KARAR’ın geleneksel ‘Yılın En İyileri’ serisi; sinema, tarih, sosyal bilimlerin ardından İslami İlimler dosyasıyla sürüyor. Prof. Dr. İbrahim Maraş, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün ve Prof. Dr. Mehmet Azimli’den oluşan İslami ilimler jürimizin seçimlerinde tek bir çalışma öne çıkmazken, 2025 yılının literatürünü ‘akıl, sorgulama ve tarihsel yüzleşme’ süzgecinden geçiriyor, okura kapsamlı bir yol haritası çıkarıyor. Jürimizin seçkisi, Müslüman zihninin modern dünyadaki krizlerine dogmatik tekrarlarla değil; felsefi, ontolojik ve tarihsel derinlikle cevap arayan eserleri ön plana çıkarıyor. Müfit Selim Saruhan’ın inanç fenomenolojisini masaya yatırdığı çalışmasıyla başlayan yolculuk, Ahmet Yaşar Ocak’ın İslam tarihine dair ezber bozan çok katmanlı analizi ve Sari Nusseibeh’in aklın serüvenini takip eden eseriyle zirveye ulaşıyor. Nur Yıldırım’ın ilk dönem İslam toplumundaki medeniyet etkileşimlerini inceleyen kitabı ise, tarihin sadece bir ‘anlatı’ değil, yaşayan bir ‘süreç’ olduğunu hatırlatıyor. Jürimiz; okuru Aykut Alper Yılmaz’ın ruhun varlığına dair felsefi denemelerinden, David Sidersky’nin kıssaların tarihsel kaynaklarına dair sorgulamalarına ve Ahmet Bayraktar’ın ‘nasıl’dan ziyade ‘niçin’e odaklanan yeni nesil ilmihaline uzanan 13 eserlik seçkin bir külliyatla buluşturuyor. Dinî düşüncenin ancak eleştirel bir akıl ve sahici bir tarih bilinciyle yeniden canlanabileceğini müjdeleyen bu seçimler, 2025’in entelektüel panoramasını mühürlüyor.
İşte KARAR İslami ilimler jürisinin okurlarımız için seçtikleri:
GÜNÜMÜZ İNSANI İÇİN SORGULAYICI İLMİHAL

- NİÇİN İNANIYOR? NİÇİN İNANMIYORUZ? (Müfit Selim Saruhan, Eski Yeni Yayınları) Günümüzün en önemli sorularından ikisini, bir felsefeci perspektifinden önyargısız ve nesnel bir şekilde sorgulandığı bu güzel kitap ilahiyatçıların daha az ilgilendiği bir inanç fenomenolojisi çalışması. Din ve inancın; sadece duygusal değil, aynı zamanda kavramsal açıdan nasıl temellendirilebildiğine dair bir yorum çabası. Klasik felsefeden bu yana bilinen dört neden teorisi ve kategoriler bize bu konuda yardımcı olabilir mi? Klasik metafiziğin, bilhassa Fârâbî’nin, dini mitolojik bakış açısından, dogmatizmden ve göreceli anlayışlardan kurtarıp ayakları yere basan ve hayatla, akılla aynileştiren uzlaştırmacı çizgisi bize nasıl bir imkân getirebilir? Bugünün bunalım çağında bizi makuliyete götürebilir mi? İbn Arabi’nin derinlikli metafizik bakışı bize neyi hatırlatır? Veyahut Batılı filozofların, meselâ Locke, Hume, Kant ve Spinoza’nın farklı yaklaşımları bizi nereye götürüyor? İşte bütün bu sorular, herhangi birine haklı veya haksız damgası vurmadan soruluyor ve okuyucuyla beraber tartışılıyor.

- MAHİYET ONTOLOJİSİ (Kitabe Yayınları) Editörlüğünü Mehmet Murat Karakaya’nın yaptığı bu felsefe eseri genç felsefecilerin makalelerinden oluşan kıymetli bir çalışma. Varlık felsefesinin hâlâ güncelliğini koruyan en önemli kavramlarından birisi olan mahiyetin felsefi ve teolojik açıdan nasıl ele alındığını ve günümüzdeki tartışmalara nasıl bir ışık tuttuğunu gösteren önemli bir çalışma. İlk olarak Mehmet Murat Karakaya’nın ‘Kavramlar ve Ontolojik Temeller’ başlıklı makalesi, kendinde mahiyetin gerçekliği, ontolojik ve epistemolojik yönünü irdelemeye çalışıyor. Mustafa Selman Tosun’un makalesi ise, felsefe tarihinde hâlâ özgünlüğünü koruyan İbn Sinacı varlık temelli varlık-mahiyet ilişkisini ve bunun günümüz açısından da önemli imkânlar sunan metafizik yönünü inceliyor. Abdülvahit Öz’ün makalesi İbn Sinacı mahiyet anlayışının kendisinden sonraki tartışmalardaki belirleyiciliğini tartışıyor. Mustafa Borsbuğa’nın Ebheri üzerinden teolojideki mahiyet anlayışını ele alan makalesi, müteahhirin dönem Kelâmî geleneğin, felsefeden etkilenmesine rağmen, klasik kelâmî görüşlerinden ödün vermediğini göstermesi açısından önemli. Çünkü tarih boyu Kelamcılar daha katı ve dogmatik bir tutumla özcülükten ziyade fizikalist bir anlayışa meyletmiştir. Muhammed Abdullah Haksever, mahiyetlerin İslam felsefesindeki ontolojik statüsünü değerlendiriyor ve son olarak da Aykut Alper Yılmaz, ontolojik bağımsızlık sorununu din felsefesi açısından incelikli bir şekilde ele alıyor.
- SADİ MAKSUDİ ARSAL-ÜÇ PARLAMENTODA BİR MEBUS: (İsmail Türkoğlu, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı) İsmail Türkoğlu’nun birinci el kaynaklardan hareketle titiz bir araştırma sonucu kaleme aldığı kitap Türk düşünce tarihi açısından oldukça önemli bir sayfayı aydınlatıyor. Bir mütefekkir vedevlet adamı olan Sadri Maksudi Arsal, Türk ceditçilik hareketinin dikkat çekici isimlerinden birisi. Kazan’da ve Bahçesaray’da medrese tahsili, öğretmen okulu tahsili, Paris’te hukuk ve sosyoloji eğitimi ve sonrasında Türk dünyasının uyanışındaki katkıları. Hem tarihçi, hem sosyolog, hem hukukçu hem bir aktivist hem de bir devlet adamı olarak dikkat çekici bir isim. Rusların hâkimiyeti altında bulundurduğu Türkleri Panislamizm ve Pantürkizm suçlamalarıyla sıkıştırdığı bir dönemde bu suçlamada kullanılan Panislamizm ve Pantürkizm kavramlarının Batı oryantalizminden alınan yakıştırmalar olduğunu dirayetle ve yüksek sesle Rus meclis kürsüsünden haykıran bir ismin maceralı hayatını Türkoğlu’nun bu kitabında bulabilirsiniz. Kitapta Cumhuriyet’in kuruluşunda ve kurumsallaşmada büyük emekleri geçmiş, Türk toplumunun tarih ve millet şuuru, Türk medeniyeti, Türkçe ve Türk dünyasının dil birliği konusunda bilinçlendirilmesinde büyük emekler vermiş bir aydının heyecan dolu macerası akıcı bir şekilde kaleme alınıyor. Kitabın en önemli yanı bugüne kadar Sadri Maksudi Arsal hakkında yazılan, bütün tarihsel dönemlerini kapsayan en geniş ve en bütünlükçü eser olması. Yani daha önce yazılanlarda yer almayan dönemleri de kapsıyor. Mutlaka okunması gereken bir kitap.
- YEDİ BİLGELİK OKULU (Enis Doko, Kronik Kitap) Enis Doko’nun kitabı, her kesimden ve her yaştan insanın ilgisini çekebilecek bir çalışma. Zaten Doko da, günümüze uyarlanabilirliği, farklı dünya görüşleriyle uyumluluğu ve kendi yaşadığı tecrübeler ve dönüşümleri esas alarak kitabı kaleme almış. Aristoteles’in aklın kontrolünde erdem merkezli mutluluk temelli ahlâk anlayışı, Epikürcü akıl kontrollü hazcılık, Stoacı kaderci kabullenmeye dayalı dört temel erdem merkezli mutluluk, acı ve huzursuzlukla mücadeleyi ilke edinmiş Budizm, insan ve toplum uyumunu ve kozmik uyumu hedefleyen Konfüçyüsçülük, modern dönemdeki bunalım merkezli varoluşçuluk ve nihayet sufizm kitabın ana başlıkları. Kitabın en dikkat çekici yanı konuları teorik anlatımdan ziyade güncelleştirerek, egzersizler ve haritalandırmalar yaparak anlatması. Bu sayede okuyucu kitaba aktif olarak katılabiliyor ve konuları tecrübe edebiliyor.
- İLMİ HALK (Ahmet Bayraktar, Fecr Yayınları) Fecr Yayınları’nca Mart 2025’te basılan Ahmet Bayraktar’ın İlmihalk’ı, yazarın daha önce yazdığı dört ciltlik eserin halka ve gençlere hitap eden tek ciltlik yeni versiyonu. Klasik ilmihal yazımından farklı olarak günümüz insanının ihtiyaçlarına cevap verebilecek felsefi içerikli güzel bir eser. Nasıldan ziyade niçin’e, neden’e odaklanan ve sorgulamayı esas edinen, dini mitolojiden arındırıp makulleştirmeye ve kişilerin arayışlarını cevaplamaya yönelik yazılmış bir eser. Kısacası, yaşanabilir ve anlamlandırılabilir bir dini anlayışı ortaya koyma çabasının sonucu kaleme alınmış bir çalışma.

ZİHİN VE BEDEN ARASINDAKİ RUHSAL TEMAS

- SİYASAL, TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL KIRILMALAR VE DÖNÜŞÜMLER IŞIĞINDA FARKLI BİR İSLAM TARİHİ (Ahmet Yaşar Ocak, İletişim Yayınları) Eserde, tarihi olayların kronolojik aktarımı değil, olayların sebepleri-sonuçları üzerinden bir anlatımı yapılmaktadır. Yazar İslam tarihini zihniyet, kültür, toplum ve siyaset eksenlerinde ele almaktadır. Amaç, İslam’ı idealize edilmiş bir ‘tek çizgi’ halinde değil, tarihsel şartlar içinde şekillenen çok katmanlı bir olgu olarak açıklamaktır. Eserde İslam tarihi, kutsal metinlerin değil, bu metinleri yorumlayan insanların ve toplumların tarihi olarak ele alınmakta ve siyasi iktidar, sosyal yapı, kültürel miras ve ekonomik şartların dinî yorumları nasıl dönüştürdüğü bu zaviyeden analiz edilmektedir. “Doğru/yanlış İslam” tartışması yerine, “nasıl ve neden farklı İslam yorumları ortaya çıktı?” sorusu eserin merkezindedir.

- DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE BİR RUHUM VAR (Aykut Alper Yılmaz, Albaraka Yayınları) Yazar bizi, kendi varlığı üzerine düşünen insanın gelip dayandığı zihinle beden veya ruhla beden arasındaki girift ilişkiyi ele almaktadır. Eser, insanın yalnızca biyolojik ve zihinsel bir varlık olmadığını; düşünme, bilinç ve sorgulama yetisinin ruhun varlığına işaret ettiğini savunan felsefî–psikolojik bir deneme kitabıdır. Yazar, Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” önermesini bir adım ileri taşıyarak, düşünmenin ruhsal bir temele dayandığını öne sürmektedir. Eserde, ruh–zihin–beden ilişkisi bağlamında, modern bilimin insanı yalnızca maddesel açıdan açıklamasının eksik olduğu vurgulanmakta; bilinç ve farkındalık bağlamında İnsan bilincinin, salt beyin faaliyetleriyle açıklanamayacağı savunulmakta; anlam arayışı bağlamında, mutluluk, özgürlük, yalnızlık, korku ve ölüm gibi kavramlar ruhsal bağlamda ele alınmaktadır.

- İSLAMDA AKLIN HİKAYESİ (Sari Nusseibeh, Çev. Osman Demir, VakıfBank Kültür Yayınları) Filistin’li yazar Sari Nusseibeh bu eserinde İslam düşünce tarihini, akıl merkezli bir perspektifle yeniden anlatmaktadır. Nusseibeh, İslam dünyasında aklın dinle nasıl iç içe geçtiğini, yükseldiğini ve zamanla zayıfladığını tarihsel ve felsefi olarak irdelemektedir. İslam’ın erken dönemlerinde akılcılıkla din arasındaki ilişki dinamik ve üretkendi. Bu dönemde özellikle klasik dönem filozofları aklı kullanarak dinî metinleri ve evreni yorumladılar. Ancak Nusseibeh’e göre, 17. yüzyıla kadar akıl zirveye ulaşır; sonrasında hızlı bir şekilde zayıflar. Bu düşüşle birlikte akılcılık yerini pasif inançlara, katı mantığa ve hukuki formalizme bırakmıştır. Eser, akıl geleneğinin nasıl şekillendiğini, hangi siyasi veya toplumsal koşullar altında sınırlandırıldığını sorgular ve İslam düşüncesinin potansiyel olarak yeniden canlandırılabileceğine dair bir önerme ortaya koymaktadır.

- KADERİN MEYVESİ-ELMANIN FENOMENOLOJİSİ (Emrullah Zorlu, Fecr Yayınları) Eser elmayı nesnel bir biyolojik varlık olarak değil; kültürlerin, filozofların, bilim insanlarının, şairlerin ve sanatçıların ellerinde yoğrulmuş bir fenomen olarak ele alıyor. Zorlu’nun kaleminde elma hem bir düşüncenin hem de bir duygunun taşıyıcısına dönüşüyor. Kitapta filozoflar elmayı tartışıyor: Kierkegaard onun içindeki çürümeyi umudun tohumu olarak okuyor, Nietzsche onda taşan yaşam kudretini görüyor, Spinoza evrenin zorunluluğunu, Camus ise absürdün sessizliğini. Ressamlar elmayı boyarken yüzümüzü silip yerine sorular çiziyor, şairler kabuğuna yalnızlık, çekirdeğine hakikat gizliyor. Rilke’den Blake’e, Sylvia Plath’tan Âşık Veysel’e kadar pek çok isim, bir elma metaforuyla iç dünyalarını yankılıyor.
- TÜRKİYE’DE AKTİF HALİDİ-NAKŞİ TARİKATLER (Halil İbrahim Bulut, Fecr Yayınları)Eser, günümüzde aktif ve bir o kadar etkili ve belirleyici olan Nakşî ve Hâlidî kökene sahip cemaatleri tarafsız bir şekilde tanıtmayı hedeflemektedir. Girişte Şâh-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbânî ve Hâlid-i Bağdâdî başta olmak üzere geleneğin önemli şahsiyetleri tanıtılmış; genel anlamda Nakşîliğin ve Hâlidîliğin özellikleri üzerinde durulmuş ve Osmanlı döneminde bu yapıların ne denli etkili oldukları açıklanmıştır. Yelpaze çok geniş olsa da burada İsmailağa, Menzil, İskenderpaşa, Nurcular, Süleymanlılar, Işıkçılar ve Erenköy cemaatlerinden oluşan yedi grup ele alınmıştır. Her bir cemaat belli bir şablon dâhilinde incelenmiş; cemaatin nasıl isimlendirildiği, kurucu şahsiyetin hayatı, ilmi ve tasavvufi kişiliği, cemaatin gelişim süreci ve zamanla ortaya çıkan ayrışmalar mercek altına alınmıştır. Her bir bölümde ilgili cemaatin din anlayışına, grubun genel özelliklerine, eğitim kurumları ve medya bağlantılarına, din-ekonomi-siyaset ilişkilerinin hem cemaati hem de siyaseti etkileme biçimlerine yer verilmiş ve söz konusu cemaate yöneltilen bazı eleştirilere işaret edilmiştir.
KIDEMLİ ANLATILARIN TARİHSEL İZLERİ

- KUR’AN VE PEYGAMBERLERİN HAYATLARINDAKİ İSLAMİ KISSALARIN KAYNAKLARI (David Sidersky, Çev. Osman Karadeniz, Ankara Okulu Yayınları) Kur’an’daki kıssaların tarihi değeri konusu geçmişte olduğu gibi günümüzde daha çok tartışılmaktadır. Özellikle bu kıssalardaki mucizevi olayların gerçekte vuku bulup bulmadığı hususu, bu meselenin can alıcı noktasını oluşturur. Esasen Dinler tarihi okunduğunda bütün inanç sistemlerinde birbirine benzer anlatım tarzları olagelmiştir. Bu, ister semavi olduğunu iddia eden dinlerde isterse de beşeri din ve ideolojilerde görülebilmektedir. Dolayısıyla toplumlar arası benzer inançların mesela ilahi dinler öncesindeki Sümer tabletlerinde mevcut olması dahası Sümer öncesi Cilalı Taş Devrine uzanan ve yakın tarihlerde kısmen keşfedilen Göbeklitepe ve Karahantepe (Urfa) gibi bazı bölgelerdeki arkeolojik bulgularda görülmesi dikkat çekicidir. Kitap bu sorulara cevap aramaktadır.

- GİNZA-SABİİLERİN KUTSAL KİTABI (Çev. Ekrem Sarıkçıoğlu, Ankara Okulu Yayınları) Özellikle Dinler tarihi çalışanlar için kaynak bir eser olan Ginza Sâbiîlerin 3 kutsal kitabından biridir. Orijinal ismi “Ginza”dır, “hazine” anlamına gelir. Diğer ikisi, Draşya d Yahya ve Kolasta’dır. Yaklaşık 600 sayfadan oluşan Ginza, irili ufaklı çok sayıdaki cemaatin sahih, güvenilir bulduğu nesir veya manzum yazılardan oluşmaktadır. Kitap, Ortadoğu din haritasının tarihini temel kronikler üzerinden çalışmak isteyenler için önemli bir yer tutar.
- İLK DÖNEM İSLAM TOPLUMUNDA DOĞU ROMA-İRAN ETKİSİ (Nur Yıldırım, Fecr Yayınları) Müslümanlar dünyaya açıldıklarında karşılarında iki devasa imparatorluk buldular. Bizans ve Sasaniler. Devlet yapılanmasını henüz tesis edememiş Müslümanların, ekonomi, kültür, sanat, inanç vb. yaşamlarının bazı alanlarında, kendi dönemlerinin iki süper gücü Doğu Roma ve Sâsânî/İran medeniyetlerinden etkilenmişlerdir. Bunlardan birçok kurumu transfer etmişler, medeniyet göstergesi enstrümanları tedarik etmişlerdir. Araplar, belki birçok coğrafyayı ele geçirseler de o güne kadar heybelerinde bulunmayan medeniyet göstergesi birçok şey, onların dönüşümüne, dünyaya entegrasyonuna ve doğudan batıya medeniyet göstergelerinin paratonerliğini yaparak esasen dünyada da bazı değişimlere neden olmuşlardır. Bu sebeple kitap bu etkilerin başlangıcı açısından önemlidir.

