Bir avuç dolar için

Bir avuç dolar için

2019’da başlayan rezerv satışları sonrası Merkez’in beli doğrulmadı. Ekonomistlerin uyarılarına karşın 128 milyar doların ardından arka kapıdan satışlar sürdü. Kuru tutmak için satılacak döviz bulmak üzere önce ihracat gelirlerine el atıldı, ardından ticari kredilere döviz bozma şartı geldi. Şimdi de şirketlere ‘Dolar satın’ telefonu gitmeye başladı.

Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi bütçeye aktarılarak harcandı. 2019 yerel seçimi öncesi başlayan satışlar da rezervleri tüketti. 128 milyar doların eritilmesinin ardından süren satışların bilançosu 190 milyara dayandı. Bir yandan SWAP arayışları sürerken Merkez, 15 Nisan’da hizmet ihracatı gelirlerinin bankalara satılması halinde dövizin yüzde 40’ının alınacağını duyurdu. İki ay sonra BDDK ticari kredi kullanımlarında şirketlere fiilen döviz bozma zorunluluğu getirdi.

MOODY’S’TEN BDDK’YA UYARI: KREDİ UYGULAMASI SEKTÖRE ZARAR VERİR

Moody’s ‘sermaye kontrolü’ denilen uygulama için “Bankacılık sektörünün kredi kalitesine zarar verir” uyarısı yaptı. BOTAŞ’ın gaz kredisi de “Rezervler tüketilince hazin son” şeklinde yorumlandı. Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise iş insanlarının Merkez’den “Sıkışıklığımız var, dolar satın” telefonu aldığını anlattı. Muhalefet “190 milyar yakıldı. KKM’ye milyarlar akıtıldı. Şirketlere zorla döviz sattırıldı. Şimdi sözlü talimat veriyorlar” diyerek sandığa işaret etti.

ÖNLEMLER GÜNÜ BİLE KURTARMADI ÇARE İŞ DÜNYASINDA 'ARANDI'

Ekonomi yönetiminin aldığı kararlar bilimden uzaklaştıkça, işler iyice zorlaştı. Köşeye sıkışan yönetim arka kapıdan kuru tutmak için 130 milyar dolara yakın rezerv yaktı fakat zirve yine de engellenemedi. Alınan önlemlere her gün yeni bir şey eklenirken, tedbirlerin artık günü bile kurtarmadığı görüldü. En son iddialara göre, Merkez Bankası’ndan iş dünyasına ‘sıkışıklık var döviz satın’ telefonları gitmeye başladı.

Türkiye ekonomisinde alınan kararlar TL’nin kaderini etkilemeye devam ediyor. Hükümet’in faiz konusundaki hassasiyeti ve buna karşın dünya merkez bankalarının aldığı agresif kararlar her geçen gün TL’yi daha kötü duruma taşıyor. Bu hamlelerin karşısında bilime dayalı hiçbir kuralı uygulamayan ekonomi yönetimi aldığı hatalı kararlarla birlikte, ekonomiyi gün geçtikçe daha kötü duruma taşıyor. Hükümet’in kuru tutmak için 128 milyar dolarlık yaktığı rezervden sonra doların düşmemesi ve bunun akabinde alınan kararların artık etkisini yitirdiği ortada. Aralık 2021’de kurun yaptığı zirveden sonra ortaya çıkan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemiyle düşüş gerçekleşti fakat bugünlerde yeni zirvelerin oldukça yakın olduğu görülüyor. Tabi sadece KKM değil ondan önce ve sonra kuru tutmak için bir dizi tedbir alındı. Şirketlere TL zorunluluğu getirildi. Haziran ayında Merkez Bankası, ihracat yapan firmalara verilen kredi vadelerini artırdı, faiz oranlarını ise düşürdü. Kredi kullanan firmalar, ihracat gelirinin yüzde 30’unu bir bankaya satmayı ve bir ay boyunca yeniden döviz almamayı taahhüt edecekti. Aynı zamanda dövize geçişi en azından yavaşlatmak için Merkez Bankası, bankaların zorunlu karşılık ve ihbarlı döviz mevduat hesaplarına uyguladığı yüzde 1,5 komisyon oranını yüzde 5’e yükseltti. Öte yandan dövizi olana da kredi vermeme resmi olarak paylaşıldı. Türkiye’de gerek işletme sermayesi gerekse ihracat için TL kredi kullanmadan iş yapan şirket sayısı çok azken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) TL kredi kullanımını için döviz varlığı sınırı getirdi. 15 milyon TL üzerinde döviz varlığı olan kredi kullanamayacak 15 milyon TL’nin altında olan ise aşmama sözü verecek. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şirketlere dolar sınırlaması getirmesinden sonra Merkez Bankası’nın, iş dünyası temsilcilerini arayarak dolar satmalarını istediği belirtildi. İddiayı gündeme getiren Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ iş insanlarının Merkez Bankası’ndan “Şu anda sıkışıklığımız var, bir miktar dolar satın” içerikli telefon çağrıları aldıklarını aktardı.

SENE BAŞINDAN BERİ EN ÇOK TL KAYBETTİ

Dolar/TL kuru dün 17.50 seviyesini aşarak 20 Aralık’taki rekor sonrası gün içi zirveyi test etti. Haziran ayı içinde 17.48’e çıkan kur, BDDK’nin ticari kredilere sınırlama getirmesi ve yurt içinde döviz satışının artmasıyla 16’ya kadar çekilme yaşadı. Kısa süreli düşüşün ardından yeniden 17 üzerine çıkan fiyat, bu hafta doların küresel piyasalarda güçlenmesinin etkisiyle yüzde 1,5 primli işlem görüyor. ABD’den gelen enflasyon oranı yüzde 9,1 ile beklentilerin üzerine çıktı. ABD Başkanı Biden ve Hazine Bakanı Yellen, enflasyonun kabul edilemez seviyelerde olduğunu belirtti. Hükümet kanadı enerji sorununu çözmek için ülkelerle görüşmelerin devam edeceğini belirtirken para politikası için de FED’e destek vereceklerini açıkladı. Enflasyon verisinin ardından FED’in 27 Temmuz’daki toplantıda 100 baz puanlık faiz artışı yapması bekleniyor. Artan beklentilerle ABD Dolar Endeksi 20 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Öte yandan 2 yıllık tahvil faizi de 10 yıllık faizin açık ara önüne geçti. Piyasalarda dolar pozitif fiyatlamanın artmasıyla para birimlerinde de kayıplar hızlandı. Gelişmiş ülke paralarından en çok kayıp Japon yeninde görülüyor. Kanada Merkez Bankasının 100 baz puan ile beklentilerin üzerinde faiz artırması ile gerileyen USD/CAD ise bugün yüzde 1,5 primli. Gelişen ülke paralarının tamamı bugün dolar karşısında düşüş yaşıyor. TL’nin gün içi kaybı fazla değil, fakat sene başı itibarıyla TL, dolar karşısında en çok değer kaybeden gelişen ülke parası olarak negatif ayrışıyor.

RİSK PRİMİ 900’Ü AŞTI

Türkiye’nin risk primi hakkında flaş bir uyarıda bulunan Ekonomist Prof. Özgür Demirtaş, risk priminin 900’e yaklaştığını vurguladı. Demirtaş, bu politikanın ülkeyi felakete götürdüğünü belirtip hükümete inat etmeyip bu yoldan dönmesi çağrısında bulundu. “Türkiye risk primi 900’e yaklaştı. Hükümetin ekonomi politikası bizi felakete götürüyor. Bu yol yol değil, inat etmeyi bırakın, dönün. CDS’in neyi fiyatladığı apaçık ortada” dedi. Ekonomist Mahfi Eğilmez ise ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubunun yol açtığını anlattı. Eğilmez “Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir. İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir. Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor” yorumunda bulundu. Ekonomist Ali Hakan Kara, Türkiye’nin CDS puanının 900’ü geçtiğini paylaştı.

FITCH: EKONOMİ POLİTİKALARI AŞIRI MÜDAHALECİ

Fitch, Türkiye’nin yeni ekonomi politikası karışımının, makroekonomik ve mali istikrar riskleri düşürmeksizin kamu finansmanı ve kamu döviz pozisyonuna yönelik riskleri artırdığını belirtti. Fitch, politika karışımının, daha fazla dışsal ortam zorluğuna rağmen, özellikle 2023 seçimlerine kadar büyümeyi ve istihdamı sürdürmeye odaklandığı görüşünde olduklarını kaydetti. Derecelendirme kuruluşu, Türkiye’de artan enflasyon ve finansman maliyetinin öngörülen borç hizmetlerini önemli ölçüde artırdığını ve devlet Eurobond getiri artışlarına sebep olduğuna işaret etti. Fitch yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin ekonomik politikaların artan şekilde müdahaleci ve öngörülemez olduğunu değerlendirdiklerini belirtti. Artan politika faizinin uygulanabilir görünmediğini belirten Fitch, bu nedenle yetkililerin merkez bankasının döviz tamponlarını artırmak, kredi provizyonlarını yönetmek ve lira cinsi finansal enstrümanların kullanımını artırmak için makro ihtiyati düzenleme ve daha iyi sermaye akışı yönetimi önlemlerini kullanmaya çalıştığını ifade etti. Fitch Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmesinde yeni ekonomi politikası karışımının kamu finansmanı ve kamu döviz pozisyonunda riskleri artırdığına dikkat çekerken söz konusu politikanın makroekonomik ve finansal istikrara yönelik riskleri azaltmadığını belirtti. Fitch raporunda “Zorlu dış ortama rağmen politika karışımının özellikle Haziran 2023’teki seçimlere kadar hala yüksek büyüme ve istihdama odaklı olduğunu düşünüyoruz” ifadeleri yer aldı. 2021’de hayata geçirilen kur korumalı mevduat sistemiyle ihracat öncülüğündeki ekonomik modelde faiz artırmadan TL’nin desteklenmesinin amaçlandığı belirtilerek “Ancak TL üzerindeki baskı yeniden artarak derinleşti. Dolarizasyon yüksek, uluslararası rezervler geriliyor, enflasyon da çok yüksek” değerlendirmesi yapıldı. Politika tepkisinin kamu finansmanında doğrudan ve dolaylı maliyeti olduğuna dikkat çekildi. Geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu düşürülmesine dair “Not düşüşü, bu politika tepkisinin cari açığı fonlamak için sermaye girişlerini çekmekte yetersiz kalmasını, Tüketici Güvenini düşürebileceği ve dış finansman konusundaki riskleri yansıtıyor” dendi. Fitch geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu B+’dan B’ye indirdiğini, görünümünü ise “negatif” olarak teyit ettiğini açıklamıştı.

15-temmuz-2022-kapak

MERKEZ BANKASI’DAN İŞ İNSANLARINA: DOLAR SATMANIZI RİCA EDİYORUZ

Bu tablonun işlerin düzgün gitmediği anlamına geldiğini söyleyen Hakan Güldağ, Türkiye’nin artık her şeyi açık açık konuşması gerektiğini anlattı. Olayı özetleyen Hakan Güldağ, BloombergHT televizyon kanalında birçok iş insanının Merkez Bankası’ndan aranıp “Bir miktar dolar satın” telefonu aldığını duyduğunu aktardı. Güldağ, tanıdığı bir iş adamının yaşadığı deneyimi şu sözlerle anlattı: “Genç bir iş insanı anlattı, ‘Geçenlerde bir telefon aldım, önce şaka sandım’ dedi. Merkez Bankası’ndan birisi aramış, ‘Bir kısım dolar satmanızı istiyoruz’ demiş. ‘Bizim ihracatımız var, yakınlarda alım yapmamız lazım’ demiş. ‘Evet sizi çok yakından biliyoruz ama şu an bir sıkışıklık var, bir kısım dolarınızı satın’ demiş arayın. Onun üzerine ne yapıp edip bir miktar dolar satmış. Arayıp teşekkür etmişler, ‘Size minnettarız’ demişler. Bu tablo bana işlerin çok düzgün gittiğini anlatmıyor. Ben burada iş insanlarının bana aktardıklarını anlatıyorum, hiçbir katkı yok. Bu bana bir başarı tablosu gibi görünmüyor.”

‘ÖNCE 130 SONRA 60 MİLYAR DOLAR YAKILDI’

DEVA Partisi de sosyal medya hesabı üzerinden şu paylaşımı yaptı: “Önce 130 milyar dolar üstüne de 60 milyar dolar yakıldı. Kur Korumalı Mevduata milyarlar akıtıldı. Şirketlere zorla döviz sattırıldı. Şimdi de rica görüntüsü altında sözlü talimatla döviz sattırıyorlar. Bunların hiçbiri çözüm olamaz. Çözüm sandıktadır. Çözüm DEVA’dadır.” DEVA Partisi kurucularından Ömer Fırat Gencal, 37 günde 17.5 milyar doların daha eritildiğini hesapladı. Ekonomistler rezervlerin eksi 60 milyar dolar seviyesinde olduğunu belirtiyor. Gelecek Partili Serkan Özcan ise “Ülke risk priminin 900 baz puana ulaşmış olması sebepsiz değildir! Dünyanın neresinde ‘hukuksuz’ bir biçimde şeffaf olmayan yöntemlerle Merkez Bankası rezervleri satılsa ve net pozisyon yaklaşık 60 milyar dolara düşse risk primi artar! Bu kadar basit” dedi.

MOODY’S: YATIRIMCI GÜVENİ DÜŞÜYOR

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) aldığı kararlara ilişkin bir rapor hazırladı. Raporda BBDK’nın döviz varlığı olan şirketlerin TL kredi kullanımına sınırlama getirmesiyle ilgili kararın bankacılık sektörünün kredi notu için negatif etki oluşturduğunu belirtti. BDDK kararıyla ilgili tartışmalar ülke içinde hala sürerken uluslararası kuruluşlar da tartışmaya dahil oldu. Moody’s’in konuyla ilgili hazırladığı raporda, söz konusu kararların bankaların kredi kalitesine zarar vereceği ve yatırımcı güvenini düşüreceği söylendi.

HERKES FAİZ SİLAHINI ÇEKERKEN TÜRKİYE İZLEYECEK

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) bu ayki toplantısına ilişkin beklenti, haftalık repo faizinin yüzde 14,00 seviyesinde sabit tutulacağı yönünde oluştu. 2022 yıl sonuna ilişkin 8 ekonomist görüş belirtti ve medyan tahmin yüzde 14,00 oldu. Ekonomistlerin 7’si yıl sonu için faizi yüzde 14,00 olarak öngörürken, 1’i faizin yüzde 24’e yükseltileceğini beklentisini dile getirdi. Geçen ayki ankette 2022 sonu faiz beklentisi yüzde 14,00 seviyesinde bulunurken, tahminlerin tamamı yüzde 14,00 seviyesinde oluşmuştu. TCMB, bu yıl Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında beklentilere paralel olarak faizde herhangi bir değişikliğe gitmemişti. Öte yandan ABD Merkez Bankası’nın (FED) en az 75-100 baz puan arasında artışa gideceği tahmin ediliyor. AB ve diğer merkez bankaları da faiz silahını çekerek ısınan ekonomileri soğutmaya çalışıyor. Türkiye Merkez Bankası ise yine dünyayı izleme yolunu seçiyor.

YORUMLAR (19)
19 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN