Menfaatimiz önlenemez

Bazı bitkilerin nesli niye tükeniyor? Veya bazı hayvanların?

Yemiyoruz da ondan.

Satamıyoruz da ondan. Yani, ticari değeri var.

Mısırın, buğdayın, nanenin, maydanozun, elmanın, kirazın, çileğin nesli tükenir mi?

Tükenmez.

İneğin, koyunun, keçinin, tavuğun nesli tükenir mi?

Tükenmez.

Çünkü, yiyoruz onları. Ve satıyoruz.

Bu arada, en çok tavuklara acıyorum.

Güya nesilleri devam ediyor.

Tavuk çiftliği olan arkadaşlarım var. Tavukları nasıl besleyip sattıklarını anlatıyorlar.

Sadece tacirlerinin kesesine adanmış 40-45 günlük bir tavuk hayatı! Yazık hayvancıklara.

Peki, eskiden, yani yenilen içilen şeyler bu kadar sınai hale gelmemişken, yenmiyor muydu? Satılmıyor muydu bu hayvanlar?

Yeniyordu, satılıyordu.

Fakat, hiç olmazsa satılıncaya kadar, hane halkıyla beraber, eni konu anlaşılır bir hayat sürüyorlardı.

Büyük annemin, evin ineği Tombula’ya, ‘uşacuğum’ diye şefkatle seslenmesi gözümün önüne geliyor.

Neyse... Satıp parasını harcayabiliyorsak, kesip etini yiyebiliyorsak, bir menfaatimiz varsa, yaşamasına izin veriyoruz işte.

Yoksa, yılkı atlarına yaptığımız gibi, ölüme terk ediyoruz.

Bizler, menfaatçiyiz.

Bir şeyde menfaatimiz varsa fakat gayrı ahlakiyse, gayrı insaniyse, onun ahlakiliğini, insaniliğini ispat için lügatleri bile değiştirebiliriz.

Fetva lazımsa fetva, kanun lazımsa kanun, encümen kararı lazımsa encümen kararı.

Menfaatimiz yoksa veya işimize gelmiyorsa, lüzumsuzluğunu da aynı şevk ve heyecanla ispat edebiliriz.

Ticarette de, siyasette de, başka alanlarda da aşağı yukarı öyleyiz.

Güzel bir ev düşünün. Ahşap. 100 yıllık, 200 yıllık.

Çiçek gibi duruyor sokağın başında.

Yanında bir ev daha. Bir ev daha...

Arka sokak yine öyle. Bir sonraki sokak yine...

Benim yetiştiğim yıllarda mesela Üsküdar’da, Sultantepe’de, evlerin yarısı böyleydi.

Şimdi, tek tük... Koca Üsküdar’da belki on tane, belki birkaç on tane güzel ahşap ev kalmıştır.

Neden?

Çünkü, eskimiş bir ahşap evi satamıyorduk.

Kullanamıyorduk da.

İçlerinde fareler cirit atıyordu.

O zaman, eski bir ahşap evi çürümeye terk etmek, bir punduna getirip kaza süsü vererek yakmak ve yerine kargir bir bina, bir apartman inşa etmek daha ticariydi.

Öyle yaptık. Yapıp, sattık.

Ve bunu, Türkiye’de hüküm süren hiçbir devlet, hiçbir iktidar durduramadı.

Durdurmak istediler mi?

Zannetmiyorum.

Yasalar, kurallar koydularsa da, işlerine geldiği zaman o kuralları kendileri ihlal ettiler. Veya gevşettiler.

Bir gün, bir arkadaşıma, Kirazlıtepe (Büyük Çamlıca) yamaçlarında, Boğaz’ın öngörünümünde peydah olan villaları anlattım.

‘Orası öngörünüm değil’ dedi bana.

Meğer, bazı yerler Boğaz’a nazır olmasına rağmen, öngörünüm değilmiş. Bazı yerler de Boğaz’ı rüyasında bile göremeyecek kadar kuytudayken, öngörünüm sayılıyormuş.

Yani, kafalarına göre çizmişler Boğaziçi’ni.

Daha önce de yazmışımdır. Ben, İstanbul’un 60’lardan bu tarafını bilirim. Boğazlardaki, sahillerdeki yapılaşmanın durduğu bir döneme rastlamadım.

İşte biz, şu anda sahip olduğumuz eşsiz beton rezervimizi, tavukları, inekleri, koyunları hangi saikle büyütüyorsak, onun için büyüttük.

Yemek için, satmak için.

Menfaat önlenemiyor. Vatandaşın menfaati de, göz yumanların menfaati de...

Böyle bir durumda, Hükümetin yeni imar düzenlemesine nasıl bakıyorum?

Hiç.

Bu düzenleme yapılmayınca, boğazdaki veya başka bir yerdeki yapılaşma duracak mı?

Durmayacak.

Yapılınca duracak mı?

Durmayacak.

Öyleyse?

Laissez passer lessez faire!

(Önceki gün, Mehmet Niyazi Ağabey’in cenaze namazına giderken, geçtiğim müteaddit güvenlik aramalarına bakarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cenazeye katıldığı zehabına kapıldım. Hemen hemen en arka saftaydım. Muhtemelen, Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş Bey’i arkadan Cumhurbaşkanımıza benzettim. Yanılmışım. Okurlarımdan özür dilerim. Halbuki, sinyalci trafiğinin olmayışından anlamalıydım.)

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum