İrlanda'nın batısında yer alan Tuam kasabasında, amatör tarihçi Catherine Corless'in 2014 yılında yaptığı çarpıcı keşfin ardından, yıllardır süregelen gizem çözülmeye başlıyor.
Kasabadaki bir çocuk parkının hemen yanında bulunan çimle kaplı alanda, bir zamanlar eski bir kanalizasyon deposunun bulunduğu yerde yüzlerce bebeğin gizlice gömüldüğü düşünülüyor.
14 Temmuz 2025 tarihinde başlayan ve iki yıl sürmesi beklenen kazı faaliyetleri, bu korkunç sır perdesini aralamayı hedefliyor.

ST. MARY'S YETİMHANESİ'NİN GİZEMLİ PERDESİ
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, kazı alanının geçmişinde, 1925-1961 yılları arasında binlerce kadın ve çocuğa ev sahipliği yapmış olan St. Mary's Yetimhanesi bulunuyor.
Kilise tarafından yönetilen bu kurum, özellikle evlilik dışı ilişkilerden hamile kalmış ve aileleri tarafından dışlanan kadınların sığınağı olmuştu.
Ancak bu kadınlar, genellikle doğumdan hemen sonra çocuklarından ayrılmak zorunda kalıyorlardı.
KORKUNÇ BİLGEÇLER: ÖLÜM KAYITLARI
Ölüm kayıtlarına göre, St. Mary's'te ölen ilk bebek, 1925 yılında hayatını kaybeden beş aylık Patrick Derrane idi.
Yetimhanede ölen son bebek ise 1960 yılında yine beş aylıkken vefat eden Mary Carty olarak kayıtlara geçti.
Bu 35 yıllık süreçte, tam 794 bebek ve küçük çocuğun burada hayatını kaybettiği ve eski İrlanda Başbakanı Enda Kenny'nin 'dehşet odası' olarak adlandırdığı alana gömüldükleri tahmin ediliyor.

YETİMHANE ÇOCUKLARININ DRAMI
St. Mary's Yetimhanesi'nde yaşamının ilk altı yılını geçiren PJ Haverty, burayı bir 'hapishane' olarak tanımlıyor ancak dışarı çıkabildiği için kendisini şanslı görüyor.
PJ Haverty, 'yetimhane çocukları' olarak bilinen bu çocukların okulda nasıl dışlandıklarını acı bir şekilde hatırlıyor:
"Okula 10 dakika geç gidip, 10 dakika erken çıkıyorduk. Çünkü diğer çocuklarla konuşmamızı istemiyorlardı. Teneffüslerde bile onlarla oynamamıza izin verilmiyordu, etrafımız çevriliyordu. Sokaktan gelen pisliklerdik."
PJ Haverty, tüm hayatı boyunca bu damgayı taşıdığını ve hatta kendisini evlat edinen bir ailede sevgi bulduktan sonra bile bir yaşındayken ayrıldığı öz annesini bulmak için mücadele ettiğini belirtiyor.

PJ Haverty
AMATÖR TARİHÇİ CATHERINE CORLESS'İN KARARLILIĞI
Bon Secours rahibeleri tarafından yönetilen yetimhane, Tuam'daki birçok kişi üzerinde adeta görünmez bir hortlak gibi dolaşıyordu.
Bu karanlık geçmişe ışık tutan kişi ise amatör tarihçi Catherine Corless oldu.
Ailesinin geçmişini merak eden Catherine Corless, 2005 yılında bir yerel tarih kursuna katıldı ve dikkatini St. Mary's'e ve 'yetimhane çocuklarına' çevirdi.
Başlangıçta ne bulacağı hakkında hiçbir fikri olmadığını söyleyen Catherine Corless, soruşturmasına verilen tekdüze tepkilerden ve hatta şüphecilikten şaşkınlık duyduğunu ifade ediyor:
"Kimse yardımcı olmuyordu ve kimsede herhangi bir kayıt yoktu."
Bu durum, Catherine Corless'in yetimhanedeki çocuklarla ilgili daha fazla şey bulma kararlılığını artırdı.

TOPLU MEZARIN KEŞFİ
Catherine Corless, ilk bulgularına bir mezarlık görevlisiyle konuşarak ulaştı. Görevli, kendisini yetimhanenin eski bulunduğu siteye götürdü.
Çocuk parkının yanında, ortasında Meryem Ana heykelinin bulunduğu küçük bir anıtın yer aldığı çimlerle kaplı bir alan ve bu altta bir yeraltı odası bulunuyordu.
Mezarlık görevlisi, yetimhane binasının yıkılmasından sonra, 1970'lerin ortalarında bu bölgede oynayan iki erkek çocuğunun kırık bir beton levha bulduğunu ve levhayı çekince bir delik keşfettiklerini anlattı.
Delik içinde insan kemikleri olduğunu gören çocuklar yetkililere haber vermiş ve bu nokta yeniden kapatılmıştı.
O dönemde, kalıntıların 1840'lardaki İrlanda kıtlığında ölenlere ait olduğu düşünülüyordu, zira yetimhaneden önce burada bir düşkünlerevi bulunuyordu.

Catherine Corless
ŞÜPHELERİN ARTMASI VE KANITLARIN TOPLANMASI
Ancak Catherine Corless, bu açıklamalardan tatmin olmadı. Kıtlık kurbanlarının yaklaşık bir kilometre ötede, anıtları bile olan ayrı bir mezarlığa gömüldüğünü biliyordu.
Şüpheleri, eski haritaları incelediğinde daha da arttı. 1920 tarihli bir haritada, çocukların kemiklerini bulduğu yer 'kanalizasyon tankı' olarak belirtilmişti.
1970'li yıllara ait, binanın yıkılmasından sonraki bir haritada ise bölgenin yanında el yazısıyla 'defin alanı' notu düşülmüştü.
Catherine Corless, haritada işaretlenen kanalizasyon tankının 1937'de artık kullanılmadığını ve teorik olarak boş olması gerektiğini okumuştu.
Peki, buraya kimler gömülmüştü? Catherine Corless, Galway'deki doğum, ölüm ve evlilik kayıtları bürosunu arayarak yetimhanede ölen tüm çocukların isim listesini istedi.
İki hafta sonra, 20-30 isim beklerken, yüzlerce ismin bulunduğu bir listeyle karşılaştı. Catherine Corless'e gönderilen tam listede, 736 ölü çocuğun kaydı vardı.
Şok olan Catherine Corless, elindeki kanıtların St. Mary's'deki çim alanın altında kimlerin gömülmüş olabileceğine işaret ettiğini anladı.
Ancak önce, bu yüzlerce çocuktan herhangi birinin Galway ya da komşu Mayo bölgesindeki mezarlıklarda defnedilip defnedilmediğini inceledi ama herhangi bir kayıt bulamadı.

Mary Moriarty
GİZEMİN ÇÖZÜLÜŞÜ VE ULUSLARARASI TEPKİLER
Kazı olmadan bulgularını tam olarak kanıtlayamayan Catherine Corless, yüzlerce çocuğun işaretsiz bir toplu mezara, muhtemelen kullanılmayan bir kanalizasyon tankının içine gömüldüğüne inanıyordu.
Bulguları 2014'te uluslararası medyada yer aldığında, kendi kasabasında düşmanca tavırlarla karşılaştı. "İnsanlar bana inanmıyordu" diye hatırlıyor Catherine Corless.
Birçoğu, amatör bir tarihçinin böylesine büyük bir skandalı ortaya çıkarmış olabileceğine inanamıyordu. Ancak, yaşananları kendi gözleriyle gören bir tanık vardı.
Mary Moriarty, 1970'lerin ortalarında yetimhanenin yakınında bir evde yaşıyordu. Moriarty, 1970'lerin başlarında iki kadının gelip, bir çubuğun ucunda kafatası taşıyan bir genç gördüklerini anlattığını hatırlıyordu.
Mary Moriarty ve komşuları gence kafatasını nerede bulduklarını sordular. Genç bir çalılığa işaret etti ve bakmaya giden Mary Moriarty, bir deliğin içine düştü. Düştüğü yere ışık vurduğunda, 'küçük bohçalar' gördü.
Çürüme ve nemden siyaha dönüşmüş giysilere sarılmışlardı ve tavana kadar uzanan diziler halinde konulmuşlardı.
Yüzlerce olduklarını söyleyen Mary Moriarty, kısa bir süre sonra Tuam'daki doğum hastanesinde ikinci erkek bebeği dünyaya geldiğinde, hastanede çalışan rahibelerin bebeğini giysilere sarılı halde getirdiğini fark etti.
Tıpkı o delikte gördükleri gibi. Mary Moriarty, "O zaman olan biteni anladım. O deliğe düştüğümde gördüklerim bebeklerdi" dedi.
Mary Moriarty, BBC News'e konuştuktan kısa bir süre sonra hayatını kaybetti ancak ailesi anlattıklarının yayımlanmasına izin verdi.

Anna Corrigan
HÜKÜMETİN TESPİTİ VE AİLELERİN UMUDU
2017 yılında Catherine Corless'in bulguları teyit edildi. İrlanda hükümetinin yaptığı araştırma kapsamındaki testlerde 'önemli miktarda insan kalıntısı' bulundu.
Kemiklerin kıtlık dönemine ait olmadığı ve yaşlarının 35 haftalık fetüsten iki ya da üçe kadar değiştiği belirlendi. Bu alanda tam bir soruşturma yürütülmesi için kampanya başlatıldı.
Anna Corrigan da yetkililerden kazıya başlamasını isteyenlerden biriydi.
50'li yaşlarına kadar bir evin tek çocuğu olduğunu sanan Anna Corrigan, 2012'de aile geçmişini araştırmaya başladığında annesinin 1946 ve 1950'de yetimhanede John ve William adında iki erkek çocuğu dünyaya getirdiğini öğrendi.
Anna Corrigan, William'ın ölüm belgesini bulamazken, John'unkini bulmayı başardı. Kayıtlarda 16 aylıkken öldüğü ve ölüm nedeninin 'zeka geriliği' ve 'kızamık' olduğu yazıyordu.
1947'de yetimhanede yapılan bir denetleme raporunda John ile ilgili başka ayrıntılar da vardı. Anna Corrigan, "Normal ve sağlıklı bir bebek olarak doğmuştu ve neredeyse dört kilo ağırlığındaydı. 13 aylıkken artık çişini ve kakasını tutamıyordu ve üç ay sonra da öldü" diyor.
Kuruluşun 'taburcu' kayıtlarında da William'ın 1951'de öldüğü belirtiliyordu. İkisinin de nereye gömüldüğü bilinmiyordu.
Tuam Bebekleri Aile Grubu'nu kuran Anna Corrigan, "Hepimiz isimlerini biliyoruz. İnsan olarak var olduklarını biliyoruz" diyor. Şimdi, Tuam'da neler olduğunu aydınlatmak için çalışmalar başladı.

KAZI SÜRECİ VE ZORLUKLARI
İki yıl sürmesi beklenen kazı operasyonunun başında, geçmişte Afganistan gibi çatışma bölgelerinde kayıp bedenlerin bulunmasına yardımcı olan Daniel MacSweeney bulunuyor.
Daniel MacSweeney, "Çok zorlu bir süreç, gerçekte dünyada bir ilk" diyor.
Kalıntıların birbirine karışmış olabileceğini ve bir bebeğin uyluk kemiğinin, yani vücudundaki en büyük kemiğin yetişkin bir insanın parmağı büyüklüğünde olduğunu belirtiyor.
"Gerçekten çok minikler. Kimlik tespit potansiyelini maksimum düzeyde tutmak için kalıntıları çok çok dikkatli çıkarmalıyız" diyen Daniel MacSweeney, kalıntılardan kimlik tespit etmedeki zorlukların 'hafife alınmaması gerektiğini' vurguluyor.
Ancak araştırma ne kadar uzun sürerse sürsün, Anna Corrigan gibi insanlar hiç tanışma fırsatı bulamadıkları kardeşlerini, amcalarını, halalarını ve kuzenlerinden haber almayı ummaya devam edecekler.

Daniel MacSweeney

