TÜSİAD YİK toplantısında konuşan Başkan Orhan Turan, 'tek sesli' yönetim anlayışına karşı itirazını dile getirdi. “İktidarın, halkın seçtiği kişiler tarafından, yaşam boyu değil, sınırlandırılmış bir süre için ve mutlak değil, sınırlandırılmış yetkilerle kullanıldığı, cumhuriyet tercihi yapılmıştı" diyen Turan “Bireyi devlet karşısında güçlendirmenin, bireyi topluma ve devlete ezdirmemenin gerekli olduğunu da biliyoruz" dedi, bunu yaparlarken Kurtuluş Savaşı sürecini örnek alacaklarını belirtti.
Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısında konuşan Başkan Orhan Turan dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
"Ülkemizin coğrafi konumlanışı da tarihsel modernleşme çizgisi de bugün transatlantik ittifak ve AB ile cisimleşen modern dünyanın parçası olma doğrultusundadır. Avrupa Konseyi, NATO üyeliği, AB katılım hedefi ve Gümrük Birliği konuları, hep bu köklü anlayışın doğal sonuçlarıdır. Uzun vadeli çıkarları ifade eden bu konum iç siyasetteki dinamiklere feda edilmemeli" diyen Turan, seçimlere az bir süre kala 'demokrasi talebi'ni yüksek sesle ifade etti.
Turan konuşmasına şöyle devam etti:
"Devleti güçlü kılarken, insan haklarını, özgürlükleri, katılımcılığı ve çoğulculuğu da güçlendirmeyi akılda tutmalıyız. Ülkemizi uluslararası arenada büyük ve güçlü kılmanın yolunun; adil, şefkatli ve gücün paylaşıldığı bir devlet yapısından geçtiğini hatırlamalıyız.
Cumhuriyetimiz kurulurken yapılmış olan tercihlerden en belirleyici olanı, egemenliğe ilişkindi. İktidarın, halkın seçtiği kişiler tarafından, yaşam boyu değil, sınırlandırılmış bir süre için ve mutlak değil, sınırlandırılmış yetkilerle kullanıldığı, cumhuriyet tercihi yapılmıştı.
BİREYİ DEVLET KARŞISINDA GÜÇLENDİRMENİN GEREKLİLİĞİNİ BİLİYORUZ
Ülke olarak büyük ideallerimiz var. Ama bu büyük ideallerin, bireyi aşan ve ezen boyutunun yol açabileceği risklerin de farkındayız. Bu nedenle bireyi devlet karşısında güçlendirmenin ve bireyi topluma ve devlete ezdirmemenin gerekli olduğunu da biliyoruz.
YEREL KONGRELER DÜZENLENECEK
TÜSİAD olarak, yüzüncü yılımızda yeni bir proje başlatıyoruz. Cumhuriyetin kuruluşunda yerel toplumsal dinamiklerin katkısından ve katılımcılığından hareketle, cumhuriyetin kurucu unsurlarından olan yerel kongrelerden ilham alarak, demokrasinin erdeminin çoğunluk kararından değil, çoğulculuktan geldiğinin farkında olarak, cumhuriyetin, toplumun tüm vatandaşlarının eşit katılımı üzerine kurulu olduğunu hatırlayarak, cumhuriyet tarihi boyunca reformculuğun devletteki önemini ve toplumdaki karşılığını bilerek, 'şimdi söylemek değil, söyleşmek zamanı' diyoruz.
Önümüzde, ortak geleceğimizi kurgularken, cevap bulmamız gereken sorular var: Cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte nasıl güçlendireceğiz? Küresel dönüşümlerde, ulusal stratejimizi nasıl konumlandıracağız? Çevreyi koruyan bir kalkınma nasıl olmalı? Refahı artırırken, bölüşümü daha adil nasıl yaparız?
TÜRKİYE HAYALİMİZİ HEP BİRLİKTE KONUŞMAYA BAŞLAYALIM
Hangi inançtan, hangi etnik kimlikten, hangi sınıftan, hangi cinsiyetten, hangi toplumsal gruptan olursak olalım, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için Türkiye hayalimizi hep birlikte konuşmaya başlayalım. Konuşarak, birbirimizi dinleyerek, anlayarak, her kesimin umut ve hayallerini içeren ortak bir gelecek noktasında birleşelim.
Ve belki daha da önemlisi, son zamanlarda biraz kaybetmiş olsak da, toplum içinde sorunları tartışma geleneğimiz var. Ulusumuzun çok değerli enerjisini, kamplaşma ve kutuplaşmanın yarattığı gerilimlerle heba etmeyelim.”
