15 yıldır adalet bekleyen ölüm! Yemenli milyarder genç Londra'daki cinayeti ilk defa anlattı

15 yıldır adalet bekleyen ölüm! Yemenli milyarder genç Londra'daki cinayeti ilk defa anlattı

Londra'da 15 yıl önce cansız bedeni bir bodrum katında bulunan Martine Vik Magnuessen'in katili hala yargılanmadı. Martine'nin ölümünden sorumlu tutulan ve Yemen'e kaçan bir milyarderin oğlu olan Faruk Abdülhak, ölümdeki sorumluluğu ilk kez BBC'den Yemenli bir gazeteciye itiraf etti.

Londra'nın merkezindeki Great Portland Caddesi'nde 15 yıl önce 23 yaşındaki Martine Vik Magnuessen'in cansız bedeni bir bodrum katında, moloz yığınlarının arasında bulundu. Londra Emniyet Müdürlüğü’nün en çok arananlar listesinde bulunan ve hakkında uluslararası yakalama emri bulunan Faruk Abdülhak, yaşananlarla ilgili olarak polisle hiç konuşmadı. Abdülhak, BBC’ye yaptığı açıklamada Vik Magnussen’in “bir seks kazası sonucu” öldüğünü söyledi.

BBC Arapça Servisi'nden Nawal Al-Maghafi, haberine ilişkin yaptığı açıklamada, "Martine’nin cesedi bulunduğunda, ben de öğrenciydim ve Yemenli olduğumdan, özellikle baş şüpheli Yemenli olduğu için, olayla ilgili haberleri şoke edici buluyordum. 2011’de BBC’de gazeteci olarak çalışmaya başladığımda, takip ettiğim haberlerden biri de buydu. Başlıca amaç, kızlarının ölümünü uluslararası hukukun verdiği bir sınav olarak gören Martine’nin ailesi için yanıtlar bulmaktı" dedi.

İLK İTİRAF

Al-Maghafi, Faruk Abdülhak ile temas kurabilmesi geçen yıl başardı. İlk temas sosyal medyada başladı. Al-Maghafi, birçok gazetecinin görüşme talebini geri çeviren Faruk'un kendisinin Yemenli olması nedeniyle güvendiğin i söyledi. Faruk, bir dizi itirafın başlangıcı olarak "Gençken bir şey yaptım, bir hataydı” dedi. Al-Maghafi, 5 ay boyunca Faruk ile konuştu fakat Faruk hiçbir zaman Martine'in adını kullanmadı, ölümüne atıfta bile bulunmadı. Hep “olay” ya da “kaza” demeyi tercih etti.

ÖLÜM NEDENİ: BOYUNA BASINÇ

Ancak otopsi, Norveçli öğrencinin nasıl bir şiddet sonucu öldüğünü açıkça ortaya koyuyordu. Ölüm nedeni “boyuna basınç” diye açıklanmış ve bunun “boğularak öldürülmüş olabileceği anlamına geldiği” belirtilmişti. Martine’nin vücudunda 43 kesik ve sıyrık vardı ve bunların “birçoğunun bir saldırı ya da mücadele sırasında alınmış tipik yaralanmalar” olduğu söylenmişti.

KAHİRE’YE GİDEN BİR UÇAKLA İNGİLTERE’DEN KAÇMIŞTI

Faruk ve Martine, Londra’daki Regent’s İktisat Okulu’nda okuyordu ve Martine Londra’da bir bankacı olmayı umuyordu. Arkadaşları Martine’yi son olarak 14 Mart 2008’in ilk saatlerinde, Mayfair semtindeki lüks Maddox gece kulübünde görmüştü. Faruk ile birlikte sınavlarının sona ermesini kutluyorlardı.

Martine’nin arkadaşları, Faruk’un daha sonra Great Portland Caddesi’ndeki dairesinde eğlenmeye devam etmeyi önerdiğini anlattı. Yorgun oldukları için gitmek istemediler ama Martine geceye devam etmek istiyordu.

Güvenlik kameraları Martine’i 02:59’da gece kulübünden çıkarken gösteriyordu. Ancak daha sonra neler yaşandığına tanık olan yok. Martine, güneş doğarken ölmüştü. Ancak cesedi 48 saat sonra bulundu.

Faruk bu sırada Kahire’ye giden bir uçakla İngiltere’den kaçmıştı. Sonra da babasının özel jetiyle Yemen’e geçmişti. Faruk’un avukatı masum olduğunda ısrar ediyordu.

YEMEN'İN EN ZENGİNLERİNDEN

Faruk herhangi bir Yemenli değil. ABD ve Mısır’da büyüyen Faruk, Yemen’in en zengin ve en güçlü adamlarından biri olan Shaher Abdülhak’ın oğlu. Babası, şeker, meşrubat, petrol ve silah ticaretiyle bir imparatorluk kurmuştu ve dönemin Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in yakın dostuydu.

Gazeteci Al-Maghafi, Faruk ile konuşmaya çalıştığı 2011'de yetkililerin haberden vazgeçmesi yönündeki baskıları nedeniyle Yemen'i terk etmek zorunda kaldı. Tarihler 2022'ye geldiğinde ise Al-Maghafi tekrar gündemine aldı fakat bu süreçte Faruk'un babası hayatını kaybetmiş ve Cumhurbaşkanı Salih de görevi bırakmıştı.

Yıllardan sonra Faruk ile nasıl temas kuracağını düşünen Al-Maghafi, pek çok yol denedi ama ulaşamadı. En sonunda Al-Maghafi'nin bir arkadaşı Faruk'un Snapchat kullandığını fark etti. Bunun üzerine Faruk'a buradan mesaj atan Al-Maghafi, hemen yanıt aldı. Faruk'un ilk sorusu nereli olduğuydu. Al-Maghafi, Yemen'de büyüdüğü lüks semtin adını verince Faruk'un ilgisini çekti. Al-Maghafi, mesleğini saklamadı.

Al-Maghafi, haberinde şöyle anlatıyor:

"İlk konuşmalarımız yaşadığımız benzer deneyimler üzerineydi. Müthiş servetine rağmen, birçok açıdan ortak noktalarımız vardı. İsviçre’de aynı yerlerde kayak yapmış, uluslararası okullarda okumuştuk. Londra’da sevdiğimiz yerlerden bahsettik.

Sonraysa, açılmaya başladı.

Mesajında, “Gençken bir şey yaptım ve bir hataydı” dedi:

“Sana gerçek adımı söyledim, orada olan bir şey yüzünden İngiltere’ye gidemiyorum.”

“Tek korkum, bana bir yazar ve gazeteci olduğunu söylemiş olman.”

“Konuşmam gereken belki de son insan sensin.”

Bana bu kadar hızla güvenmesi şaşırtıcı görünebilir.

Ancak Faruk’un müthiş izole bir yaşam sürdüğünü akılda tutmak gerek. Ailesinin tümü Yemen’in dışında yaşıyor. Buna, yıkıcı iç savaştan kaçan eski eşi ve kızı da dahil. Ancak tutuklanma korkusu nedeniyle hiçbirini ziyaret edemiyor.

Soruşturmam sırasında konuştuğum arkadaşlarının hiçbiri, kaçmasının ardından ondan haber almamıştı.

Ancak o dönem Martine’nin ölümünü okuduklarında şoke olduklarını, Faruk’un böyle bir şey yapmış olmasına inanamadıklarını söylüyorlardı.

'YAŞANAN TALİHSİZ KAZADAN ÇOK PİŞMANIM'

Şimdiyse Faruk, daha fazlasını paylaşmak istiyordu.

BBC’de çalıştığımı ve bu olayla ilgili haber yapmak istediğimi özellikle söyledim.

Şaşırtıcı bir şekilde bu onu konuşmaktan vazgeçirmedi.

Daha önceki mesajlarında bahsettiği “büyük pişmanlıklarını” açıklamasını istedim. Şöyle yanıtladı;

“1: Yaşanan talihsiz kazadan çok pişmanım. 2 Buraya, Yemen’e geldiğim için pişmanım. Kalıp bedelini ödemeliydim.”

Aynı zamanda, olayla ilgili başkalarıyla da görüşüyordum. Bunlar arasında Martine’nin babası ve yakın arkadaşları da vardı. Bu da soruşturmayı, şimdiye dek üzerinde çalıştıklarımın en zoru haline getirdi. Bir yandan yaşamları Martine’nin ölümüyle yıkılanlarla konuşurken, diğer yandan telefonumda Faruk’tan gelen mesajların bildirimleri çınlıyordu.

Martine’nin arkadaşları Nina Brantzeg ve Cecilie Dahl, öldüğü gece onunla birlikte Maddox gece kulübündeydi. Cecilie, Faruk’u önceden tanıyordu ve arkadaş olduklarını söyledi. Ancak o gece farklı göründüğünü anlattı. Martine ile birlikte fotoğraflarını çektiklerinde sinirlenmişti, ancak Martine farklı bir durum olduğundan habersizmiş gibi görünüyordu.

Martine’nin arkadaşlarından bir diğeri Thale Lassen, Faruk’un daha önce bir kez Martine’yi öpmeye çalıştığını, Martine’in ise Faruk’a onunla ilgilenmediğini söylediğini anlattı.

Lassen, aslında Martine’nin, şehrin merkezinde olduğu için sık sık Faruk’un dairesinde kaldığını belirtti.

CCTV görüntülerinde de gece kulübünden kol kola çıkıyorlardı.

Martine ertesi gün eve dönmeyince arkadaşları kayıp bildiriminde bulundu.

Ancak birileri Faruk’un Facebook hesabını sildiğini fark ettiğinde polis meseleyi ciddiye almaya başladı. Faruk’un dairesini aradılar ve kısa sürede Martine’in, apartmanın bodrumundaki yarı çıplak cesedini buldular.

Faruk bu sırada İngiltere’den kaçmıştı. Polis, Londra’dan tarifeli bir uçuşla Kahire’ye gittiğini biliyordu ancak kaçışının ayrıntılarına sahip değillerdi.

'SANKİ BİR ŞEYLER KULLANMIŞ GİBİYDİ'

Faruk’un Londra’daki en yakın arkadaşlarından birini bulmayı başardım.

Samir (asıl adı değil) 14 Mart gününün ilk saatlerinde Faruk’un kendisini arayıp, acilen nakit paraya ihtiyacı olduğunu söylediğini belirtti.

Hemen Kahire’ye gitmesi gerektiğini ve kredi kartlarının çalışmadığını anlattı. Samir, para çekmek için dışarı çıktığında, Faruk’un evindeki kanepede uyuyakaldığını ve yüzüne buz gibi soğuk su döktükten sonra uyandırabileceğini söyledi.

Samir, “Sanki bir şeyler kullanmış gibiydi” dedi.

Faruk’un Kahire’ye giden ilk uçağa bilet aldığını belirtti.

Bundan sonraysa babasının oğlunu, Faruk’un daha önce hiç yaşamadığı, ancak iade edilmesinin mümkün olmadığı bir yere, Yemen’e götürdüğünü biliyoruz.

Bu konuyu, Faruk’un babasının arkadaşlarından biriyle, Ürdünlü iş insanı Abdülhey El Mejali ile de konuştum.

El Mejali, “Oğlu İngiltere’ye gidip mahkemede kendisini savunmak istiyordu. Ancak babası, Yemen’de kalmasını istedi” dedi.

O dönem olayı soruşturan polis ekibinin başındaki Jessica Wadsworth, Faruk’un kaçtığını fark ettiklerinde çok üzüldüğünü söylüyor.

“Tabii şansı kaçırdığımız için üzüldük. Başladıktan 3-4 gün sonra zanlının ele geçirilemeyeceğini anladığınız bir cinayet soruşturması hiç yürütmemiştim.”

'KADIN PARFÜMÜ KOKUSU ALIRSAM RAHATSIZ HİSSEDİYORUM'

Polis, Martine’nin ailesinin Norveç’ten gelen uçağı iner inmez onlarla buluştu.

Babası Odd Petter Magnussen yaşadığı yıkımı bana, “Bir ebeveyn olarak hayatımın en zor anıydı. Neredeyse fiziksel olarak parçalanmış gibi hissettim” diye anlattı.

Aradığı adaleti bulamayan Odd Petter, 2010’da Kraliçe Elizabeth’e bir mektup yazdı ve Kraliçe mektubu, dönemin Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’a iletti.

Petter, birkaç kez İngiliz hükümetinden olayı çözme taahhüdü aldı. Son 12 yıldır düzenli olarak Petter ile görüştüm ve hep kızının başına neler geldiğine dair soruların yanıtlarını bulma sözü verdim.

Ve şimdi nihayet, Faruk’un o gece neler yaşandığına dair ifadelerini duyma fırsatım vardı. Yazışmaya başlamamızın birinci ayında, gerçekten neler yaşandığını sormaya başladım.

N: "Bana neler olduğunu anlatmak ister misin?"

F: "Ne oldu bilmiyorum, her şey bulanık.”

F: "Bazen bir şeyler hatırlıyorum.”

F: "Belli bir kadın parfümü kokusu alırsam, rahatsız hissediyorum.”

Sonunda Faruk ile telefonla da konuştum. İngiltere’ye gelip, Martine’in ölümüyle yüzleşip yüzleşmeyeceğini sordum.

“Adaletin yerini bulacağını düşünmüyorum” dedi.

“İngiltere’deki adli sistemi çok taraflı buluyorum. Bir Arap ve zengin birinin oğlu olduğumdan beni ibret olsun diye cezalandırmak isteyecekler. Bunun için çok geç artık.”

Faruk ile yüz yüze konuşabilmek için Yemen’e uçtum. Ama oraya vardığımda, bana sadece kendi evinde buluşabileceğimizi söyledi. Bu riski almaya hazır değildim.

Martine’in babasının çaresizce neler olduğunu bilmek istediğini söyledim.

Bir telefon konuşmamızda, “Bir erkek, bir insan, ahlaklı biri olarak birinin bunu yapması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Ancak hemen ardından, “Bazı şeylerin söylenmemiş olması daha iyi. Gerçek şu ki, neler olduğunu hatırlamıyorsam, gerçekten söyleyecek bir şey yok” diye de ekledi.

'SADECE BİR SEKS KAZASI'

Londra’ya döndüğümde, yine gerçeği bulmaya çalıştım ve daima neler olduğunu öğrenmek istediğimi söyledim.

Sonra yanıt verdi: “Sadece bir kazaydı. Menfur bir durum yok. Sadece bir seks kazası.”

Daha sonra, “Kimse bilmiyor, çünkü ben de neler olduğunu pek hatırlayamıyorum” dedi.

“Niye?” diye sorduğumda ise tek kelimeyle yanıtladı: “Kokain.”

'YASAL AÇIDAN BİTİK DURUMDAYIM'

Ona burada bir avukatla görüşüp görüşmediğini sordum. Görüştüğünü söyledi.

“İnan bana, yasal açıdan bitik durumdayım. Çünkü ülkeden kaçtım ve cesedin yeri değişti.”

Niye cesedin yerini değiştirdiğini sorunca da, “Hatırlamıyorum” dedi.

Teslim olmayı düşünüp düşünmediğini sorunca ise, avukatlarının teslim olmamasını tavsiye ettiğini, çünkü “en ağır cezayı” alacağını söylediklerini belirtti.

"Çok geç Nawal.”

Görüşmelerimizde birçok kez, kayıt altında bir söyleşi yapıp yapamayacağımızı sordum ama reddetti.

Martine’nin babasına Faruk ile görüşmelerimizi aktarma zamanı gelmişti.

Odd Petter için telefon görüşmelerini dinlemek çok zordu. Kızını öldürdüğünden şüphelenilen adamın sesini ilk kez duyuyordu.

"Ailemizle empati kurmadığı çok net. Herhangi bir pişmanlık belirtisi de yok” dedi.

Ancak Faruk ile yeni bir iletişim kanalı olmasının, gelişme kaydedileceği umudu verdiğini belirtti:

"Uzun vadede bir çözüm olabileceği konusunda iyimserim. Çünkü onunla konuşabiliyoruz. Bu vakanın çözüleceğine inancım her zamankinden fazla. Bunun benim ahlaki koşullarımda olmasını umuyorum.”

Faruk’a ne söylemek istediğini sordum. Yanıtı şöyle oldu:

“İngiltere’ye dön. Martine’ye ne olduğunu anlat. Bunu sadece Martine değil, ailemiz de hak ediyor.

"Burada yapılacak tek doğru şey, hem bizim hem de senin için konunun açıklığa kavuşturulması.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN