Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş mı çıktı? Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında son durum nedir?

'Ermenistan ile Azerbaycan neden çatışıyor?' sorusunun yanıtı merak ediliyor. Güney Kafkasya'da gerginlik yeniden tırmandı! Ermenistan ordusunun, Türkiye'ye uzanan doğalgaz ve petrol hattının da yer aldığı Tovuz bölgesine saldırmasının ardından Azerbaycan sert karşık verdi. Şu ana kadar her iki taraftan 16 asker ve 1 sivilin hayatını kaybettiği açıklandı. Peki, çatışmalar Dağlık Karabağ'a sıçrar mı? Detaylar haberimizde...

'Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş mı çıktı?', 'Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında son durum nedir?', 'Ermenistan ile Azerbaycan neden çatışıyor?' sorularının yanıtlarını sayfamızda aktardık. Azerbaycan, ilk ateşin Ermenistan tarafından açıldığını, verilen karşılıkta Ermenistan ordusundan hayatını kaybeden askerler olduğunu belirtti. Ermenistan ise Azerbaycan askerlerinin 2 kez sınırı geçme girişiminde bulunduğunu ve Azerbaycan ordusuna karşı ateş açıldığını savundu. İşte detaylar...

AZERBAYCAN İLE ERMENİSTAN ARASINDA SAVAŞ MI ÇIKTI?

Azerbaycan ile Ermenistan arasında 12 Temmuz'da sınır çatışmaları ile alevlenen gerginlik devam ediyor. Tarafların bir birini suçladığı sınır çatışmalarında birisi Azeri general olmak üzere en az 16 kişi öldü.

Azerbaycan biri sivil 12 vatandaşını kaybettiğini duyurdu. Ermenistan da salı günü 4 askerinin çatışmalarda hayatını kaybettiğini açıkladı. Azerbaycan Savunma Bakanı'nın yardımcısı ise yerel basına yaptığı açıklamalarda Ermenistan'ın 100 asker kaybettiğini söyledi.

Son yıllarda iki ülke arasında görülen en şiddetli gerginlikte Ermenistan, Azerbaycan ordusunun "tahrik edici" olduğunu belirterek komuşusunu kınadı. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, sosyal medyadan yaptığı açıklamalarda bölgedeki istikrarı bozmanın tüm öngörülemez askeri-siyasi sorumluluğu Azerbaycan liderliğine aittir" dedi.

Paşinyan, Azerbaycan yönetiminin koronavirüs salgınını önlemek için uğraşmak yerine "savaş tehditleri" ve "Ermeni karşıtı söylem" yaymakla uğraştığını söyledi.

Ermenistan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Şuşan Stepanyan ise bir Azeri İHA'sı düşürdüklerini duyurdu. Sözcü Stepanyan, Azeri ordusunun sınırın 10 kilometre uzağındaki topların yanına yerleştirdiği sivilleri kalkan olarak kullandığını iddia etti. Bu sebeple Bakü yönetimini "kendi halkını hedef yapmak" ile suçladı.

ALİYEV: ERMENİSTAN'IN BİR BAŞKA PROVOKASYONU

Azerbaycan tarafı ise Ermenistan'ın İHA düşürdüğü iddialarını yalanlayıp bunun aksine kendilerinin Ermenistan ordusuna ait bir İHA'yı vurduğunu açıkladı. Azerbaycan ekibiyle birlikte Ermenistan'a ait bir top bataryasını da yok ettiklerini belirtti.

Azerbaycan Başbakanı İlham Aliyev, can kayıplarına sebep olan sınır gerginliğinden Ermenistan'ı sorumlu tuttu. Aliyev, çatışmalar için "Ermenistan'ın bir başka provokasyonu" derken Azerbaycan topraklarını koruyacağını söyledi.

RUSYA: DERİN KAYGI DUYUYORUZ

Dağlık-Karabağ bölgesinde iki ülke arasında zaman zaman yaşanan çatışmaları yatıştırmak için kurulan müzakere grubunun üyelerinden ABD ve Rusya ise olayları kınadı. Rusya Devlet Başkanı Sözcüsü Dmitry Peskov, çatışmalarla ilgili "derin kaygı" duyduklarını ifade etti.

Birleşmiş Milletler (BM) de dört gündür devam eden çatışmaların "acilen sonlandırılması" çağrısında bulundu. BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, tarafları kışkırtıcı söylemlerden uzak durmaya çağırdı.

Azerbaycan ile yakın ilişkide olan Türkiye'de konu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu çıkan çatışmayla ilgili, "Ermenistan'ın yaptığı kabul edilemez. Aklını başına toplasın. Azerbaycan yalnız değildir. Biz Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olarak tüm imkanlarımızla Azerbaycan'ın yanındayız." dedi.

Azerbaycan'ın Ermeni yerel güçlerin kontrolündeki Dağlık-Karabağ bölgesi 1994 yılında sona eren iki ülke arasındaki savaştan beri sınır çatışmalarına sahne oluyor. Bölgede barışı sağlamak için başlatılan uluslararası girişimler şu anda donmuş durumda. Azerbaycan ve Ermenistan bu bölgede 2016 yılında da dört gün süren şiddetli sınır çatışmaları yaşamıştı.

TOVUZ HEM SİYASİ HEM COĞRAFİ AÇIDAN ÖNEMLİ

TRT Haber'e konuşan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, öncelikle neden Tovuz şehrinin seçildiğini şu ifadelerle açıkladı:

"Tovuz şehrinin seçilmesinin hem coğrafi hem de siyasi nedenleri bulunmaktadır. İlk olarak coğrafi nedenlere baktığımızda, saha kaynaklarından edindiğim bilgiye göre, Tovuz’un dağlık ve engebeli yapısı hudut gerisinden diğer ülkedeki yerleşim yerlerini ve askeri üsleri vurmayı kolaylaştırmakta, çatışmaya uygun bir alan sağlamaktadır. Nitekim bölgede yaşanan ilk çatışma da bu değildir; örneğin 2014 yılında aynı bölgede çıkan çatışma sonucu siviller yaralanmıştır. Ermenistan bu bölgeyi Dağlık Karabağ’a alternatif/ikinci bir cephe olarak düşünmektedir. Ayrıca bu bölge Gence ve Kazah üzerinden Bakü’ye açılmakta, dolayısıyla konum olarak da stratejik bir noktada bulunmaktadır. Siyasi nedenlere baktığımızda ise Ermenistan’ın başka bölgelerde çatışmalar çıkartarak uluslararası kamuoyunun dikkatini Dağlık Karabağ meselesinden uzaklaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Karabağ sorununa

farklı boyutlar katarak, siyasi çözümün önüne geçme, uluslararası hukuka aykırı attığı adımlardan dikkati farklı noktalara çekmeye çalıştığını görmekteyiz. Aslında tam da bu nedenden dolayı Tovuz’da gerçekleşen bu çatışmayı Ermenistan’ın provokasyonu olarak okumalıyız zira bu bölgenin Dağlık Karabağ’da süregelen çatışma ile sahasal hiçbir bağlantısı yoktur."

ERMENİSTAN NEDEN SALDIRILARINI SIK SIK YİNELİYOR?

SETA Uzmanı Güler'e göre Ermenistan'ın gerekçeleri şöyle sıralanabilir:

"Öncelikle son çatışmada olduğu gibi Ermenistan'ın ara ara gerçekleştirdiği bu saldırılar, Erivan yönetimi tarafından iç politikada bir dikkat dağıtma aracı olarak kullanılıyor. Son olaydan başlayacak olursak, koronavirüs yönetimi nedeniyle içinde bulunulan tıbbi ve ekonomik koşullar, Ermenistan’ı iç siyasette zorlamakta. Böylece çatışma ile iç politikada gündem değiştirilmekte ve hükümet derin bir nefes almaktadır. Tabii bu noktada Ermenilerin Azerbaycan'ı güvenlik tehdidi olarak algılamaları, Ermeni halkının bu oluşturulan tehdit algısı üzerinden kolayca konsolide edilmesi, söz konusu gündem değişikliğini kolaylaştırmaktadır. Yalnızca dikkat dağıtma aracı değil aynı zamanda milliyetçilik duyguları üzerinden düşmekte olan halk desteğini artırmada ve halkı kontrol altında tutmada önemli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.

GERGİNLİKTE RUSYA ETKİSİ

Çatışmaların tekrarlanmasının bir diğer nedeni ise Rusya’dır. Her iki ülke de Rusya açısından jeopolitik öneme sahiptir. Burada çizeceğim perspektif aslında çatışmanın temelini tesis etmektedir ve en önemli kısımdır. Rusya her iki ülkeye de silah satışı yapmaktadır. Azerbaycan silah ithalatının yarısından fazlasını Rusya’dan yapmaktadır. Bakü’nün silah envanterinde bulunan Rus yapımı ürünler, Rusya’dan ithal edilen zırhlı araçlar ve tanklar, Moskova’ya ekonomik gelir sağlarken aynı zamanda siyasi nüfuz kaynağı da oluşturmaktadır.

Durum Ermenistan için de farklı değildir. Rusya'nın Başkent Erivan'a 2 saat mesafede olan Gümrü kentinde askeri üssü bulunmaktadır. Ermenistan'da resmi olarak, Gümrü üssü dahil, 3 binden fazla Rus askeri olduğu bilinmektedir. Söz konusu üslenme ve askeri varlık, bölgede Rusya'ya ciddi bir nüfuz sağlamaktadır. Bölgede Rus askeri varlığı Erivan tarafından Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı güvenlik, aynı zamanda daha ucuz silah alma imkanı olarak algılanmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında söz konusu çatışmanın devamı, çözülmesi yerine sık sık tekrar etmesi, iki ülkenin birbirini güvenlik ve beka meselesi olarak algılamaları, Rusya'ya bölgedeki siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzunu tahkim etme şansı yaratmaktadır.

Tüm bunların ötesinde çok önemli bir neden daha bulunmaktadır: Bölgede Batı ülkelerinin ve kurumlarının etkin olmasının engellenmesi. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra özellikle NATO'nun Azerbaycan ve Ermenistan'ın da dahil olduğu Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyini kurması, eski Sovyet coğrafyasına yönelik politikalar izlemesi, Rusya tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak algılandı. Nitekim 1992'de başlayan Ermenistan işgali ile bu süreç uyuşmaktadır. NATO'nun ardından AB'nin de bölgeye yönelik Avrupa Komşuluk Politikası altında stratejiler belirlemesi, aslında günümüzde süregelen bu çatışmanın nedenleri arasındır.

'Donmuş çatışma'ya dönüşen Dağlık Karabağ sorunu, yani sıcak çatışma olmayan ancak her an sıcak çatışmaya dönüşebilecek potansiyele sahip olan ve durumun bölgede oluşturduğu istikrarsızlık ve barıştan yoksun durum, söz konusu kurumların politikalarını baltalamakta, bahse konu kurumların iş birliği ve yatırım imkanlarını uzaklaştırmakta, tabiatıyla Rusya için güvenlik tehdidini de ortadan kaldırmaktadır."

SALDIRININ TARİHİ ARKA PLANI

Ermenistan'ın tutumunun tarihi bir arka planı da var şüphesiz. Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, bunu şöyle anlatıyor:

"Çatışmanın tarihi arka planı 19. yüzyılda Karabağ bölgesinde Çarlık Rusyası tarafından uygulanan iskan politikalarına dayanmaktadır. Bu minvalde, Rusya bölgede yönetilebilir yeni bir demografik düzen oluşturmayı planlamaktaydı ve başarılı da oldu. 19. yüzyıl sonuna gelmeden bölgedeki Ermeni nüfusunun yüzde 35'ten yüzde 50'lere çıkarıldığına şahit olmaktayız. Rusya benzer stratejileri yakın geçmişte ve hatta günümüzde birçok bölgede daha kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir. Rusya ve Ermenistan'ın tüm çabalarına rağmen Karabağ her daim Türk yurdu olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Karabağ, Sovyetler Birliği'nin kurulmasına müteakip Azerbaycan'a bağlı otonom bir yapı hüviyetine sahip olmuştur. Mihail Gorbaçov döneminde yani Sovyetlerin son yıllarında bölgenin statüsü sorun olmaya başlamış, Sovyetlerin dağılmasından sonra her iki ülkenin de bağımsızlıklarını ilan etmesi ile birlikte Dağlık Karabağ da bağımsızlığını ilan etmiştir. Tabii 19. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda da yoğun bir şekilde devam ettirilen iskan politikaları sayesinde Ermeniler bölgenin toplam nüfusunun 4'te 3'ünü teşkil eder hale gelmiştir. Hal böyle olunca, Ermenistan Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia etmeye başlamış, bölgede yaşayan Ermenilerin yardımı ile de 1992 yılında Ermenistan’ın işgali başlamıştır. Uluslararası hukuka aykırı, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü ihlal eden söz konusu işgal 2 yıl sürmüş ve 1994 yılında ateşkes imzalanmıştır. Ermenistan'ın bu süreçte izlediği etnik temizleme ve katliam politikaları sebebiyle bölgeden 1 milyonu aşkın Azerbaycan Türk'ü göç etmek zorunda kalırken, binlerce insan da hayatını kaybetmiştir. Halen daha işgalin sürdüğü bu bölge Azerbaycan topraklarının 5'te 1'ine tekabül ederken, zengin maden yataklarına, geniş tarım ve orman arazilerine sahiptir. Tüm bunların ötesinde, Ermenistan'ın Megali İdea'sı olan Büyük Ermenistan veya Birleşik Ermenistan hayali için kritik bir coğrafi konuma sahiptir."

"ERMENİSTAN'I SİYASİ ÇÖZÜME ZORLAYACAK ŞARTLAR MEVCUT DEĞİL"

Güler, Erivan yönetiminin hukuka aykırı adımları için bir caydırıcılık olmadığını, bu nedenle işgal yerine siyasi çözüme gitmesinin de zor göründüğünü vurguluyor.

"Ermenistan siyasi çözüme yanaşmayarak elde ettiği kazançları koruma ve bölgedeki varlığını tahkim etme gayesi içerisindedir. Ancak bu sayede söz konusunu planlarını gerçekleştirebilecektir. Diğer taraftan siyasi çözüme onları zorlayacak şartlar da mevcut değildir. Uluslararası kamuoyu bu sorunu göz ardı etmekte, gerekli yaptırımları uygulamamaktadır. Hukuka aykırı attığı adımlar için bir caydırıcılık söz konusu olmadığı için, fiili işgali bırakıp siyasi çözüme gitmesi zor görünmektedir."

Türkiye, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü, barış ve istikrardan yana

Ermenistan'ın saldırılarını sert ifadelerle eleştiren Türkiye'nin tavrını da sorduğumuz Güler, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bizim pozisyonumuz her daim Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünden, bölgede kalıcı siyasi çözüm, barış ve istikrardan yanadır. Ancak Ermenistan tarafından 26 yıldır işgal altında bulunan, uluslararası hukuka aykırı atılan her adım, bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesinin önüne geçmektedir. Türkiye tüm platformlarda, uluslararası toplantılar ve konferanslarda söz konusu politikasını ifade etmekte ve siyasi çözümün ancak ve ancak Dağlık Karabağ üzerindeki ihtilafın Azerbaycan egemenliği ve toprak bütünlüğü lehine çözüldüğü takdirde kalıcı olacağını belirtmektedir. Bu sayede Türkiye-Ermenistan ve Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri normalleşmeye başlayabilir, yıllardır evlerinden uzak yaşamaya mahkum olan bölge halkı da huzura erişebilir. Aksi takdirde bölgedeki istikrarsızlık uzun vadede de devam edecektir. Türkiye olarak Azerbaycan ile ikili ilişkilerimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi düzeyinde devam etmektedir. Aynı zamanda her iki ülke de Türk Konseyi üyesidir. Türk Konseyi dahil tesis edilen çoklu mekanizmalar sayesinde siyasi, ekonomik ve askeri alanda iş birlikleri her geçen gün artmaktadır. Azerbaycan’ın içinde bulunduğu çatışma hali ve Türkiye ile olan yüksek iş birliği göz önünde bulundurulduğunda, Azerbaycan Savunma Bakanı’nın da sözleri hatırlandığında, ilerleyen günlerde Azerbaycan’a insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) satışının gerçekleşeceğini öngörebiliriz. Tabii ki yalnızca bu araçlar ile sınırlı kalmayacaktır, Bakü - Ankara arasında savunma sanayiinde daha ileri bir ticari angajman da gerçekleşebilir."

"DİĞER ÜLKELER DAHİL OLMAZ"

Peki diğer ülkeler? 'Onlar konuya nasıl dahil olabilir?' sorusunu Güler şöyle yanıtlıyor:

"Rusya ve Türkiye dışında üçüncül taraflar bireysel olarak konuya dahil olmayacaklardır. Rusya emsallerinde yaşandığı gibi iki tarafla da görüşüp çatışmayı bitirmeye çalışmaktadır. Çatışmanın uzaması değil ara ara tekrar etmesi Moskova için yeterlidir. Türkiye ise arabulucu rolden ziyade Azerbaycan’a destek vermekte, Ermenistan ile diplomatik ilişkiye girmemektedir. Tarafımız daha önce de belirttiğim gibi nettir. Zaten söz konusu arabuluculuk rolü, uluslararası kurumlar aracılığıyla yürütülmektedir. Bu noktada ABD, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) tarafından kurulan AGİT Minsk Grubu aracılığıyla konuya dahil olduğunu söyleyebiliriz. AGİT gibi kurumlar üzerinden yüklenilen misyondan ötürü birçok devlet bireysel olarak konuya müdahil olmamaktadır. Minsk Grubu son saldırı sonrası ateşkes ihlallerini kınadıklarını, tarafları gerginliği tırmandırmamaya ve doğrudan iletişim kurmaya çağırdıklarını ifade etmiştir."

BUNDAN SONRA GÜNEY KAFKASYAYI NELER BEKLİYOR?

Birçok kişi hemen, "İki ülke arasında savaş mı çıkıyor?" sorusunu sormaya başladı. Herkes, "Ortam sakinleşir mi yoksa daha da mı gerilir?" tartışmasına bir yanıt arıyor. Son olarak, iki ülke arasında yakın tarihte sık sık tekrarlarına rastlanan bu sıcak gündemin nasıl bir hal alabileceğini sorduğumuz Mehmet Çağatay Güler'in yorumu şöyle oldu:

"Bu çatışma da diğerleri gibi daha fazla büyümeden sonlanacaktır. Kısa vadede sıcak günler yaşanır mı bilinmez ancak orta ve uzun vadede yaşanacağını ön görebiliriz. İki ülke arasında yıllardır Tovuz’dakine benzer şekilde devam eden çatışma, ilerleyen dönemde de sürecektir. Tovuz'daki gerginlik azalsa da iki ülke arasındaki gerginlik, Dağlık Karabağ’daki ihtilaf çözülmediği, bilhassa da Azerbaycan’ın egemenlik ve toprak bütünlüğü bağlamında çözülmediği sürece devam edecektir. Özetle, Dağlık Karabağ donmuş çatışma statüsünü korumaya, Rusya da bölgedeki çıkarlarını maksimize etmeye devam edecektir."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Dünya Haberleri