Deli olabilmek için Bakırköy’e çok gittim

Deli olabilmek için Bakırköy’e çok gittim

Tiyatrocu Metin Zakoğlu, Gogol’un ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ adlı oyununu 22 yıldır sahneliyor. Rolüne hazırlanmak için her hafta sonu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne giden Zakoğlu “Bu oyunu izlemek isterseniz Genco Erkal ve Erdal Beşikçioğlu’dan izleyin. Seyirci bana, oyunu seyretmeye değil varolmaya gelsin” diyor.

HABER: IŞIL ÇALIŞKAN

Genco Erkal ve Erdal Beşikçioğlu’nun oynadığı Rus yazar ‘Gogol’un ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ adlı oyununu sahneleyen bir isim daha var: Metin Zakoğlu. 19 yaşında başladığı bu şizofreni serüvenini 22 yıl boyunca sürdürüyor Zakoğlu. Gogol’un klasikleşen oyununu kendi yorumunu da katarak bambaşka bir şekilde oynayan Zakoğlu, küçük mekanlarda sahnelediği oyunda seyirciyi de içine katıyor. Zakoğlu, yazarın bu oyunla ötekileştirmeye karşı çıktığını belirterek, kendisi de aynı fikirde olduğundan ‘deli’yi canlandırmaya karar verdiğini söylüyor. Zakoğlu ile 22 yıllık serüvenini konuştuk.

‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ birçok tiyatrocu tarafından sahnelendi. Siz bu oyunu oynamaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Bu oyunu ilk oynama nedenim Genco Erkal’dır. 19 yaşındaydım ve onun oyunundan çok etkilenmiştim. O zamanlar tiyatrocu bile değildim ve mutlaka bu oyunla sahneye çıkmam gerektiğini düşünmüştüm. İlk hedefim Genco Erkal’ı taklit etmekti. Ama yıllar geçtikçe insanlar arasındaki sınıf farklılıklarını göstermek için oyunu oynamam gerektiğini anladım. Soylu soysuz, paralı parasız, caz dinleyen pop dinleyen, mini etekli türbanlı gibi tüm ötekileştirmelere karşı çıkmış Gogol bu oyunun metninde. Oyunun içine girdikçe kendimi Gogol gibi hissetmeye başladım.

Rolünüze nasıl hazırlandınız?

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bütün hafta sonlarımı geçirdim. Gazeteci kılığında götürdüler beni oraya. Çünkü çok akıllıydılar ve anlayıp muhatap olmuyorlardı. Doktorlar eşliğinde şizofren karakterlerle sohbet ettim. Mesela biri vardı kendini çok ünlü bir işadamı zannediyordu ve uçak satıyordu. Ona uçak almak istediğimi söyledim. Bana ‘Yok ben sana uçak satmıyorum’ dedi. Nedeni sorunca ‘Çünkü ben sağa gidenlere satıyorum sen sola gidenleri istersin’ dedi. Ne demek istediğini yıllardır düşünüyorum.

Hazırlık sürecinde neler oldu?

Bir gün yönetmen Çetin İpekkaya bana ‘Sen niye başkalarının deliliklerini oynuyorsun, senin kendine ait deliliklerin yok mu?’ dedi. Düşündüm, kaç yaşında adamım hala yataktan zıplayarak inerim. Aynanın karşısında kendi kendime konuşurum. İpekkaya ‘Bunların hepsini bir kağıda not al ve onları oyuna kat’ dedi. Bana müthiş bir fikir verdi. Sonra kendi içimde yarattığım bana ait deliliklerden yepyeni bir oyun çıkardım. Oyunun kendisi kalmadı neredeyse! Gogol’un metni benim için bir araç. Yani bu oyunu izlemek isterseniz Genco Erkal ve Erdal Beşikçioğlu’dan izleyin. Seyirci benim için oyunumda varolmaya gelsin. Kendi günlüğümü canlı canlı bir kafede anlatıyorum.

Oyunda en çok etkisi altında kaldığınız bölümü sorsak...

Gazete yırtma sahnesi. Arınıyorum o sahnede. Oyunum yabancılaşmalarla dolu. Rolden çıkıp kendim olduğum anlar oluyor oyunda. Onlardan biri de  gazete okuma sahnesi. İspanya’da kralın tahttan indirildiğini okuyorum. Sonra ‘Böyle saçmalık olmaz’ deyip ve gazeteyi yırtmaya başlıyorum. O yırtma anı müthiş adamın kimlik değiştirmesini sağlıyor. Sonra o gazeteleri birer birer seyircilere dağıtıyoruz. Ve hep birlikte yırtmaya başlıyoruz. Kredi kartı borcun mu var yırtıyoruz. Evlenemedin mi yırtıyoruz. Tüm stresimizi birer birer yırtıyoruz. Oyun, bir arınma seansına dönüşüyor.

SEYİRCİLER DE OYUNUN BİR PARÇASI

Tek kişilik oyunla sahne almanın avantaj ve dezavantajları nedir?

Bunu bu kadar farklı ve bu kadar seyircinin yakın olduğu bir yerde yapmak çok zordu. Ama o kadar çok alıştım ki hiç zorlanmıyorum. Bazen seyirciyle kurduğum interaktif ilişkiyi anlamayanlar oluyor. Gogol’un Poprişçin’i yani benim canlandırdığım karakter Sofia’ya aşık. Benim sahnemde  yazılı tüm karakterleri seyirciler canlandırıyor. Seyircileri oyunun içine katıyorum. Sofia’ya olan aşkımdan ve onun güzelliğinden bahsediyorum. Yıllar önce Boğaziçi Üniversitesi’nde, çocuğun bir yanındaki kız arkadaşıymış ben konuştukça sevgilisine sarılma dozajını daha çok arttırdı ben kıza aşığı oynarken ve en sonunda ‘Hala anlamadın mı sevgiliyiz’ dedi. Düşünsenize oyunla gerçeği birbirine karıştırdı.

YOKLUKTAN EVDE TİYATROYA BAŞLADIM

Özel tiyatrolar çok para kazanamıyor. Siz nasıl ayakta duruyorsunuz?

Benim tiyatroda yarattığım devrim çok büyük şey kattı ülkeye. Evde tiyatro, kafede tiyatro. Dünyada evde tiyatroyu ilk ben yaptım. Tamamen koşulsuzluktan, yokluktan. Böyle bir fikir ortaya attım ve tuttu. Dolayısıyla evde tiyatro bu ülkede alternatif tiyatronun bir başlangıcıdır. Çünkü artık gençler tiyatro yapmak için çok büyük bir birikime ihtiyaç duymuyor. Herhangi bir evin salonunda çıkıp hikayesini anlatabileceğini gördü. Dolayısıyla küçülünce geçinebiliyoruz. Benim açtığım bu yol sayesinde özel tiyatrolarda para da kazanılıyor. Ben bu dükkana ödediğim bir aylık kirayı, normal bir tiyatro salonu günlük ödüyor. Her gün oynuyorum biraz fazla oynuyorum ama yine aynı paraları kazanabiliyorum.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN