Son yıllarda Avrupa'da sınır ötesi demiryolu seyahatleri giderek yaygınlaşsa da Kopenhag merkezli 21st Europe adlı düşünce kuruluşu, kıtanın ulaşım altyapısı için çok daha iddialı bir plan sundu.
'Starline' adı verilen bu proje, Avrupa'yı tıpkı bir metro ağı gibi tek ve entegre bir sistemle birbirine bağlamayı hedefliyor.
Projenin temel amacı, 'parçalı, düzensiz ve çoğu zaman yavaş' olan mevcut demiryolu ağını yeniden tasarlamak ve hava yolculuğuyla rekabet edebilecek ultra hızlı bağlantılar oluşturmak.
Düşünce kuruluşu, bu sistemi sadece bir konfor meselesi olarak görmüyor, aynı zamanda 21. yüzyıl Avrupa'sının dayanıklılığı için stratejik bir gereklilik olarak değerlendiriyor.

METRO MANTIĞI VE YENİ BİR DENEYİM
21st Europe, Starline projesini sadece hızlı bir ulaşım aracı olarak değil, aynı zamanda Avrupa'nın kimliğini yeniden tanımlayan bir sembol olarak görüyor.
"Bir metro sistemi gibi tasarlanan Starline, Avrupalıların kendi kıtalarını algılama biçimlerini değiştiriyor; onları birbirinden uzak başkentler topluluğu olarak değil, her bağlantının kolayca erişilebilir olduğu tek ve hızlı hareket eden bir ağ olarak görmelerini sağlıyor" deniyor.
Bu vizyon, mevcut sistemin biletleme karmaşası, tutarsız hizmet kalitesi ve eski istasyonlar gibi sorunlarına da çözüm getirmeyi amaçlıyor.
Grubun görüşüne göre, Japon hızlı trenleri ve İskandinav havalimanları gibi başarılı örnekler, ulaşımın hem işlevsel hem de ikonik olabileceğini gösteriyor.
Starline da bu doğrultuda, yolculuğu başlı başına bir deneyim haline getirecek bütünleşik bir tasarım sunacak.

HIZ VE KAPSAM: 39 ŞEHİR BİRLEŞİYOR
Toplamda 22 bin kilometrelik bir alana yayılması planlanan Starline ağı, İngiltere, Türkiye ve Ukrayna da dahil olmak üzere 39 farklı Avrupa şehrini birbirine bağlayacak.
Bu yeni sistemin, mevcut kara yolu ve demiryolu seyahatlerine kıyasla yüzde 30 daha hızlı olması öngörülüyor.
Trenlerin saatte 300-400 km hızla çalışmasıyla, örneğin şu anda tam bir gün süren Helsinki-Berlin yolculuğu beş saatin biraz üzerine inecek.
Benzer şekilde, tarihi olarak bir gece yolculuğu olan Kiev-Berlin veya yavaş ve dolambaçlı bir rota olan Milano-Münih gibi güzergahlar da kesintisiz ve hızlı birer bağlantıya dönüşecek.

YOLCULUK DENEYİMİ YENİDEN TANIMLANIYOR
Starline trenleri, kolayca tanınabilir derin mavi bir dış tasarıma sahip olacak.
Vagonlar, geleneksel sınıflandırmalar yerine farklı ihtiyaçlara yönelik olarak bölümlere ayrılacak.
Çalışmak için sessiz bölgeler ve aile dostu bölümler gibi özel alanlar, uzun yolculukları daha konforlu hale getirecek.
Trenler, büyük şehirlerin hemen dışına inşa edilecek yeni istasyonlara varacak ve bu istasyonlar, mevcut şehir içi ulaşım ağlarıyla entegre olacak.
Düşünce kuruluşu, bu istasyonları sadece birer geçiş noktası olarak değil, restoranlar, mağazalar, konser salonları, müzeler ve spor alanları gibi kültürel merkezler olarak hayal ediyor.

YEŞİL BİR GELECEK İÇİN YATIRIM
Starline projesi, aynı zamanda bir çevre projesi olarak da öne çıkıyor.
Avrupa Çevre Ajansı'na göre, 2022 yılında AB'nin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 29'u ulaştırma sektöründen kaynaklandı.
Kısa mesafeli uçuşlar hala milyonlarca insan için tercih edilen bir seçenekken, yüksek hızlı trenler yolculuk başına yüzde 90'a kadar daha az karbondioksit yayıyor.
Bu nedenle düşünce kuruluşu, Starline'ın 2050 yılındaki net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak için Avrupa'nın en büyük şansı olduğunu savunuyor.
Fransa ve Avusturya gibi bazı ülkeler, demiryolu alternatiflerinin bulunduğu kısa mesafeli uçuşları kısıtlamaya başlamış olsa da, gerçek bir etki için kıta çapında bir yaklaşımın gerekli olduğu belirtiliyor.

PROJENİN GERÇEKLİĞİ VE FİNANSMAN MODELİ
Peki, bu iddialı vizyon nasıl gerçeğe dönüşecek?
21st Europe, projenin merkezi olarak koordine edilmesini ancak ulusal demiryolu operatörlerinin bir franchise modeli altında çalışmasını öneriyor.
Proje, kamu fonlarıyla finanse edilecek ve sistemi denetlemek, koordinasyonu sağlamak ve uzun vadeli genişlemeden sorumlu olacak yeni bir Avrupa Demiryolu Otoritesi (ERA) tarafından yönetilecek.
Bu kapsamlı planın, yüzyılın sonuna kadar hayata geçebileceği öngörülüyor.
Proje, aynı zamanda uyumlu iş anlaşmaları, teknik standartlar ve güvenlik yönetmelikleri gibi konularda da ortak bir Avrupa çerçevesi gerektirecek.
Bu sayede, operatörlerden istasyon çalışanlarına kadar tüm personelin ortak bir standartta eğitim alması sağlanacak.
Düşünce kuruluşu, bu vizyonu gerçeğe dönüştürmek için politika yapıcıları, tasarımcıları ve sektör liderlerini bir araya getirecek bir sürecin başlatıldığını ifade ediyor.
