Dün güzel bir gündü...

Elif Çakır

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Sarıyer’de CHP’nin “hayır” çadırına sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi ve gerçekleştirdiği bu sürpriz ziyareti aynı gün Samsun mitinginde anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Neden hayır diyorsunuz?” sorusuna “hayır” çadırından aldığı yanıt “Çağdaş bir Türkiye istiyoruz” olmuş.

Çağdaş Türkiye! Çağı yakalayan bir Türkiye!

20 yıl önce de 20 yıl sonra da üzerinde saatlerce konuşabilecek, tartışılabilecek bir kavram elbette.

Elbette ki çağdaş Türkiye’yi görüntü üzerinden tanımlamak da mümkün.

Ki 90’lı yıllarda bir dünya şehri olan İstanbul’da çöp tepelerinin oluştuğunu hatta en azından İstanbul gibi bir şehrin televizyonların ana haberlerine sık sık patlayan çöp tepecikleriyle haber olduğunu hatırlarsak...

Ya da bırakın Türkiye’nin altyapısının, hastanesinin, en azından bir sağlık ocağının olmadığı ilçelerin olduğu adı büyük şehirlerinin varlığını, bir dünya şehri olan İstanbul’da su kesintilerinin, bozuk yolların olduğu o yılları düşündüğünüzde “çağdaş bir Türkiye” ile kastedilen elbette öncelikli olarak bunlar olurdu.

Bugün ise bir devlet büyüğünün vatandaşına sorduğu “ne istiyorsunuz” sorusuna hem de İstanbul’un göbeğindeki bir ilçeden “Çağdaş Türkiye istiyoruz” yanıtı geliyorsa cevapta kastedilenin “metro, yol, hızlı tren, metrobüs” olmadığı çok açıktır.

***

Çünkü “çağdaşlık” sadece altyapı ve şehir makyajıyla açıklanabilecek bir kavram değildir.

Ayrıca ülkenin “hükümet sistemini” değiştirecek kampanya sürecinin yürütüldüğü şu günlerde kastedilen çok daha başka bir şey olmalıdır.

Ancak. Ancak... Ancak...

Ben size bir şey söyleyeyim mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile “hayır” çadırındaki vatandaşların ne konuştuklarının hiç önemi yok.

O ziyaretin içeriğinden ne konuşulduğundan çok daha önemli bir şey gerçekleşti dün.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü “hayır” çadırı ziyareti, ülkece özlediğimiz bir tabloydu.

Ne güzel oldu.

Hatta şahane oldu.

Vallahi nefes aldık. Yüzümüz gülümsedi.

Kıyamet falan kopmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hayır” çadırını ziyaret etmesi “evet” oylarını falan eksiltmediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “hayır”cı falan da yapmadı.

Savunduğu “evet”e halel falan da gelmedi.

İnşallah Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin başı olarak hatta devlet baba olarak bu tür ziyaretleri daha fazla gerçekleştirir.

İşte budur yahu.

Vallahi de budur, billahi de budur.

Günlerdir şurada yazıyorum. Arkadaşlar hepi topu bir referanduma gidiyoruz yahu.

Meclis’e gönderdiğimiz milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde işin içinden çıkamadıkları meseleyi biz millet olarak sonuçlandıracağız.

Yıllardır süren “parlamanter sistem mi” “başkanlık sistemi mi” tartışmaları da böylece nihayetlenmiş olacak.

Bu kadar.

Vallahi bu kadar. Bakmayın siz miting meydanlarında siyasetçilerin birbirlerine karşı söyledikleri sözlere, aralarındaki sert polemiklere.

Ayrıca politikacıların kendi aralarında yaptıkları polemiklerde, birbirilerini komik duruma düşürmelerinde dozu kaçmadığı sürece bir sorun yok. Sorun, bizim ülkemizde “bugün” birbirlerine karşı söz söylerken, “yarın” birbirleri ile yüz yüze bakacakları gerçeğini unutuyor olmaları.

***

Bu referandumda ise asıl sorun, özellikle AK Parti ve MHP’nin vatandaşı “evet”e ikna etmek için kullandıkları argümanların toplumu ötekileştirmesi, germesi.

Millet karar versin deniliyorsa milletin anayasal hakkını özgürce ve kendisini suçlu hissetmeden kullanmasına zemin hazırlanmalı. Millet karar verme pozisyonunda ise siyasetçilerin işi milleti ikna etmeye çalışmaktır.

Şu bir gerçek: Bu referandum süreci, referandumun sonucu kadar kalıcı etkiler yaratan önemli bir süreç olarak hafızalarımıza yerleşmiş olacak.

Yani referandum süreci bitecek ve en azından hükümeti yönetenler referandum sonrasındaki toplumsal sosyolojiyi de idare ediyor olacaklar. Böylesi bir gerçeklik var önümüzde.

Tam da bu yüzden Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin’in “evet diyen de hayır diyen de vatanını seviyor’ söylemi önemliydi, kapsayıcıydı, kuşatıcıydı. AK Parti keşke kampanyasını bu söylem üzerine inşa etmiş olsaydı. Gerçi hala vakit geçmiş değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan inşallah önümüzdeki günlerde de bu tür ziyaretler gerçekleştirir. Ve AK Partiler de “hayır” oyu verecekleri ötekileştiren söylemlerini bir kenara bırakıp daha kuşatıcı söylemlerle tamamlarlar referandum sürecini.

Çünkü ötekileştirilmenin acısını çok fazlasıyla yaşayanlardan oluşan AK Parti kadrolarına yakışan da budur. AK Parti’ye girdiği her seçimi kazandıran şey yaptığı yollar, köprüler değildi; toplumu kuşatan söylemleri, o söylemlerin icraata dönüşmesiydi. Velhasıl gönüllerde kurduğu köprülerdi.

Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan herkesin Cumhurbaşkanı. Referandumda hayır oyu verecek olanın da evet oyu verecek olanın da...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.