İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yaşanan siyasi kriz, piyasaları sarsarken Merkez Bankası yeniden faiz artışına yöneldi. Piyasalarda güven kaybı büyürken, ekonomist Prof. Dr. Selva Demiralp Türkiye ekonomisinin ikinci bir "acı reçete" dönemine girip girmeyeceğini sordu.
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan siyasi gerilim, Türkiye ekonomisini hem sembolik hem de pratik düzeyde derinden etkiledi. KOÇ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp'in BBC Türkçe’de yer alan analizinde, siyasi kriz sonrası artan belirsizliklerin özellikle finansal piyasalarda bir "deprem etkisi" yarattığı belirtiliyor. Analiz, bu gelişmenin ardından gelen faiz artışları ve döviz müdahaleleriyle şekillenen ekonomik tablonun, yeni bir "acı reçete" dönemine kapı araladığını öne sürüyor.
MERKEZ BANKASI GERİ ADIM ATTI
Aralık 2024’ten itibaren başlayan faiz indirim süreciyle politika faizi %50’den %42,5 seviyesine düşürülmüştü. Ancak İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından oluşan güvensizlik ortamı, Merkez Bankası’nı faiz artışına yöneltti. Banka önce faiz koridorunun üst bandını 350 baz puan artırdı, ardından 17 Nisan’daki Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini %49’a yükseltti.
Demiralp'e göre bu kararlar, hem piyasa müdahalesiyle döviz rezervlerinin hızla eridiğini hem de Merkez Bankası’nın yeni bir faiz artırım sürecine mecbur kaldığını gösteriyor. Swap hariç net rezervlerin son bir ayda yaklaşık 50 milyar dolar azaldığı tahmin ediliyor.
HANE HALKI DÖVİZE DÖNDÜ
Koç Üniversitesi’nin yürüttüğü hane halkı anketine göre, vatandaşların tasarruf tercihleri de bu dönemde ciddi şekilde değişti. Nisan ayındaki verilere göre dövize yönelim %13 artarken, altın yine önde gelen yatırım araçlarından biri olmayı sürdürdü. İlginç biçimde TL mevduata olan yönelim de %8 arttı. Bu durum, faiz artışlarının döviz kaçışını bir ölçüde yavaşlattığını gösteriyor.
REEL SEKTÖR BASKI ALTINDA
Artan faizler yalnızca tasarruf eğilimlerini değil, kredi kullanımını da etkiliyor. Özellikle kredi faizlerinde gözlemlenen yükseliş, reel sektörün finansmana erişimini zorlaştırırken konkordato başvurularındaki artış da dikkat çekici. 2025’in ilk çeyreğinde 583 konkordato başvurusu yapıldı; bu, 2024 toplamının üçte birine denk geliyor. Tüketici kredilerindeki sorunlu kredi oranı ise %3,5–4 seviyelerine yaklaşmış durumda.
YUMUŞAK İNİŞ HÂLÂ MÜMKÜN MÜ?
Merkez Bankası’nın yıl sonu için %24’lük enflasyon hedefi, şimdiden tartışmalı hale gelmiş durumda. Demiralp, %32’lik baz senaryonun ötesinde, %36’lık kötümser senaryonun gerçekleşme olasılığının arttığını belirtiyor. Buna rağmen, Türkiye’nin ihracat yapısının resesyondan daha az etkilenebileceği, büyümenin pozitif bölgede kalabileceği ve %2 civarında bir GSYH büyümesinin mümkün olduğu öngörülüyor.
BBC Türkçe’nin analizine göre bu durum “sert iniş” olarak değil, daha çok “yerinde sayış” olarak tanımlanabilir.
KÜRESEL RİSKLER DEVREDE
ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşlarını yeniden tırmandırabileceğine yönelik söylemleri küresel ekonomi üzerinde yeni bir baskı yaratırken, Türkiye’nin bu ortamdan nasıl etkileneceği de merak konusu. Küresel büyümenin yavaşlaması ihracatı olumsuz etkileyebilir, ancak enerji fiyatlarının düşmesi ve doların zayıflaması Türkiye için olumlu gelişmeler olabilir.