Ne olacak İstanbul’un hali?
Evet, memleketin hali ne olacak kıvamındadır başlıktaki soru.
Ülkemizde “Ulusal Altyapı Planının” kendisi ya da anlayışı bulunmadığından, altyapı yatırımları genellikle siyasi tercihlerle belirlenmektedir.
Hele de AK Parti iktidarlarında büyük projeleri bizatihi Sayın Erdoğan belirlemektedir.
En son Arap televizyonlarında yayımlanan reklamlardan gördük. Sazlıdere Barajının etrafına yapılacak 24 bin konutun inşaat sahasını Sayın Cumhurbaşkanı, Ulaştırma Bakanıyla birlikte havadan izlemiş.
Çevre ve Şehircilik Bakanının sosyal konut dediği projedeki evleri, Araplar lüks konut olarak pazarlıyor.
Değerli okur bu konu hikâyemizin en önemsiz kısmı.
Sayın Erdoğan, İstanbul Havalimanına ve Kuzey Marmara Otoyoluna Kanal İstanbul’u entegre ederek, İstanbul’un Kuzeyinde yeni bir şehir kurmak istiyor.
İşte başlıktaki soru bu çerçevede anlam kazanıyor.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
İSTANBUL
Öteden beri sorarım.
Neden büyük projeleri hep İstanbul ve çevre sindeki illere yapıyorsunuz?
Dünyanın en iyi üçüncü havalimanı olan Atatürk Havalimanını kapat, yerine İstanbul Havalimanını yap.
Kuzey Marmara Otoyolu ve üçüncü köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü.
Yavuz Sultan Köprüsü’nün orta yerine inşaatı henüz başlamamış olan raylı sistem alanı.
Gebze’den yola çık Osmangazi Köprüsünden geç, Balıkesir Savaştepe’den ver elini İzmir. Ya da ters yönden ver elini İstanbul.
Kınalı’dan yola çık, Çanakkale Köprüsü’nden karşıya geç, Balıkesir Savaştepe’den ver elini İzmir. Ya da ters yönden ver elini İstanbul.
İstanbul Boğazı’nı karşıdan karşıya geçmek için iki köprü yetmedi (Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprüleri), üçüncüsü de (Yavuz Sultan Selim Köprüsü) yapıldı.
Oysa Sayın Erdoğan, İBB Başkanlığı döneminde Boğaza yapılması olası üçüncü köprü için “TEM’in kuzeyindeki bölgede kalan akciğerlerimizin yok edilmesi demektir. Bu ciddi bir yanlıştır ve bunu bekleyen mahfillere yeni rant alanları ya da rant haritaları sağlama olayıdır” demişti.
Üçüncü Köprü yetmedi. İstanbul Boğazına bir de Avrasya Tüneli ve Marmaray yapıldı.
Yetmedi.
Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul Boğazına Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli yapmayı planlıyor.
Yetmedi.
İktidar çevre düşmanı çılgın bir Kanal yapmayı hedefliyor.
İstanbul Boğazını karşıdan karşıya geçmek için bu kadar ulaştırma modu inşa edilirken, bir de Kanal İstanbul’dan karşıdan karşıya geçmek için köprüler yapılacak.
İstanbul’a Finans Merkezi Kurmak (İFM) amacıyla kamu bankaları, TCMB ve BDDK İstanbul’a taşındı.
Sanki hastane yapınca sağlık sistemi, adalet sarayı yapınca adalet sistemi iyileşecekmiş gibi, rezidans yapınca da finans merkezi olacak diye düşünüyorlar.
İFM’de 1,4 milyon m2 ofis alanı, 100 bin m2 alışveriş merkezi, 2.100 kişilik konferans merkezi, 30 bin m2 5 yıldızlı otel ve 26 bin araç kapasiteli otopark bulunuyormuş. İFM akıllı şehir modeliyle yönetiliyormuş.
Bu köşede yazdım. (23/4/2023)
İFM’yi işletmek için insan sermayesi, yaşam kalitesi, iş ortamının iyileştirilmesi, yenilikçilik, kültürel çeşitlilik ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda kırk fırın ekmek yememiz gerekiyor.
Bunları söylediğimde ağzıma kürekle vuruyorlar ve diyorlar ki İstanbul başta olmak üzere Trakya Bölgesi’ndeki illerde neredeyse milli gelirin yarıya yakını üretiliyor.
Vergilerin çoğu o bölgede ödeniyor.
İstanbul finansal sisteminin kalbidir.
Sizden korkan sizden beter olsun!
Nasıl mı?
Devam edelim.
NÜFUS
Sayın Cumhurbaşkanı’nın İBB başkanıyken “İstanbul’a girişi vizeye tabi tutma” diye bir tezi vardı. “İstanbul’a her gelen girsin, bu olamaz. İstanbul’a girmenin bir bedeli olmalı” diyordu.
“İstanbul’a vizeyle girilmesinin nedeni nedir” diye soruyor ve cevabını da “trafiktir” diye veriyordu.
“Belediye başkanlığım döneminde İstanbul’un nüfusu 8 milyondu, şimdi 15 milyonu geçti” diye devam ediyordu.
“İstanbul iyi planlanmadı ve yapılan planlara da uyulmadı” diye de sözlerini tamamladı.
Değerli okur, İstanbul nüfus yoğunluğunda dünyanın sekizinci büyük şehridir.
2024 yılında nüfus 15,5 milyon, araç sayısı ise 5,5 milyondur.
İstanbul’da neredeyse 3 kişiye bir araç düşmektedir.
Bu bir felakettir.
Nitekim bu felaketin haberini de Vaşington merkezli bir araştırma şirketi olan INRIX’den alıyoruz.
INRIX, 946 şehirdeki trafik tıkanıklarını ve trafikte kaybedilen zamanı hesaplıyor.
Tıkanıklığın süresini; gece yarısı trafikte harcanan zaman ile mesai saatlerindeki trafikte harcanan zaman arasındaki fark olarak ölçüyor.
INRIX bu çalışmasını “Küresel Trafik Puan Kartı” isimli bir rapor şeklinde yayımlıyor.
Değerli okur müjdemi isterim.
Türkiye’ye yeni bir dünya şampiyonluğu geldi.
INRIX’in 2024 Küresel Trafik Puan Kartı endeksine göre İstanbul trafikte kaybedilen zaman açısından dünyada birincidir.
Üstelik 2024 yılında trafikte kaybedilen zamanın süresi, 2023’e göre %15 oranında da artmış.
Düşünsenize New York, Şikago, Los Angeles, Londra ve Paris gibi dünyanın mega kentlerine fark atıp, İstanbul’da trafikte araç başına yılda 105 saat kaybediyoruz.
Haftalık çalışma saati 45.
Bu durumda, İstanbul’da yılda 17 günlük çalışma saatini trafikte kaybediyoruz.
Trafik tıkanıklığı ayrıca yakıt tüketimini artırmakta ve çevreye zarar vermektedir.
Trafik aynı zamanda ekonominin bir barometresi olarak da görülebilir. İnsanların, malların ve hizmetlerin hareketi karayolu seyahatine olan talebi artırmaktadır. Ancak talep edilen yol alanı, var olan yol arzını aştığında tıkanık ortaya çıkmaktadır.
İstanbul’da olduğu gibi nüfusun yol şebekesinden daha fazla artması durumunda, trafik tıkanıklıkları da artmaktadır.
İşte sorun da burada başlıyor.
Nasıl mı?
Devam edelim.
AMA YOL YABDILAR
1999 depreminden sonra İstanbul’da kentsel dönüşüm için geçici deprem vergileri getirildi.
Sonra bir vergi kalıcı hale getirildi.
Özel iletişim vergisi.
Bugüne kadar yaklaşık 43 milyar ABD doları tutarında vergi toplandı. Daha doğrusu bizler bu vergiyi hep birlikte ödedik.
Önceki dönemlerdeki bakanlıklarında Mehmet Şimşek’e bu paraların nerelere harcandığı soruldu.
Bakan cevaben “bu paralar duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor.” (28/10/2011)
Dedi gerçekten.
Depremin hasarını minimize etmek için toplanan vergi, yol yaparak depremin risklerini ve maliyetini daha da artırmak için harcanmış.
İstanbul’da yapılan ve yukarıda saydığım köprü ve yollar trafik sıkışıklığını daha da artırıyor. Üstelik bu projelerde bir de gelir garantisi veriliyor.
Şimdi kritik soruyu soralım.
İstanbul’da normal zamanlarda akmayan trafik, olası bir depremde nasıl akacak?
Artık yeni yollar yapmaktan vaz geçip, daha radikal bir şeyler yapılması gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın vize teklifine hak veriyor ve el artırıyorum.
İstanbul’un nüfusu seyreltilmelidir.
Olası bir depremde patlayacak ve yanacak çok sayıda imalathane bulunmaktadır.
Behemehal bu tür işletmeler kapatılmalı ve bunlara İç Anadolu Bölgesinde hazine arazileri verilmelidir.
Bu işletmelerin ve çalışanlarının taşınmasını kolaylaştırmak için mali teşvikler sağlanmalıdır.
Aynı yöntem finans kuruluşları için de düşünülmelidir.
Buralardan boşalan yerlere zinhar yeni inşaat yapılmamalıdır.
Bu minvalde İstanbul’da Kanal İstanbul dahil ekonomik faaliyetleri artıracak yeni yapılaşmaya gidilmemelidir.
Son olarak paranın yenilebilir bir şey olmadığını, AK Parti elitleri de öğrenmelidir.
İyi pazarlar.
