Hepimizin perçemi önümüze dökülecek
Annemden-Babamdan, hatırımda kalan siyasi ilk cümleler 1965 seçimleriyle alakalıydı.
Osman Bölükbaşı’nın konuşmaları hoşlarına gidiyordu. “Mührü Kartal’ın altına vurun” demesi falan...
Millet Partisi’nin amblemi kartaldı.
Osman Bölükbaşı’nın mitingleri kalabalık olurmuş. Ama reyi az alırmış.
Annemle babam, galiba Bölükbaşı’ya rey vermeyi düşündüler. Fakat, Demirel’in Adalet Partisi’nde karar kıldılar.
Demek ki ben daha ilkokula gitmiyorum. Veya yeni gideceğim.
O gün bu gündür, bütün seçimlerden haberim var.
Başlangıçta umursamazdım. Seçimlere karşı lakayttım.
Şimdi gençleri iyi anlıyorum. Onlar da biraz lakayt.
Bir molla, bir hafız, bir İmam-Hatip talebesi babanın oğlu olarak, tabii ki İsmet Paşa’ya mesafelisin.
Siyasi duyarlılık, o kadarcık.
Gerisi önemli değil.
Şimdiki gençler için de, eğer bir ebeveyn tarafından dolduruşa getirilmemişlerse, doldurulmamışlarsa, çok önemli değil.
Ben, ilk gençlik yıllarımda, Erbakan ortaya çıktıktan sonra seçimleri mühimsemeye başladım.
En yakın arkadaşım Yusuf Karakuş, dayısı çekirdekten yetişme siyasetçi İlhan Aytekin’in siyasi esprilerinden bazen bahsederdi.
(İlhan Aytekin birkaç dönem Adalet Partisi’nden Balıkesir Milletvekili seçildi.)
Alakadar olurdum ama, ben artık ‘partici’ olmamakla beraber, epeyce ‘Selametçi’ sayılırdım.
Partici olamadım.
Hâlâ da değilim.
Rey vermeyi lüzumsuz gördüğüm çağlarım oldu.
1983 anayasasına hayır oyu vermeyi çok istiyordum.
Fakat Kenan Evren, oy vermeyenlerin hapse atılacağını söyleyince, sayımda kendimi yazdırmadım bile.
Bir yandan da merak ediyordum, Kenan Evren bu kadar insanı nasıl hapse atacak?
Sonradan, seçimler beni daha çok alakadar etmeye başladı.
Demek ki ‘sistem’ insanı kendisine dahil etmenin bir yolunu buluyor.
Bugün ‘ihsas-ı rey’ caiz değil. Bu yüzden attığım reylerden bahsetmeyeceğim.
(Neden ‘oy’ değil de ‘rey’ yazıyorum? Bir sebebi, ‘rey’i ‘oy’dan önce duymuş olmam. 70’lerin başına kadar ‘rey’ devam etti. Sonradan ‘oy’ kelimesi yerleşti. ‘Rey’ kelimesini tercihte bir fazilet görmüyorum. ‘Oy’ kelimesi de gayet güzel.)
Bilhassa 80’lerden sonra, bütün seçimler çok önemli seçimlerdi.
Muhtemelen, ben fark etmememe rağmen, önceki seçimler de önemliymiştir.
(-Miştir. Yerel bir söyleyiş. Batı Anadolu Türkçesinde var. ‘Zaman’ açısından bir nüansı ifade ediyor. Başka kullanan olmaz. Ben kullanmış olayım.)
Her seçim öncesinde o seçimin hayati olduğu fikri insanların zihnine yerleşir.
Bu seferki seçimin bütün seçimlerden daha önemli olduğuna kani oluruz.
Bugün de öyle bir kanaat var.
Bence de bir çok açıdan doğrudur bu kanaat.
İlk defa böyle bir seçim yapıyoruz.
Meclis’le Cumhurbaşkanı’nı beraber seçeceğiz.
İlk defa siyasi yelpazede renkler birbirinin içine bu kadar girdi. Bu da yeni bir tecrübedir.
Ayrıca, bir ülke olarak bundan sonraki gidişatımız, bundan sonraki hikayemiz açısında da belirleyici.
Herkesin, vereceği oya ne kadar dikkat etmesi gerektiğini söylemek bile fazla.
(İşte burada, kendiliğimden ‘oy’ dedim. Demek ki sorun yok.)
Şimdi merak ediyorum... Yeni sistem seçmeni hangi yeni davranışlara sevk edecek?
Kim kime ne kadar kızmış, kim kimi ne kadar sevmiş...
Anketçilerden, kahve köşelerinde, televizyon ekranlarında fikir beyan edenlerden, iddiaya tutuşanlardan... Kim yanılacak, kim isabet edecek?
Dedemden kalma bir tabirdir, “Hepimizin perçemi önümüze dökülecek.”
Bu akşam hepsi belli olur.
Böyle hassas bir günde, herkes ağzını hayra açsın. Güzel şeyler temenni etsin.
Memleketimiz daha güzel olsun.