Ferenc Szucs isimi ekonomistlerin hazırladığı (A Model of Populism as a Conspiracy Theory - Bir Komplo Teorisi Olarak Popülizm Modeli) isimli araştırmaya göre popülist liderler, seçmenleri ekonomik olarak acı çektikçe iktidarlarını daha da güçlendiriyor. Trump’ın imzaladığı yeni vergi yasasına göre, refah piramidinin en alt sınıfındaki yüzde 40’lık kesim için yılda bin 500 dolara kadar varan yeni vergiler geliyor. Trump’ın gümrük uygulamaları da yine gelir seviyesi düşük olan insanları vurdu. Ama buna rağmen Trump gücünden hiçbir şey kaybetmedi.
Popülist tezlerin en temel argümanlarından birisi, her türlü güce sahip elitlerin ya da gizli güçlerin, ülkenin gerçek sahiplerine karşı amansız bir mücadele vermesi anlatısı. Üniversiteler, medya, sanayiciler ve muhalif siyasetçiler kendi menfaatlerini önceleyerek, halka ve elbette söz konusu lidere karşı amansız bir mücadele veriyor.
***
Bu temel anlatı gayet kolay anlaşılır ve seçmeni duygusal olarak rahatça yakalayacak basit bir mesaj. Macaristan’da Viktor Orban ülkenin yaşadığı tüm sorunların tercihe göre ya AB’den ya da Soros’dan geldiği mazeretiyle yıllardır seçmenlerini ikna edebiliyor. Almanya’daki aşırı sağcı AfD’nin (Almanya için Alternatif) kullandığı en temel slogan ise, rakip partilerin tümünü ‘’eski partiler karteli’’ olarak niteleyip bunların ‘’Almanya’nın çöküşü’’ için çalıştığını söylemek. Basit gibi görünen ama can alıcı bir argüman. Siyaset bilimi açısından bir tez bile olamayacak bu banal iddia, AB demokrasilerinin en güçlü ülkesi Almanya’da ana muhalefet partisi olmaya yetti.
Trump hala 2020 yılındaki seçimlerde bir zafer kazandığını ve bu zaferin kendisinden çalındığını iddia ediyor. Kendisinin ‘’derin devlete’’ karşı savaştığını söyleyen Trump ‘’Yar derin devlet ABD’yi yok edecek, ya da biz derin devleti’’ diyerek kitleleri arkasına almayı başardı. Hiçbir ciddi siyasi taslak üretmeden kitleleri bir varoluş savaşına ikna eden yıkıcı bir söylem.
İki araştırmacıya göre seçmenlerin bir kez komplo teorilerine inanması halinde, bu teorilerin doğru olmadığına ikna etmeye çalışmanın hiçbir faydası yok. Bu teorilere karşı getirilen her karşı argüman boşluğa düşüyor. Hatta getirilen itirazlar, seçmenlerin popülistlere olan inancını daha da arttırıyor. Seçmenin bu tür tartışmalardan kendisine çıkardığı sonuç yine kendilerine verilen popülist mesaj gibi çok basit: ‘’Elitlerin bize saldırması haklı olduğumuzu gösterir’’
***
Trump ve çevresi bu ilkel silahı Amerika’da profesyonelce kullanıyor. Trump popülizmini eleştiren herkes eliter halkanın içinde komplocu sınıfına dahil ediliyor. Trump’ın medya ve bilim insanlarını takibat ve baskı altına almasına gerek bile kalmadan, muhalifler, komplo teorilerinin malzemesi haline geliyor. Popülizm tecrübesi görece yeni olan ABD’de Trump’ı eleştirenler otomatik olarak derin devletin hizmetçisi konumuna düşüyor.
İki araştırmacı, yeni vergi yasası ve gümrük vergilerinin popülizm büyüsünü hala bozamamasının sebebini ‘’Azaltılmış hesap verme yükümlülüğü’’ kavramıyla açıklıyor. Kendilerine inanacak geniş bir kitlesi olan popülistler, seçmenlerini, gerçek gücün gizli merkezlerin elinde olduğu kanaatine ikna etmeyi başarıyor. İktidar kendilerinde olmasına rağmen bürokrasi, hakimler ve medyadan oluşan sisteme karşı savaşan mağdur görüntüsü veriyorlar.
ABD örneğinde günün sonunda vatandaşın cebinde az para olmasının suçlusu Trump değil, acımasız derin devlet ve sömürücü ticaret partnerleri. Popülistler başarılı oldukları zaman bunu gururla dile getiriyorlar ama başarısız olduklarına suçlu olan kendileri değil, hazırda bekleyen komplolar. Ülkeyi bu komplolardan kurtaracak olan yegane kişi ise elbette popülist lider.
****
İki araştırmacının bu popülist açmazdan nasıl çıkılacağına dair herhangi bir reçetesi yok. Ama popülist mesajlara popülist cevap yetiştirmenin hiçbir faydası yok ve bu bilakis, popülist argümanları güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. Popülist aidiyeti hedef alıp safları sıklaştırmaya yol açmak yerine, nesnel argümanlarla arka plandaki güç hesaplarını deşifre etmeye çalışmak en makul yöntem gibi görünüyor.
Bu yazıyı okuyanların önemli bir kısmının Erdoğan’ı kastettiğimi düşündüklerini tahmin ediyorum. Ancak Türkiye’de popülizm sadece Erdoğan ve Ak Partiye mahsus değil. Muhalifler de bu yöntemi en az iktidar kadar kullanıyor. Yani muhalefet bu yönüyle popülizmin mağduru olduğu kadar müsebbibi de. Türkiye’deki popülizm tartışmalarında bu gerçeği denkleme dahil etmek zorundayız.
