Görüşler

Mısır gezisi ve geçmişle hesaplaşmak

Mısır gezisi ve geçmişle hesaplaşmak

Hukukçu Mustafa Everdi ‘Seyahate çıkınca oluşan özlem, ülkendeki iyi yönleri getirir hatırana. Ben ayrıca kendi geçmişimle, ideolojik geçmişimle de hesaplaşma fırsatı buldum Mısır gezisinde’ diyor.

MISIR MI EGYPT Mİ?

Yakınlarda Mısır seyahati yaptım. Seyahat insanın dünyaya açılan penceresidir. Zaman ve imkân bulunca arada bu pencereden bakmak gerekir. Ülkelerin geçmişi hakkında en temel kaynaklar arasında seyahatnameler var. Ayrıca başka bir coğrafyaya geziye gidince ülkeni de sevmeye zaman bulursun. Seyahate çıkınca oluşan özlem, ülkendeki iyi yönleri getirir hatırana. Ben ayrıca kendi geçmişimle, ideolojik geçmişimle de hesaplaşma fırsatı buldum bu gezide.

Biz Mısır’a neden Mısır diyoruz da uluslararası adı Egypt? Egypt; Kıptî Ülkesi demek. Mısır’ın asıl sahipleri Kıptîlerdi. Bugün genelde Hristiyan olan Kıptîler nedeniyle Batı Egypt adı verdi. Mısr ise Mim Sad Ra harflerinin kolajıdır. Meşakkat, Sabır, Refah kelimelerini içerir. Geçmişte refah içinde olduğu antik şehir ve tapınaklardan belli. Meşakkat ve sabır bugüne yaklaştıkça sorunu Mısr’ın.

Mısır, batılılaşmayı bizim gibi “şeytanlaşma” ya da emperyalist sömürü görmediği için Fransa’ya olumlu bakıyor. Bu sayede eğitim sistemi Fransa ekolünü takip ediyor. İlkokuldan liseye kadar eğitim zorunlu ve parasız. Ortaokuldan sonra meslek okullarına yönlendiriliyor, bir meslek edinsin diye öğrenciler. Zeki ve çalışkanlar da Lise ve Üniversiteye. Arapça ve İngilizce zorunlu derslerden olduğu için yabancı dil öğretimi de başarılı.

Mısır’da, gerek Hristiyanların mevcudiyeti gerek batılı ilişkiler nedeniyle, kılık-kıyafet sorunu, farklı inanç meşrep ve hayat tarzları bir arada sürüyor. Bazı radikaller Hristiyan turistlere saldırma olayları olsa da gezi boyunca mini etekli, örtülü, her insan hiçbir tepki görmeden dolaşabiliyor Mısır’da. Sadece camilere girerken mazbut örtüler gerekiyor.

AYDINLANMIŞ BATI, IŞIKLI DOĞU

Benim için eski hatıralar, İslamcı geçmişimin hesabının görüleceği bir yerdi Kahire. Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile birlikte batılılaşmanın muhasebesinin yapılacağı bir yer aynı zamanda. İslam medeniyeti zirvedeyken bu batı neden güçlendi ve İslam coğrafyası güçlü olmak için batıya benzeme yoluna neden girdi? İslam sadece güç üzerinden, devletin fetihler yapabileceği, ganimetlere ulaştıran, üç kıtada at oynatan dönemlere erişebilmek için bir zafer sarhoşluğunu mu ima etmeliydi?

Türkiye’nin Cumhuriyet inkılapları karşısında Mehmet Akif’in sığındığı Kahire bu mu? Türkiye’ye bakınca ne kadar arkaik bir çağdan kalmış, bizden 40-50 yıl geriden bu ülke mi Müslümana sığınak? Mısır Hidivi ailesinden Osmanlı’da İslamcılığın en tutarlı görüşlerini sergileyen Said Halim Paşa’nın memleketi, aynı zamanda. Öğrenci bütçesini talan eden “Fizilalil Kuran” tefsirini edinmek için katlandığımız o mahrumiyetler. Günler geceler boyu cilt cilt külliyatını okuduğumuz Seyyid Kutup’un fikirlerine hayat veren coğrafyayı görmek, böyle bir karmaşaya mı sürüklemeli bizi?

Muhammed Kutup’tan İslami edebiyat ve sanat anlayışı kazanmak için bütün o geceler boyu kitap okumaktan yaşamaya zaman bulamadığımız tarihimizle yüzleşmek demekti bir yerde Kahire. Müslüman Kardeşler teşkilâtının önde gelen liderlerinden Abdülkadir Udeh’in İslam Ceza Hukukunu okuyup İslam Devletinde geçerli olacak hukuk düzenini kurmaya çalıştığımız o romantik gençlik çağlarında. İdealist gençlerin dinî otorite olmak amacıyla El-Ezher Üniversitesinde eğitim görebilmek için yayan yapıldak yollara düştüğü Kahire böyle mi olmalıydı? Yoksulluk, karmaşa, darbelerle süren bir idare.

Enver Sedat’ı bir törende öldüren Yüzbaşı Halid el-İslâmbûlî kahraman mı yoksa ülkesini kaosa sürükleyen bir kurban mı? Hasan El Benna’nın kurduğu Tahrir Meydanında toplanarak Hüsnü Mübarek’i alaşağı edip Mursi’yle iktidara ulaşan Müslüman Kardeşlere ne oldu? Rabia işareti ile çağdaş firavunlara isyan eden bir kurtuluş ordusu mu yoksa İslam muhayyilesinin son çırpınışı mı idi İhvan-ı müslimin? Risaleler okuyup bir odaya tıkılmakla geçen bütün o tarihimiz bugünleri görüp hicrana düşmek için miydi? Enver Sedat’ın öldürüldüğü platformu, görkemli mezarını görünce, hangi silahlı eylem bir milletin hayatını kurtaracak diye soru sormak lüks değil mi bir turiste?

DEVRİM Mİ EVRİM Mİ?

30 milyona yaklaşan nüfusu ile kaos, fakirlik, plansızlık ve yoksulluğu ile sefaleti mücessem hale getiren bu şehir mi, başka medeniyetlerle yarışabilecek? Antik medeniyetin on binyıldır hala ayakta ve hayatta olan Tanrı Kralların devasa eserleri ile bu şehirler mi yarışabilecek? Mısır mitolojisinin gücü ile Çoban Kralların mesajı hangi üstünlükle karşılaşacak? Bugün Müslüman coğrafyanın o çağların ihtişamından sonra bu düşüşü nasıl açıklanabilir? Antik Medeniyet seçkinler, asiller, saray çevresinde inşa edilebilen ihtişamlı bir geçmiş ise, bugünkü fakirlik ve sefalet, dış yardımlara muhtaç bir ülke, döviz sınırlaması ile hayati ihtiyaçlarına yabancı para bulmak için ülkeyi turistlere cennet, halkına cehennem kılan bu sonuçlar nasıl açıklanabilir?

Kafamda derin ve çetrefilli sorular ve turiste güzelliklerini sergileyen mekânlar çelişkilere düşürüyor beni. İhtişam ve sefalet, baskı, terör ve sindirilmiş halklar, ülkesi için mi yoksa ihtirası için mi hükmeden yöneticiler ile hareketli bir hayatı zevk arzu ve eğlenceli bir cümbüşe çeviren zenginler mi? Yoksa fakirliği görünen bir resme çeviren yoksullar mı? Bu ülkenin bir gerçeği? Bütün bir coğrafyanın görünen resmi?
Tahlil, analiz ve bizi ikna eden bir yoruma ulaştıran çıkmadı aramızdan! MİT bile Seyyid Kutup’un İslamda Sosyal Adalet kitabını Türkiye’de bestseller kılarken ne öngörmüştü acaba? Modernleşmeyi Mısır üzerinden taklit eden Türkiye, İslamcılık için adresi de neden Mısır göstermişti?

BATILILAŞMANIN DİKENLİ YOLLARI

Başbakan idam eden ve darbelerle yönetilen Mısır, Türkiye’nin 1960’lı yıllarını yaşıyor, bir yerde. Askeri yönetim herkesi sindirmiş ve ben tekbir getirdikçe, “Hazreti Mursi keremellahu veche” dedikçe neden gelip bana sarılıyor ve gözleri ışıldıyor garip Müslümanların? Minyeli Abdullah’ı yazan neden Türkiye’yi zemin kılmamıştı da Mısır’a taşımıştı bu mücadeleyi?

Tahtavi’nin nesnel batı yorumlarına bakınca aradan geçen 200 sene bizi neden daha irrasyonel ve hamasete sığınan bir anlayışa ulaştırdı? Mısır’dan 40 yıl ilerde olan Türkiye tekrar geçmişin anlayış ve zihniyetine düşmek için neden bu kadar iştahlı? Firavunlar ülkesinde hak ve batıl mücadelesi, yoğun yaşanmış diyenlere selam söylemek Hasan el Benna’ya ,Mursi’ye rahmet dilemek de kişisel tarihimize bir vefa sayılmaz mı? Yoksa artık İslamcı değilim ve hatta dinle de mesafeliyim diye geçmişimizi sileyim mi? Türkiye neden bir muhasebe ve hesaplaşmaya girmez de hala hamaset ve hamakate prim verir?

SILA HASRETİ

Mehmet Akif’in sıla hasreti ile mekân edindiği Han El Halil Çarşısındaki Fişavi Kıraathanesine gitmek, Necip Mahfuz’un yemek yediği lokantasına uğramak, Ettahrir’e yakın kitapçıları ve Mevlevihane’yi dolaşmak, Mühendisyn’de bir balık yemek, Cafe Laguna’da bir nargile tüttürmek planlarımız arasında. Ne mümkün. Çarşıya girince, bir kahve içebilmek ancak turiste sunulan. Üstelik oynak müzikler eşliğinde şenlikli bir kalabalık, her bir kahveye davet çığlıkları arasında çarşının curcunasına nasıl katlanmıştı Mehmet Akif acaba? Biz bir saatlik seyir için bunca azaba düşerken?

Hemen karşıdaki El Ezher, Sorbon, Trinity ve Salamanca Üniversitesi ile aynı zamanda kurulmasına rağmen bu yarıştan nasıl koptu? Geçmişi ihtişamla yaşamak çabasından, haşr zeyl ve tekrardan bugüne ve geleceğe merhem olacak bir ufka neden sahip olamıyor? Hemen yanıbaşındaki Hüseyn Camisindeki Hz. Hüseyin’in hatırasına yapılan türbe demirlerine yapışan, öpen ve ağlayan Şiiler ve türbeye bitişik görkemli camide namaz kılan Sünniler neden umutlu görünmüyor, geleceğe aydınlık bir yüz ışıltılı bir gözle bakamıyorlar?

Müze gezisinden sonra buluşma saatini beklediğimiz sırada Sisi askerlerinin karakol kurduğu alanda rabia işareti ve tekbir getirerek günlerce televizyondan seyrettiğimiz Tahrir Meydanı eylemlerine kendimi kattım ben. İçimdeki çocuğun sesini kırmayayım diye. Devrimci gençliğimize bir selam olsun diye de. Ne meydanlar bir atılıma çağrı ne eylemim devrime bir ima! Turist olunca hayatımızı adadığımız dava, teatral bir görünüme, turistik bir resme fit oluyor. İdealist devrimler gerçekleşmeyince midealist bir turist olmak ne kadar kolay!

Kalbimiz bu iniş çıkışlar, darbeler, kaotik dönemler yaşamaktan yorgun düşünce en iyisi Nil’de bir tekne gezisi ve raks dans ve ışıklı Mevlevi gösterisi ile gezinin eğlenceli bir programı da olduğunu ispat etmek istiyor, Mısır. Turisti müşteri görünce ona eğlenceli bir gece ayarlamak da ülkenin zenginliği. Kültürel bilinçlenme de “over dose” olmuşuz. Biraz eğlenmek de hakkımız. Turist dediğin sürekli yolunmak üzere yabancı diyarlara gelmiş bir kaz. Her beklentisinden yararlanmak gerekir. Para onda çünkü. Başka bir diyarda kazanmış ve buralara harcamak için gelmiş. Dövizleri geri götürmesine fırsat vermemek lazım. İstediği kadar cimri olsun. Bir şekilde söğüşlemek için cazibeli fırsat ve teklifler sunabilir her ülke.

O kadar yoğun düşünce, bireylerin, ülke tarihindeki önemsizliği dank edince kafamıza, dava diye yorulduğumuz hayatımız hiçbir yere ulaşmadığını kabullenince vur patlasın çal oynasın diyecektik en sonunda. Her yeri bıngıl bıngıl titreyen dansözlere eşlik etmek, Kahireli kadınla evlenmeyen bakir sayılır diyenlere hak vermek için el çırpmak, her alanda kutsal virajlar alırken kıvırmak da bir yetenek bizlerde.
Allah var, gecenin o vaktinde Nil’in esintisi, gemilerden yükselen müziğin şamatası, ne düşünce ne dert tasa bırakıyor kafamızda. Oynak bedenlere iştirak ederek hayatın şenlikli yanına düşmek de bir imtihan diye sarılıyoruz kameralara. Nasıl olsa büyük davalar, idealler ve üstanlatılar dönemi sona erdi.

Kahramanlık Çağından özgür bireyleri öne çıkaran postmodern bir zamandayız. El Ezher, dindarlar ve doğu hala bunun farkında olmasa da.

30kr11-ress.jpg

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir