Devlet kadın kıyımına karşı sessiz kalıyor

Devlet kadın kıyımına karşı sessiz kalıyor

Polisiye yazarı Elçin Poyrazlar’ın ‘Ecel Çiçekleri’ adlı romanı okurla buluştu. Kadın cinayetlerini konu edinen yazar “Bizde yara açan mevcut cezasızlık kültürü” diyor: Roman için araştırma yaparken gerçek cinayetlerin vahşetinin onda birini bile yansıtamayacağımı fark ettim. Okurken dehşete düştüm. Devlet sistematik kadın kıyımını önlemek için sessiz kalıyor. Kadın meselesinin siyasi sorun olduğu gerçeği yabana atılıyor.

SEDAT PALUT | KARAR

Daha önce Kara Muska, Gazetecinin Ölümü ve Mantolu Kadın romanlarını okurla buluşturan polisiye yazarı Elçin Poyrazlar’ın son romanı ‘Ecel Çiçekleri’ Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Bir önceki romanında kadına şiddetin yanı sıra, aile içi psikolojik şiddet konularını işleyen yazar, son romanında Türkiye’nin güncel ve acil çözüm bekleyen sorunlarından kadın cinayetlerine ışık tutuyor. Çağına tanıklık eden metinleriyle Türk polisiye edebiyatına önemli katkıda bulunan yazarla KARAR okuyucuları için konuştuk.

Yeni romanınız Ecel Çiçekleri ülkemizin bitmeyen sorunu olan kadın cinayetleri üzerine kurulu. Romanda yakın zamanda katledilen kadınlar da var. Bununla ilgili yasal düzenlemeler bekleniyor. Sizce bu katliamların engellenmesinde yasaların caydırıcılığı belirleyici, etkileyici olur mu? Yasalarla çözülecek bir sorun mudur, yaşadığımız katliamlar?

Ecel Çiçekleri güncelin polisiyesi. Aynı zamanda biri polis, üç kadının romanı. Suçlu-kurban, adalet-hak, kadın-erkek ikilemlerinin, iktidar ilişkilerinin, toplumsal rollerin de kurcanlandığı bir metin. Bu kadar çok kadın cinayetinin işlendiği topraklarda bunun suç edebiyatının teması olmaması oldukça tuhaf olurdu. Kadın katliamlarının önlenmesinde belki de en önemli adım yasalar olacak. İstanbul Sözleşmesi bütünüyle uygulanırsa, suçlular istisnasız cezalarını alırsa toplumsal bir dönüşüme de kapı açılmış olacak. Bizde yara açan mevcut cezasızlık kültürü. 

"POLİTİKACILAR AYRIMCILIK VE ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR"

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyorsunuz. Kadın cinayetleriyle ilgili bir kıyaslama yaparsak ülkemiz ile Avrupa arasındaki farka dair gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Kadına karşı ayrımcılık, cinsel ve fiziksel şiddet her ülkede belli düzeylerde var. Örneğin İspanya, Macaristan, Polonya’da. Ancak Avrupa’daki politik kültür kadınların haklarını aramalarına, bir şeyleri değiştirme taleplerine çok daha uygun. Türkiye’de hükümet seviyesinde cinsiyet eşitsizliğini artıran, kadınlara ayrımcılığı ve şiddeti körükleyen açıklamalar yapılıyor. ‘Kadın ve erkek asla eşit olamaz’ beyanı artık bir politikaya dönüşmüş durumda. Sistematik kadın kıyımını önlemek için devlet edilgen ve sessiz kalıyor. Ve kadın meselesinin öncelikli siyasi bir sorun olduğu gerçeği yabana atılıyor.  

Romanınızın kahramanlarından Suat Zamir bir kadın polis. Romanda Suat’ın kadınlığı üzerinden çeşitli sorgulamaları, travmaları var. Buna benzer durumlar kadınların meslek seçimini ne kadar etkiliyor sizce?

Kadınlara biçilen roller çocukluktan itibaren kulağımıza üflenir. ‘Kadına uygun meslekler’ diye bir klişe var. Çünkü kadının önceliğinin kocası, çocukları ve evi olduğu görüşü hakim. Bir kadın çok çalışırsa anneliğini ihmal ediyor diye kötü gözle bakılmıyor mu? Suat Zamir de ‘erkek mesleği’ olarak görülen kariyerini yürütmek için mücadele veriyor. Hem işinde ‘kadınsı’ olmamak, hem de kendi kimliğini çözmek arasında gelgit yaşıyor. Suat Zamir hayatında hiç kadın bulunmayan, duracağı zemini kavramaya çalışan bir kadın polis. 

Romanı okurken satır aralarında öfkenizi sezdim. Bir isyan hali ile yazılmış gibi. Böyle bir ruh hali var mıydı yazarken? Cümlelerin kontrolden çıktığı, öfkenizin kelimeleri ele geçirdiği oldu mu?

Ben asıl bu tür bir siyasi kültürde öfkelenmeyenlere şaşıyorum. Bu kadar büyük haksızlık ve adaletsizlik karşısında nasıl sakin kalınabilir diye sorduğum oluyor. Hem mikro hem de makro düzeyde iktidarın, bir cinse bu şiddetteki nefretini anlayamıyorum. Bir yazar olarak elbette ruhumu ele geçiren duygulardan faydalandım. Roman için araştırma yaparken gerçek cinayetlerin vahşetinin onda birini bile yansıtamayacağımı fark ettim. Ben okurken dehşete düştüm. İşte o dehşeti bu ülkede her gün binlerce kadın yaşıyor ve milyonlarcası öfkeli. Umarım kadınlar o öfkenin kuyruğuna tutunarak bir şeyleri değiştirecek ve düzlüğe çıkacak.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN