Otomotiv sektöründe Çin’in yükselişi Batılı otomotiv devlerini sarsıyor. Öyle ki bu sarsım, Avrupa’nın büyük şehirlerinde de etkisini gösteriyor ve halkın hepsi arabalarına veda ediyor…
Avrupa'nın büyük şehirlerinde, otomotiv sektöründe büyük bir değişim yaşanıyor. Batılı otomotiv devlerinin Çinli markalarla kıyasıya rekabet ettiği bir dönemde, Avrupa'da halk otomobillerini terk etmeye başlıyor. Artan çevresel kaygılar ve trafik sıkışıklığından bıkan şehirler, araçsız yaşamı teşvik eden radikal adımlar atıyor. Avrupa'da, araç kullanımını kısıtlayan politikalar hızla yayılmaya başladı.
AVRUPA ŞEHİRLERİNDE ARAÇSIZ YAŞAM DÖNEMİ BAŞLIYOR
Washington Post'un haberine göre, Avrupa şehirleri hızla otomobillerle olan ilişkilerini azaltıyor. Bu değişim süreci, park yerlerinin kaldırılması, özel bisiklet yolları oluşturulması ve çevreye en çok zarar veren araçların şehir merkezlerine girmesinin engellenmesi gibi önlemlerle kendini gösteriyor. Bazı Avrupa şehirlerinde ise mahalleler tamamen araçlardan yasaklanmış durumda.
Norveç'in başkenti Oslo, "araçsız yaşam"ı teşvik eden bir politikaya sahiptir. Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ise "otomobil bağımlılığının sona erdirilmesi"ni savunarak, bu fikri şehirdeki ulaşım politikasının merkezine koyuyor. Bu tür değişimler, Avrupalılar için normalleşmeye başlamışken, Amerika'da araçsız yaşam fikri hâlâ radikal bir öneri olarak görülüyor.
AVRUPA’NIN BÜYÜK ŞEHİRLERİNDE TRAFİK VE ÇEVRE POLİTİKALARI
Barbara Stoll, Brüksel merkezli Temiz Şehirler Kampanyası Direktörü, bu tür programların Avrupa'da hızla yayıldığını belirterek, "Büyük Avrupa şehirleri, otomobilin hayatımıza çok uzun süredir hakim olduğunun farkına varıyor" dedi. Gerçekten de, birkaç on yıl önce Avrupa şehirlerinde mühendisler, araç erişimini kolaylaştırmak için devasa otoyollar ve tüneller inşa ediyorlardı. Bugünse bu şehirler, araçsız yaşam için daha iddialı adımlar atmakta.
NEW YORK’TAN ARAÇSIZ YAŞAM HAMLESİ GELDİ
Avrupa'daki gelişmelere benzer bir değişim, Amerika'da da görülmeye başlıyor. 2024 yılı itibarıyla New York, yoğun saatlerde Manhattan'a araçla giriş yapmayı 9 dolarlık bir ücretle sınırlayarak, trafik sıkışıklığını azaltmayı hedefliyor. Bu program, ekonomik zarar vermeden şehir içi ulaşımda daha az trafik ve daha iyi bir deneyim sağlamayı amaçlıyor. Ancak, bu program New York dışındaki bölgelerde büyük tepkilere yol açtı. Trafik ücretlerinin, işçi sınıfı sürücüleri ve küçük işletmeler üzerinde olumsuz etkiler yaratacağı kaygıları da var.
AVRUPA’DA TEMİZ HAVA VE SIFIR EMİSYON POLİTİKALARI DESTEKLENİYOR
Avrupa'da, araçsız yaşamın desteklendiği bu yeni politikalar genellikle çevresel kaygılarla ilişkilendiriliyor. 2022 yılı itibariyle Avrupa Birliği'nde sera gazı emisyonlarının dörtte biri ulaştırma sektöründen kaynaklanıyordu. Birçok Avrupa şehri, hava kirliliğini azaltmaya yönelik önlemleri ön planda tutuyor. Milano, Londra ve diğer Avrupa şehirleri, kirli araçları yasaklayarak ya da şehir merkezlerine erişim için ücretlendirerek emisyonları düşürmeye çalışıyor.
Londra, "dünyanın en büyük temiz hava bölgesi" olarak tanımlanan bir sistemde, emisyon standartlarını karşılamayan araçlardan ücret alırken, Milano da New York'taki gibi benzer bir ücretli geçiş sistemi uyguluyor.
HOLLANDA’DAN DİKKAT ÇEKİCİ ARAÇSIZ PROJE
Hollanda, araçsız yaşamın örneklerinden birine daha imza atıyor. Utrecht yakınlarındaki Merwede Mahallesi, 12 bin kişilik bir araçsız alan olarak inşa edilecek. Bu mahalle, toplu taşıma araçlarıyla bağlanacak ve sakinlerine araçsız yaşamın sunduğu tüm faydaları sunacak. Proje yöneticisi Mirjam Schmüll, araçları mahalle dışına yerleştirmenin, bölgenin yaşam kalitesini artıracağını belirtiyor.
PARİS VE DİĞER AVRUPA KENTLERİNDE RADİKAL DEĞİŞİM
Paris, çevreyi kirleten araçları yasaklayarak, şehir içi ulaşımı yeniden tasarladı. 50 bin park yeri kaldırıldı, yüzlerce kilometrelik bisiklet yolu eklendi ve birçok alan yaya bölgesine dönüştürüldü. 1990 yılından bu yana Paris'teki araç kullanımı yaklaşık %45 oranında azaldı. Şehir, bu dönüşümün öncesi ve sonrası fotoğraflarını kullanarak, araçsız yaşamın getirdiği değişimleri gösteriyor.
Avrupa'daki büyük şehirler, otomobilsiz yaşamı teşvik ederek şehir planlaması ve sağlık politikalarında büyük bir değişim yaratıyor. Ancak bu değişim, her şehirde aynı hızda gerçekleşmiyor. Stockholm gibi bazı şehirler, iş kaybı ve şehir merkezlerinin cazibesinin azalması endişeleri nedeniyle araçsız yaşam projelerine geçici olarak ara vermiş durumda.
Kişisel araçlar Avrupa'da hala özgürlük ve bireysellik sembolü olmasa da, otomobil kısıtlamaları bazı şehirlerde tepkilerle karşılaşıyor. Bu tepkiler, gürültülü belediye toplantıları, protestolar ve vandalizm gibi olaylarla kendini gösteriyor. Avrupa'da otomotiv sektörü, çevre dostu politikalarla yeniden şekillenmeye devam ederken, diğer kıtalarda da bu tür uygulamalar için model olma potansiyeli taşıyor.