Belediyeler hain mi?

Virüsle mücadele hayat mücadelesidir, ekmek mücadelesidir… Şeffaf ve hesap verebilir olmak kaydıyla ister devlet deyin, ister belediye deyin, bütün kamusal ve sivil kurumlar seferber olmalı, değil mi?

Bütün kurumlar ve kuruluşlar yardım toplayarak, yardım dağıtarak mağdur vatandaşların yardımına koşmalı, değil mi?

Aş evleri açmalı, ekmek dağıtmalı, gıda kolileri, maske ve kolonya dağıtmalı, değil mi?

Yardım etmek isteyen herkes istediği kanaldan yardımını ulaştırmalı, değil mi?

Milletçe nasıl elbirliği yapabileceğimizi göstermeliyiz, değil mi?

Ama iktidar partisi ve müttefiki “hayır” diyor, “sadece biz” diyor…

Yasaklarla kısıtlamak yetmedi, “devlet içinde devlet, paralel uygulama” hatta PKK ve FETÖ isnatlarıyla suçluyorlar belediyeleri.

YUNAN, PONTUS

Demokrat Parti kökenli İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 1930’lardaki selefi Şükrü Kaya gibi konuşmasını ve davranmasını hala hayretle karşılarım. Demek ki parti ve ideolojiden ziyade “güç” sahibi olup olmamak belirleyici….

Güç sahibi olunca güç dile ve davranışa hükmediyor!

İBB Başkanı İmamoğlu seçimlerde nasıl suçlanmıştı? “Yunan, Pontus” suçlamalarını hatırlıyorsunuz, değil mi?

1930’larda da o zamanın “güç” sahipleri, muhalif Serbest Fırka’yı “Yunan, gavur” diye suçlamıştı. Serbest Fırka belediyeyi kazanırsa “gavurları geri getirecek”ti!

Çünkü Serbest Fırka birkaç Rum ve Ermeni vatandaşımızı aday yapmıştı!

Serbest Fırka ve o zamanki iktidar tarafından “Yunan, gavur, ayak takımı, komünist” diye suçlanması konusunda tarihçi Eyüp Öz’ün “Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Muhalif Ege” adlı kitabını tavsiye ederim. (İletişim Yay.)

FEVZİ ÇAKMAK KOMÜNİST Mİ?

29 Ocak 1946, Meclis’te İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer “gizli komünist faaliyetler”i ifşa ediyor… Metin Toker’in özetiyle, Bakan’ın söylediği şudur:

“Vatanın en büyük düşmanları komünistler muhalif Demokrat Parti’ye de Mareşal Çakmak’a da çengel atmışlardı…”

Solcuların yeni kurulan DP’yi ve Mareşal’in muhalif tavrını desteklemesinden kaynaklanıyordu bu haksız suçlama!

Ve, yine Metin Toker’in yazdığı gibi, sırf yeni kurulan DP’yi ve Mareşal’i gözden düşürmek için iktidar tarafından bir mizansen olarak tertip edilmişti!

Bu konuda Metin Toker’in “Tek Parti’den Çok Partiye” adlı kitabına bakabilirsiniz. (Bilgi Yay.)

Demokrat Parti de iktidar olunca CHP’yi “Moskova’nın desteklediği parti“ diye suçlayacaktı. Moskova’ya bağlı “Bizim Radyo” da DP’yi CHP gibi eleştiriyordu çünkü!

İnönü, Marksist solun önünü kesmek için “Ortanın Solundayız” dediğinde, iktidardaki Adalet Partili gazeteler, İsmet Paşa’nın 1932’de yaptığı resmi Moskova gezisinde Stalin’le çekilmiş fotoğrafını basarak “Stalin yolunda” diye manşetler atacaktı.

İktidarlar, ideolojiler değişiyor… Değişmeyen, muktedirlerin muhalifleri hain diye suçlaması!

21. YÜZYILDAYIZ

1930’lardaki devlet partisinin diliyle, 21. Yüzyıldaki iktidar partisinin dili arasındaki benzeşme siyasi kültürümüzdeki kronik sorunu gösteriyor.

Türkiye’nin yüz yıllık siyasi hayatı bu yüzden Takrir-i Sükun’larla, sıkıyönetimlerle, OHAL’lerle, hükümet krizleriyle, kutuplaşmalarla, siyasette yargının kullanılmasıyla doludur.

“Devrim” deyince bir tarafımızda, “dava” deyince diğer tarafımızda hukuk, müzakere, uzlaşma gibi yüksek değerler çiğneniyor.

Hiçbir dönemde Uzak Doğu ülkeleri kadar başarılı olamayışımızın bir sebebi de bu değil mi?

Toplumsal enerjimizin siyaset kavgalarında israf ediliyor.

Temeldeki sorun hukukun zihnimizde ve kamu kurumlarında kökleşmemiş, siyaseti sınırlayacak kadar güçlenmemiş olmasıdır. Siyaset her şeye hükmeden bir güç olunca, siyasi güç kavgası da çok haşin, çok sert oluyor. Kavgalar toplumsal enerjimizi tüketiyor.

Ama artık 21. Yüzyıldayız.

Hukuk, en sağlam zemindir. Anayasamız 126 ve 127. maddelerinde “Merkezi idare” ile “Mahalli idare”yi aynı “İdarenin kuruluşu” başlığı altında düzenlemiştir.

Belediyeler anayasal kuruluşlardır, “sosyal yardım” belediyelerin sadece yetkisi değil, kanunen görevidir.

Makul olmak, gerektiğinde el ele verebilmek ülkeye hizmetin en iyi yoludur. Vatanseverliğin de gereği budur; parti kavgalarıyla toplumsal enerjiyi israf etmek değil.

Virüs gibi bir felaket ve onu izleyecek ağır iktisadi sorunlar karsısında bile el ele verememek, particilik yapmak, aklım almıyor bunu.

YORUMLAR (95)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
95 Yorum