Mao’dan bu yana süren uzun yürüyüş

Çin’in en önemli kuruluş mitlerinden birisi kurucu lider Mao Zedung önderliğinde gerçekleştiği anlatılan Uzun Yürüyüş. Modern Çin, Mao Zedung önderliğinde gerçekleştirilen bu uzun yürüyüşü hem bir direniş efsanesi hem de bir gelecek bir vizyonu olarak, ulusal kimliğinde belirleyici bir sembolü olarak kullanıyor.

Çin’in güney bölgesinde kurulan Çin Sovyet Cumhuriyeti’ne Çin Milli Ordusu’nun saldırmasıyla Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) bağlı yaklaşık 90 bin kişilik bir birlik 18 Ekim 1934’de başladığı uzun yolcuğu 370 günde tamamladı. Toplam 12 bin kilometre yol kat eden ÇKP birlikleri ülkenin güneyindeki Jiangi bölgesinden kuzeydeki Shaanxi bölgesine ulaştı. Saldırlar, çatışmalar, işgaller, soygunlar ve hastalıklarla geçen 370 gün sonunda sadece 9 bin kişi hedefe ulaşmayı başardı. Resmi anlatıda ÇKP’nin kayıpları dramatik bir şekilde anlatılıyor ancak yaptığı talan, gasp ve saldırılar hiç dile getirilmiyor.

Uzun yürüyüş hakkında sayısız kitap yazıldı ve film çekildi. Her birinde yürüyüşe katılanlar ve hedefe varanların sayısı değişik veriliyor. Ancak Çin resmi anlatısının aksine bu Mao Zedong önderliğinde kararlı bir yürüyüş değil, Milli Ordu’nun saldırısı ile çaresiz, hedefsiz ve plansız bir kaçıştı. Mao Zedung da bu yolculukta resmi öğretide anlatıldığı gibi eşsiz bir liderlik sergilemedi, bilakis rakiplerini teker terek saf dışı bırakarak ÇKP liderliğine ulaştı.

***

Mao Zedung efsanesinin doğuşu olan Uzun Yürüyüş, Çin anlatısında bugün de kelimenin tam anlamıyla can alıcı bir yer alıyor: Bir hedefe ulaşmak için kayıplar vermek bir vazgeçme değil direnme motivasyonudur.

Bu yaklaşımın nasıl bir stratejik silaha dönüşebileceğini Mao Zedung’un 1963 yılında Sovyetler Birliği Lideri Nikita Kruşçev’e söylediği şu sözler gayet iyi anlatıyor: "Şayet bir atom savaşı olursa insanlığın yarısı yok olur ve yarısı kalır. Ancak emperyalizm yok olur ve dünyada sadece sosyalizm kalır."

Mao Zedung ideolojisi milyonlarca insanı feda etmek için hiçbir çekincesi olmadığını sadece sözleri ile değil icraatları ile de gösterecekti. Mao’nun 1966 yılında başlattığı Kültür Devrimi neticesinde 10 milyon kişi direk 30 ile 45 milyon kişi de uygulanan akıl dışı ekonomik politikalar sonucunda kıtlık ve açlıktan hayatını kaybetti. Kültür Devrimi’nin “karşı devrimcisi’’ 20 milyon kişi ise hapse girmez zorunda kaldı.

***

Bu dönemin mağdurlarından şimdi dünyanın en güçlü adamı olarak bilinen Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ise kendisinin ve ailesinin de yaşadığı bu dramı tarihin bir daha tekrarlanmaması gereken açı bir dönemi olarak değil, hukuki bir yanılgı olarak niteliyor. Devlet yaşanan bu acılarla hesaplaşmak yerine, bir dönemi yaşanan bu acıları Çin usulü bir sosyalizm için yapılması gerekli fedakarlıklar olarak tanımlıyor.

Şi Cinping ve Komünist Parti’nin öğretilerini sorgusuz kabul eden yüz milyonlarca Çinli de, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde, toplama kamplarına gönderilen milyonlarca Uygur Türkü’nün kaderini, muhtemelen, kaçınılmaz bir mücadelenin tabi sonucu olarak görüyor. Hedeflere ancak kolektif gayret ve fedakarlıklara ulaşılacağını düşünen bir devlet, azınlıklarını kolektif olarak cezalandırmayı tarihi tecrübeler ışığında gayet normal olarak karşılıyor.

Çin’in uzun yürüyüşü Mao’dan bu yana hala devam ediyor ve kayıplar zafiyet değil mecburiyet olarak görülüyor. Çin için hesap gayet açık: Bu yürüyüşün yanında olanlar ve karşısında olanlar.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum