Bir röportajınızda “Özel hayatımda agresifim” demişsiniz. O zaman hafızamıza kazanan naif Burcu’yu bir kenara bırakıp gerçekleri konuşalım...
Bazen yakın çevrenize karşı bazı tavırları yapmak daha kolaydır, sizi affederler. Ben de onlara karşı daha dominant, biraz daha cadıyım.
Nedir bunun sebebi?
Çocukluktan beri çalışıp kendi paramı kazandım. Hiç prenses ve naif bir kız olmadım. Ayaklarım hep yere bastı. Hayatta söz sahibi oldum. Bu da benim için bir artıydı. Annem, dedem, anneannem, dayım ve abimle büyüdüm. Onların yanında evde biraz baba misyonu yüklendim. Daha maskülen biri haline geldim. Mesela öğrencilik dönemimde çok cadı bir kızdım. Okulda etek yerine pantolon giyip kafama topuz yapar, mahallenin erkek çocuklarıyla oynardım.
Anne-babanız ayrıldığında kaç yaşındaydınız?
Çok küçüktüm. Annem geçici işlerde çalıştı. Biz babamla hiç görüşmedik. Bu da benim tercihim.
Artık tanınıyorsunuz. Bir süre sonra babanız karşınıza çıkarsa...
Hayatta ne olacağını kimse bilemez. Ama karşılaşırsam büyük tepkilerim olmaz. Çünkü benimki nefret değil. Sadece böyle tercih ettim. Kimseyi suçlayamam.
Bir yandan çalışıp bir yandan kırmızı halıda yürüme hayalleri kuran kızlardan mıydınız?
Samimiyetle söylüyorum, hiç öyle bir niyetim olmadı.
Sizin portrenizde fırtınalı ilişkiler, kavgalar ya da sansasyon yok... Ünlü olmak için fazla sıkıcı bir tip değil misiniz?
Evet, sıkıcı ve monoton olabilirim. Merak edilecek bir tarafım ve malzemem yok. Geçen gün bir röportajda “Boş gününüzde ne yaparsınız, bizi şaşırtacak bir şey söyleyin” dediler. Verecek bir cevabım yoktu. Çünkü gerçekten hayatımda her şey aynı.
‘Hayat Şarkısı’yla başrole terfi ettiniz. Artık büyük isimlerle anılıyor adınız... Piyasada bir sürü yeni isim varken sizin farkınız neydi?
Takındığım bir maske yok. “Başkalarının maskesi var” anlamında söylemiyorum ama ben hep Burcu’yum. Oyuncu olarak süslü püslü cümlelerim, ona göre havam, tavrım yok. Kamera arkasında nasılsam bugün de öyleyim. Mesela bazı arkadaşlarım “Tanınmaya başladın, aldığın paraları biraz giyimine kuşamına harca” diyor ama ben kimse için çaba sarf edip, olmadığım birine dönüşemem.
Star olmanın taktikleri vardır... Bu söyledikleriniz de sizinkiler mi?
Keşke bunu bilinçli yapacak kadar zeki olabilseydim. Zaten kamera önünde bir karakteri canlandırırken olmadığım birine dönüşüyorum, kamera arkasında da sırf getirileri var diye böyle davranamam, bu beni yorar. Bırak kendim gibi olayım!
İkiniz de yarışmadan çıktığınız için Beren Saat’le kıyaslanıyorsunuz... Bu, sizi nasıl etkiliyor?
Bunu artı ya da eksi olarak görmüyorum. Benim için olumlu ya da olumsuz bir şey değil. Fikrimi soracak olursan da Beren Saat’in oyunculuğunu ve duruluğunu beğeniyorum. Bu konuda nötrüm.‘Şeref Meselesi’nde ve yeni diziniz ‘Hayat Şarkısı’nda ilk aşkını yaşayan kadınları oynadınız.
Siz ilk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
Evet. Orta ikinci sınıftaydım. Platonik başladı. Sonra karşılık buldu. Çocukluğun verdiği etkiyle aşktan öte hastalık gibi bir şeydi. Aşırı kızarmalar, terlemeler... Sonra büyüdükçe insanların hissettikleri tabii değişiyor.
Hülya karakteri kendini istemeyen adamla allem edip kallem edip evleniyor. Kadınlar kafaya koyduklarını her şekilde elde eder mi?

Kafaya koyduklarını yapan ablalarımız var. Küçük küçük yolunu yapıp hedefe ulaşabiliyor. Ama benim için zorla güzellik olmaz. Zaten ‘Hülya’ gibi hırslı biri değilim.
Birkan Sokullu, Kerem Bürsin, Şükrü Özyıldız... Hepsiyle karşılıklı oynadınız. Hayranlarından çok çektiniz mi?
Özellikle Kerem’in fanlarının başka oyunculara garezi vardır ama beni sevdiler. Herhalde beni tehlike olarak görmüyorlar.
İlk öpüşme sahneniz de Kerem Bürsin’leydi. Öpüşme sahneleri sizi geriyor mu?
Tabii ilk defa kamera karşısında öpüştüm ve nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum. Burcu olarak bakınca öpüşmek önemli bir şey. Öpüştüğüne âşık olursun yani. O yüzden hep ne yapacağım diye düşünüyordum. Neyse ki karakterim de ürkek bir kızdı. Sonra ilk sahnede bunun replik atmak gibi bir şey olduğunu anladım.
Hiçbir şey hissetmiyor musunuz?
Hayır. Böyle bir şey olsa büyük sıkıntı yaşardık.
