Ankara'daki terör saldırısı köşe yazılarına nasıl yansıdı?

Ankara'daki terör saldırısı köşe yazılarına nasıl yansıdı?

95 kişinin hayatına kaybettiği Ankara Garı önündeki terör saldırısı köşe yazarlarının gündeminde. Köşe yazarları, saldırının Türkiye'yi hedef aldığı noktasında birleşti.

Ankara'da dün meydana gelen, 95 kişinin yaşamını yitirdiği, 48'i ağır 246 kişinin yaralandığı çifte patlama, Türkiye tarihininin en kanlı terör saldırısı olarak kayıtlara geçti.

Saldırıyı değerlendiren  köşe yazarları, olayın Türkiye'ye yönelik bir sabotaj olduğu noktasında hemfikir. Saldırıda dış odaklara dikkat çekilirken, hedefin Türkiye'ye diz çöktürmek olduğu belirtildi.

Türkiye'ye sabotaj / Ahmet Taşgetiren/STAR

Evet, bu yeni bir sabotaj Türkiye’ye karşı.

5 Haziran, tam seçim öncesi. Diyarbakır’da, HDP mitingi sırasında... Seçim sonuçlarını HDP lehine dört puan etkileyen bir patlama...

20 Temmuz. Suruç. Kobani’nin Türkiye gündemine “Ortadoğu’da Kürtlerin tarihi tırmanışı” bağlamında girdiği ve 6-8 Ekim olaylarıyla Türkiye sokaklarının cehenneme çevrildiği süreçte, sol grupların Kobani’ye gitmek ve “çocuklara oyuncak götürmek” açıklamasıyla toplandığı sırada canlı bombalı bir patlama... 34 ölü. Kürt siyaseti etrafında sol tahkimatın gerçekleşmesi...

1 Kasım seçim süreci. Devlet teröre karşı yoğun bir mücadele veriyor. 2000’e yakın teröristin ölü olarak ele geçirildiği etkin bir mücadele. HDP’nin terör örgütünden kendisini ayrıştıramaması, bu yüzden“Türkiyelileşme bunun neresinde?” diye sorgulanması ve nihayetinde PKK’nın çatışmasızlık çağrısı yapmak zorunda kalması gerçeği...

İşte bu ortamda Suruç benzeri bir katliam girişimi.

Hemen peşinden DİSK vs kaynaklı olarak devlete, polise, iktidara, Cumhurbaşkanı’na yönelik suçlamalar...

Böyle durumlarda “Devletin istihbarat zaafı” üzerinde durulabilir. Ve bu yüzden devlet muaheze edilebilir. Bunu yapalım, devletin gerekli güvenlik tedbirleri alıp almadığını sorgulayalım.

Ancak, bu durumlarda peşin suçlamaların, niyet bu olsun olmasın, aslında gerçek canileri gizleme gibi bir amaca hizmet edebileceğini de unutmamak gerekiyor.

Mesela DİSK başkanına, “Nereden bildin polisin bu işi yaptığını?” diye soralım. Bir cevabı var mı? İnsanlar orada can derdine düşmüşken anında “polis” diye bir suçlu bulabilmek nasıl bir cin istihbaratçı olmayı gerektiriyor?

Bu hadise Türkiye’yi yaralıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan, devletin tüm güvenlik birimleri son derece rahatsız ve siz devlet içinden suçlu arıyorsunuz. Devlet içinde öyle bir şey varsa bile bu, şu anda ülkeyi yönetenlere karşı tuzak kurabilecek bir odaktan başkası olabilir mi?

...

Bu noktada ülkedeki diğer siyasi yapıların da, devletin müstakbel yönetimine oynayan kadrolar olarak, en azından ülke güvenliği konusunda devletle işbirliği yapmaları lazım. Yoksa “Terör iktidardaki yapıyı çökertsin, miras bize kalsın” yaklaşımı, çok kötü bir mezar soygunculuğudur.

Demirtaş’ın “Mafyalaşmış, katilleşmiş, seri katil gibi bir devlet anlayışı “ söylemi tam da bu mezar soygunculuğunun göstergesidir. Kılıçdaroğlu “teröre karşı açık çek” diyerek pozitif bir refleksi yansıtmıştır.

Son olarak ölü soygunculuğu bağlamında çok kötü ama sorulması gereken bir soru: Ne dersiniz bu katliam seçimleri nasıl etkiler?

Asla Korkmayacak, pes etmeyeceğiz / İbrahim Karagül / Yeni Şafak

Batı'mızdakiler, Doğu'muzdakiler, Kuzey'imizdekiler ne kadar oyun kurarsa kursun bu ülkeyi dize getiremeyecek. İçerideki kuklalar ne kadar kanlı, ne kadar kirli ihaleler alınsa alsın, asla başaramayacak.

Dünkü saldırı, bir örgütün kabiliyetinin çok ötesinde. Örgütler koalisyonunun da ötesinde. Bu bir çokuluslu servistir. Sadece tetiği çekene, bombayı patlatana odaklanmak körlüğe neden olacaktır.

Eğer çokuluslu bir proje ile Ankara'ya terör üzerinden mesaj veriliyorsa, Türkiye'nin başkentini vuruluyorsa, bu ülkenin teyakkuza geçmesi, tedbirlerini normalin ötesine taşıması, bir adım sonrasında nelerle yüzleşebileceğini öngörmesi gerekir.
Devlet aklı kadar toplumsal hafızanın da diri tutulması gerekir. Radikal önlemler almak gerekir. Olağanüstü şartlara hazırlanmak gerekir.

“Acımasız direnişi bayraklaştıracağız"

Türkiye'nin ana omurgası, asla diz çökme. Bu tarihsel bir hesaplaşmadır. Bu geçmişin ve geleceğin mücadelesidir. Haçlı Savaşları'na direndiğimiz gibi, Birinci Dünya Savaşı sonrası ayakta kaldığımız gibi ayakta kalma meselesidir.
Bize bu ülkeden başka vatan yok, olmayacak da. Son sığınağı korumak ömür borcudur.
Bu ülke namusumuz, kimliğimiz ve kişiliğimizdir. Bize bir daha Balkanlarda yaşadıklarımızı, Kafkaslarda yaşadıklarımızı, geniş Ortadoğu coğrafyasında yaşadıklarımızı yaşatamayacaksınız.

Acımasızca direneceğiz. Acımasız direniş kavramını bayraklaştıracağız.

Kenetleneceğiz..

Her şeye rağmen, alçakların dışında kalanlar olarak omuz omuza yürüyeceğiz

Asla pes etmeyeceğiz

Asla korkmayacak, diz çökmeyeceğiz.

Ankara Şam olmayacak / Muhsin Kızılkaya/Gazete Habertürk

Önce komşumuz Bağdat’ı yaktılar. İlmin, irfanın, zenginliğin merkezi, binbir gece masallarının mekânı olan Bağdat bir anda baykuşların öttüğü bir şehir haline geldi. Sonra Şam’a el uzattılar. Şekerle, kaymakla adı özdeş Şam, çok kısa bir süre içinde viraneye döndü.

Geride bu şehirlerle aşık atan tek şehir olan İstanbul kaldı, Ankara da kaldı. Eğer Bağdat ve Şam’ı saran ateş İstanbul’u ve Ankara’yı da sararsa, eğer İstanbul ve Ankara’yı Bağdat ve Şam’a benzetebilirlerse işte o zaman eşitliği sağlamış olacaklar. Yok öyle yağma... Onlar ateş içinde kavrulurken, siz İstanbul ve Ankara’da Kürt’e Kürt, Alevi’ye Alevi diyemezsiniz. Siz Anayasa’nızı değiştirip daha demokratik bir ülke olamazsınız. Siz İmralı’daki Öcalan’la görüşüp yüz yıllık Kürt meselesini silahtan arındıramazsınız. Siz paradigmanızı değiştirip vesayetçi “paşalar rejimiyle” hesaplaşamazsı- nız. Siz kafanızı sakladığınız kumdan çıkarıp etrafınıza bakamazsınız. Siz İsrail’e, Avrupa’nın kibirli devlet ricaline kafa tutamazsınız. Geçmişte neyseniz öyle kalacaksınız. Müstemleke ruhundan uzaklaşmayacak, ürkek, çekingen tavrınızı sürdüreceksiniz.

Ama eğer bütün bunlara “Hayır” derseniz, işte o zaman gardınızı alın! Şam şu halde ne durumdaysa, Bağdat ne durumdaysa İstanbul ve Ankara’yı da o hale sokacağız.

Dünkü Ankara bombasıyla bir kez daha bize bunu söylediler.

Dolayısıyla Suruç’ta patlayan neyse, Ankara’da patlayan odur. Şu anda Türkiye’ye düş- manlık yapan hangi ülkeler varsa, o ülkelerin istihbarat örgütleri Türkiye’nin düşmanı terör örgütleriyle işbirliği yaparak Suruç bombası- nın bir benzerini de dün Ankara’da patlattılar.

Yine biz öldük, hepimiz... Sağcısı, solcusu, Kürt’ü, Türk’ü, Arap’ı, Laz’ı, işçisi köylüsü, sosyalisti, milliyetçisi, hepimiz öldük...

İstanbul ve Ankara’nın Bağdat ve Şam yapılmasına izin vermemek elimizde...

Katliamın sonuçları / Okay Gönensin/Vatan

Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamını yaşadık. Hepimizin yüreği yanmaya devam edecek.

Bu korkunç katliamın bir amacı var. Bu amacın tespiti için “hedef bütün Türkiye’dir” demek yetmiyor.

Katliamın hedefi solculardır. Barış mitingi yapan, şiddetin bütün taraflarına karşı tavır alan solculardır.

Suruç katliamının hedefi de solcu, sosyalist gençlerdi, Kobane Kürtlerine insani desteğe gideceklerdi.

Başbakan’ın saydığı terör örgütlerinin çoğunun aslında böyle bir katliam için bir nedenleri görülmüyor. PKK’nın bunu yapmış olmasının da herhangi bir mantığı şu anda yoktur.

IŞİD’in Suruç’ta olduğu gibi, Ankara’da da solculara katliam yapmasının bir mantığını bulmak da zordur.

Bu katliam, söz konusu örgütleri çok aşan bir eylemdir ve Ankara’da yapılması bile amacın yüksekliğinin kanıtıdır.

Başbakan, Reyhanlı, Suruç ve Diyarbakır’daki bombalı saldırıların faillerinin yakalandığını söyledi.

Ama o da biliyor ki yakalananlar en uçtaki tetikçilerdir. Aynı Kahramanmaraş’ta olduğu gibi, aynı Sivas’ta olduğu gibi. Her şey en uçtakilerde kalmıştır, onların bile suçlu oldukları hala tartışılmaktadır.

Bu ülkede Abdi İpekçi, Uğur Mumcu öldürüldü, onlarca faili meçhul cinayet işlendi, bunlarla ilgili soruşturmaların hepsinin aslında bir noktada tıkanmış olduğunu kuşkusuz Başbakan Davutoğlu da biliyordur.

Daha bir gün önce “fazla sakin bir seçim havası” olduğunu söyledik, “Her zamanki korku ve dehşet senaryoları ve bunlara bağlı korkular yok olmuş değildir” dedik üzerinden 24 saat geçmeden Ankara katliamı gerçekleşti.

Bu katliamın ilk amacı gerilimi zirveye taşımaksa, ikinci amacı da sağlıklı bir seçim yapılmasını engellemektir.

Bir de üçüncü amaç var: Bu da Ak Parti’nin artık Türkiye’yi yönetme kabiliyetinin kalmadığının gösterilmesidir.

Ülkenin en büyük partisi ülkeyi yönetemiyorsa, vatandaşlar büyük bir korku ortamına sürüklenmişse ardından ne geleceği de bellidir.

“Demokrasiye ara verelim, toparlanalım, sonra tekrar demokrasiye döneriz...”

Karar seçmenin / Mehmet Barlas/Sabah

1 Kasım seçimlerininin ne anlama geldiğini, herhalde hepimiz daha iyi anlamaya başladık... Türkiye'nin faili meçhul cinayetlerle dolu günlere dönmesini isteyenler ve "Kürt Sorunu"nun sadece bir "Terör Sorunu" olarak görülmesini amaçlayanlar 1 Kasım seçimlerinde halk çoğunluğundan cevaplarını alacaklar. "Barış Açılımı"nı "Öcalan sizi satıyor" diyerek sabote edenler "Oyum inadına HDP'ye" deseler de, toplumun bilinci bunları marjinal olmaya mahkum edecek.

Devlet sahipsiz değil

Devletin sahipsiz olmadığını hepimizin artık görmüş olmamız gerekiyor. Burada ülkenin yönünü bombalar değil, seçmenlerin verdiği oylar belirliyor. Ve seçim sandığından çıkacak sonuç yerine bombalara, silahlara siyasi iradelerini ipotek edenler, mutlaka hüsrana uğruyor. "Derin Devlet"le "Vesayetsiz demokrasi" arasındaki farkı görmeyenler hala eski rüyaları görseler de, Yeni Türkiye'nin gerçekleri yaşamı yönlendiriyor artık.

Türkiye'ye saldırı / Mahmut Övür/Sabah

Bunu bahane ederek, devleti veya bir siyasi partiyi "katil" ilan etmek siyasi ahlakla bağdaşmaz. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yaptığı tam da bu. Şu sözlere bakın: 

"Bizi gece gündüz izleyen devletin bunu bilemiyor olmasına imkan var mı? Mafyalaşmış, katilleşmiş, seri katil gibi bunu uygulayan bir devlet anlayışı içerisindeyiz."
Sivil topluma yönelen vahşi bir katliamın üzerinden çok değil, birkaç dakika geçtikten sonra bir siyasi aktörün bunu söylüyor olmasını akılla mantıkla açıklamanın imkanı yok.
İnsan inanamıyor ama Demirtaş, tarihi bir hata yaptığı gibi yapmaya da devam ediyor.

Partiler, bugün değilse ne zaman?

Oysa bu saldırı HDP'lilere ya da birkaç sivil toplum örgütüne değil bütün partilere ve Türkiye'ye yönelik bir saldırıydı.Bu yüzden bütün partilerin teröre karşı ortak tavır koymaları gerekiyor. Partiler bugün değilse ne zaman bir araya gelecek?

Bu açıdan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk açıklaması anlamlı:
"Açık çağrıda bulunuyorum. Terörü bitirmek mi istiyorsunuz ne istiyorsanız yaparız. Bu konuda oturup çaba harcamamız gerekiyor. Analar ağlamasın. Bütün siyasi partilerin bir şeyler yapması gerekiyor. Teröre karşı onurlu ve dik duruş sergilenmesi lazım."
Benzer bir çağrıyı AK Parti adına konuşan Ömer Çelik de yaptı:
"Bütün partileri teröre karşı ortak tavır koymaya çağırıyoruz. Bu tarihi bir görev..."
Evet, siyasi partiler bu vahşi terör saldırısına bugün değil de ne zaman ortak tavır koyacak?

Kaitlam ve siyasi okuma/Serpil Çevikcan/Milliyet

Bu tarz büyük krizler iyi bir siyasi okuma ve soğukkanlı bir yönetimi zorunlu kılıyor.

Bu noktada genelde devlet aygıtının, özelde Davutoğlu başkanlığındaki hükümetin dünkü terör katliamının siyasi okumasını nasıl yaptığı önemli.

Hükümet cephesinde olayın zamanlaması üzerinde duruluyor.

Hükümet, saldırının, KCK’nın eylemsizlik kararını duyurduğu güne denk gelmesini tesadüf olarak görmüyor.

Devletin terörle mücadelede önemli aşama kaydettiği ve 1 ay öncesine göre seçimlere daha sükunet içerisinde yol aldığı bir dönemde yaşanan saldırı, hangi örgütten gelirse gelsin, “yeni bir krizle hükümeti karşı karşıya bırakma” stratejisinin sonucu olarak değerlendiriyor.
Şu anda Davutoğlu cephesinde bir kriz yönetimi söz konusu.

Sonuçları itibariyle şok edici bir tablo ortaya çıkaran dünkü saldırının, niteliği ve yapılış biçimiyle Suruç saldırısıyla benzerlikler taşıdığı net biçimde görülüyor. Bu düşünce hükümet cephesinde de hakim.

Kaynaklar, kriminal incelemeler sonunda ortaya çıkacak tablonun, siyasi okumalarla ne kadar örtüştüğünün anlaşılacağını da ifade ediyor. Listenin başında IŞİD var.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN