400 bin asker ölmeyi değil yaşamayı bekliyor

400 bin asker ölmeyi değil yaşamayı bekliyor

Dâhi yönetmen Christopher Nolan’ın ustalık eseri ‘Dunkirk’, II. Dünya Savaşı’nda Almanlardan kaçarak Fransa sahilinde sıkışan 400 bin askerin tahliyesini konu ediniyor. “Ölüm değil, yaşam yüceltilmeli” mesajının verildiği film müziklerinden çekim tekniklerine, gerilimli atmosferinden yalın gerçekçi anlatımına kadar yılın sinema olayı.

ERKUT TEZERDİ

Tüm zamanların en kanlı toplu kıyımı II. Dünya Savaşı’nda yaşandı. 1939’dan 1945’e dek sürdü. Sonucunda 60 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Ölümlerin bazısı gaz odalarında bazısı direkt cephede bazısı da açıklık veya hastalık nedeniyle gerçekleşti. Korku, belirsizlik, faşizm, soykırım, kaos, antisemitizm ve vahşet, savaşın boyutunu tanımlarken kullanılabilecek anahtar kelimelerden yalnızca birkaçı. Ancak savaşın asal karşıtlığının ‘yaşam’ ile ‘ölüm’ olduğunu unutmamak gerek. Interstellar, Dark Knight serisi, Prestij, Inception ve Memento gibi sinema tarihine geçen filmlerin yönetmeni Christopher Nolan bu karşıtlık üzerinden öyle bir yapıma imza atıyor ki, yılın sinema olayı tabirini kullanmak çok doğru bir karar. ‘Dunkirk’, 1940 yılında Fransa’nın filme de adını veren ‘Dunkerque’ sahilinde Almanlardan kaçarken sıkışmış Müttefik Devletler’in 400 bin askerinin tahliye edilmesini anlatıyor. Tarihte yaşanmış olayda İngiliz, Fransız ve Belçika askerleri dokuz gün boyunca kurtulmak için yardım bekliyor. Fakat devletler, işgalci Almanların kendi topraklarına yaklaşıyor olması neticesinde vatan savunması yapmak adına kurtarma ekibi göndermeyi reddediyor. Bunun sonucunda ise yardıma gelen irili ufaklı gemiler Almanlar tarafından anında batırılıyor, yalnızca birkaç İngiliz uçağı 400 bin kişiyi bombardımana yem etmemeye çalışıyor.

‘Dunkirk’ filminde havada, denizde ve karada geçen zaman atlamalı üç katmanlı olay örgüsü var. Fakat karakterlerin gidişatını belirleyen bu zaman-hikâye meselesini biraz açmak gerek. O da şöyle gerçekleşiyor: Bir karakterin finali bir başkasının başlangıcı veya bir diğerinin dramatik kırılma noktası olabiliyor. Örnek: Uçak denize düşüyor, hemen ardından pilota yardıma giden teknedekilerin başından geçenler anlatılıyor. Sahilde askerler kurtarılmayı bekliyor. Havada Spitfire uçaklar çarpışıyor. Denizdeki balıkçı tekneleri ve yatlar sahile ulaşmaya çalışıyor… Filmde çaresizliği, bekleyişi ve korkuyu yansıtan görüntüler üzerinden bir ilerleme söz konusu. Yönetmen Nolan tüm bunları yalın çizgisel bir doğrultuda anlatıyor, ne göz yoruluyor ne de zihin karışıyor. ‘Dunkirk’ün başarısı da böylelikle ortaya çıkıyor. Popüler sinema sanatla iç içe geçiyor.

Filmin girişinde yaşanan askerlerin kaçarken vurulma anları, kumsalda bekleyen askerlerin bombardımanın hemen sonrasında yeniden hizaya geçmesi ve binilen gemilerin batırılması kanıksamanın vahametini gözler önüne seriyor. Birileri kurtarıcı bekliyor ama biçare. Her şey finale kadar Samuel Beckett’in ‘Godot’yu Beklerken’ oyununu andırıyor. ‘Dunkirk’ Nolan’ın en iyi filmi değil ama olağanüstü çekimleri, derinliği, savaşın herkesi ilgilendiren acımasız yönünü göstermesi ve sanat yönetimiyle adını sinema tarihine altın harflerle kazıyan bir film.

Oscar ödüllerine damga vurabilir

Filmi yazan ve yöneten Christopher Nolan’ın başarısı takdire şayan. Bu, onun her filmi için geçerli. Fakat Oscar jürisi her defasında Nolan’ı görmezden geldi. Ancak konusunu gerçeklerden alan ‘Dunkirk’ Mart 2018’de gerçekleştirilmesi planlanan 90. Akademi Ödülleri’ne en iyi yönetmen başta olmak üzere en iyi orijinal senaryo ve film kategorilerinde aday olur birkaç dalda birden de ödül kazanırsa şaşırmamak gerek. Çünkü her şeyden önce yönetmenlik açısından ‘olgunluk eseri’ bir yapım var.

Kasıtlı olarak yeteneksiz genç oyuncular seçilmiş

‘Dunkirk’de rol alan oyuncular çok duygusuz/mekanik bir oyunculuk sergiliyor. Bunun nedeni Mark Rylance ile Tom Hardy dışındaki başrol oyuncularının neredeyse tamamının deneyimsiz oluşu. Zaten geri kalan kadro gençlerden ibaret. İşin komik tarafı Nolan genç oyuncuların yeteneksizliğini kullanıyor; bunu savaş karşısında duyguların yitiren, donuklaşan insan vizyonuyla sunuyor. Haliyle de doğal inandırıcılık hiç aşağı düşmediği gibi izleyici konudan ve filmin mesajından uzaklaşmıyor.

FİLMİN NOTU: 10/8.5

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN