Kar yağmadı

Mevlana İdris

Türkiye’de 750 kişiye bir otomobil düşüyor ve en az otomobil Muş’ta bulunuyor.

Düşününce rüya gibi. Ama bu rakamlar 1961 yılına ait. Şimdi evden sokağa adım attığınızda başlıyor arabayla ilgili hırgür, tartışma ve dahi cinayet.

Bilmem neredeki kasabaya gidiyorsun, orada da park sorunu, trafik sıkışıklığı.

1979 yılında Sahra Çölü’ne yağan karı hatırlayan var mı? Zor. Neden hatırlasın ki insan böyle bir şeyi eğer kar yağdığı sırada Sahra’da değilse. Sahra’ya bile zaman zaman yağan kar bu sene yurda yağmadı gitti. Bazı şeylerin artık sahrası olduğumuz halde bu acayip bir şey. Zaten bazı dostların kimi küçücük bahçelerinde bademler ve bazı ‘aptal’ ağaçlar çiçeğini açtı açacakmış.

1971’de bir grup öğrenci sigaraları gizli gizli tüttürmek için tuhaf bir ağızlık icat edip adını da ‘çaktırmaz’ koymuşlardı. O öğrencilerin geçen hafta uzaya giden otomobilin içinde olup olmadıklarını merak etmiyor değilim.

Britanya’da 2016’da yapılan bir araştırma sonucuna göre, “sakallı olmak sakalsız olmaktan daha hijyenik olabilir” dendi. Peki ertesi gün sakal bırakanların sayısında bir artma oldu mu, orası meçhul.

Tarih böyle. Geriye doğru gittikçe bir şey görüp yorumlara başlıyorsun. İleriye doğru gitmeyi denemek ise biraz zor. Bilemiyorsun ki üç saat sonra neler olacak.

70’lerde evlerin, işyerlerinin duvarlarına sloganlar yazılır, o günün tâbiriyle ‘yazılama’ yapılırdı. Sağda da, solda da bu işin ustası gençler vardı. Biçimsel olarak estetik, içerik olarak vurucu ve polise enselenmeyecek kadar hızlı yazmak durumundaydınız. Öyle bugünkü gibi gevşek dokulu, mizah dozu ayarlanmış duvar yazıları değildi bunlar. Çoğu sloganın ucundan kan damlardı. Diğer taraftan yazılan bu ideolojik ve çatışmaya hazır sloganları işyeri veya evsahibinin silme mecburiyeti de vardı. Böyle bir hengamede 1977’de bu sloganları silmeyen 85 ev ve dükkân sahibine ceza verilince Fatih’teki bir kapıcı isyan etmiş ve “silah alıp kapıda mı bekleyeceğiz yani” demişti.

Perşembe günü Edremit’te yazdan kalma bir günü sokakları arşınlayarak geçirirken bir balık lokantasının vitrin camındaki ibareye takıldı gözüm. Şöyle yazmıştı hazret: “Vira Bismillahirrahmanirrahim.” Bu halka bir şey olmaz dedim kendi kendime.

Sonra iki masalı küçücük bir çayhanenin dükkân önündeki masasından birine oturdum. Masada bir de emekli vatandaş vardı. Sokağın ucundaki gözlükçünün açılmasını bekliyordu gözlüğünü yaptırmak için. Masadan kalkarken bendeniz ikimizin de çay parasını masaya bırakırken şiddetle itiraz edip misafir olduğumu ve çayları kendisinin ödemesi gerektiğini bildiren aziz bir nutka başladı. Elindeki gözlüğü de bana doğru sallıyordu.

Havada bir Sabahattin Ali’lik var mıydı, vardı.

BİR DAMLA YAĞMUR

(…)

Şeyh Sâdi der ki: Bir buluttan bir damla yağmur düştü. Bu damla denizin genişliğini görünce utandı. Şu deniz denilen yerde ben kim oluyorum! Eğer deniz bu ise, gerçekten ben hiçim dedi. Damla kendisini hor görünce sedefin biri onu koynuna alıp seve seve besledi. Felek de onun işini öyle düzgün yürüttü ki nihayet Padişahların tacına yakışan namlı bir inci oldu. Hasılı bu yüceliği kurumsuz olmakla buldu. Yokluk kapısını çaldığı için var oldu.

Şeyhülislam Yahya Efendi’nin buna benzer bir sözü vardır:

Bir kabza-i hâk olur bu tenler

Bilmem niye kibreder edenler!

Kabza-i hâk, bir avuç toprak demektir.

Şeyh Sâdi anlatıyor: Tamahkâr bir cahil çamurun içinde bir katır boncuğu buldu. Onu yerden alırken boncuk ona şöyle söyledi:

-Delilik edip de beni ipeğe sarıp cebine koyma. Çünkü beni herkes bilir, on para etmem!

İsterse uzun müddet lâleler içinde otursun, pislik böceği aslında ne ise yine odur. Zengin malı mülkü sâyesinde kimseden üstün olmaz. Eşek atlastan çul örtünse, yine eşektir.

ADEM-HAVVA

Dün akşamdan beri şikayetlerin bini bir para sosyal medyada. Efendim neymiş? E-Devlet işlemiyormuş, nesep bağını, soyunu sopunu öğrenmek isteyenlerin iki eli böğründe kalıyormuş, böyle olur muymuş? Ve tabii espriler gırla.

Bir muzip bürokratın da aklına gelmemiş ki “hanımlar beyler, bütün yollar Adem’le Havva’ya çıkar” tabelasını ekrana asıvermek!

ANONS

Türkiye biraz da içinde Sezai Karakoç’un yaşadığı ülkedir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.