TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Bülent Kaya, İsrail ile ticarete yönelik protestolar nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanan gençlerin durumunu gündeme taşıdı. Kaya, yargının iktidar tarafından bir baskı aracı olarak kullanıldığını iddia ederek, AK Parti milletvekillerine “Bu dokuz kişinin başörtülü bir hâkim tarafından tutuklanmasını Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız vicdanlarının neresine yerleştiriyor?” diye tepki gösterdi.
TBMM Genel Kurulunda Saadet Partisi Grubu adına söz alan Bülent Kaya yaptığı konuşmada İsrail ile ticareti protesto ettikleri için Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla göz altına alınıp tutuklanan gençlerin durumunu gündeme getirdi.Türkiye'de yargının iktidar eliyle sopa olarak kullanıldığını ileri süren Kaya, AK Partili milletvekillerine seslenerek, “Bu dokuz kişinin başörtülü bir hâkim tarafından tutuklanmasını Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız vicdanlarının neresine yerleştiriyor?” diye sordu.
Nehirden denize özgür Filistin demek suç sayıldı... Erdoğan'ı protesto eden 9 kişi tutuklandı
SP Grup Başkanvekili Kaya TBMM genel kurulunda yaptığı konuşmada konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:
Çok rahat, bir tebligatla gelebilecek insanların sabah saatlerinde veya gece yarısı gözaltına alınabildikleri ya da çağrıyla gelebilecek olan kişilerin âdeta terbiye edilme adına kolluk kuvvetleri vasıtasıyla cezalandırılması cihetine gidildiği süreçleri daha önce de yaşadık. Son olarak, herhangi bir şiddet eylemi içermeyen, kamu güvenliğini tehdit etmeyen, sadece ve sadece Filistin davasındaki hassasiyetlerini dile getiren 7'si kadın, 2'si erkek olmak üzere 9 gencimizin dört gün boyunca âdeta gözdağı verilerek Vatan Emniyet Müdürlüğünde Terörle Mücadele Başsavcı Yardımcısının yürüttüğü bir soruşturmayla gözaltında tutulmalarını asla ve asla kabul etmiyoruz.
"Filistin özgürleşsin" çabalarının karşılığı dört gün Vatan Emniyet Müdürlüğünde nezarette tutulmak mı olmalıydı?
Bu soruşturmada var olan hukuksuzlukların, başta Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili arkadaşlar olmak üzere buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızın vicdanlarını kanattığını biliyorum ama vicdanlarımızı kanatması yetmiyor, sesimizi yükseltmemiz lazım. Bu çocuklar sizlerin de kardeşleri, çocukları olabilirdi. Gençler bunlar, Filistin konusunda hassasiyetleri var. Ülkelerinin Başkanlarının veya ülkelerin Hükûmetlerinin yaptıkları, yapamadıkları vardır; seslerini yükselterek daha fazla bir inisiyatif almalarını talep etmenin neresi terörle mücadele kapsamına giriyor? Bu çocukların "Filistin özgürleşsin" çabalarının karşılığı dört gün Vatan Emniyet Müdürlüğünde nezarette tutulmak mı olmalıydı? Ve bu 9 kişinin başörtülü bir hâkim tarafından tutuklanmasını Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız vicdanlarının neresine yerleştiriyor? Biz, hâkim ister başörtülü olsun ister başörtüsüz olsun, verdiği karara bakarız.
Dolayısıyla hâkimin başörtüsüyle ilgilenmiyoruz, verdiği kararla ilgileniyoruz. Ama mütedeyyin, namaz kıldığını, Filistin için yüreğinin yandığını -ki öyle olduğunu biliyoruz- bir Cumhurbaşkanı olacak, "Filistin için daha fazla şeyler yapın, bu yaptıklarınız yeterli değil" diye bağıran gençler olacak ve siz kendi devri iktidarınızda dört gün boyunca bu insanları nezarette tutacaksınız; bu, vicdanın, merhametin neresine sığıyor? Sayın Cumhurbaşkanı şefkatle onlara "yavrum" diyerek seslendi, o şefkatin aslında sahte bir şefkat olmadığını göstermek istiyorsa bu 9 kardeşimizin tutukluluğunun bir an önce sona erdirilmesi lazım. Biz hiç kimseden adalet dilenmiyoruz, bu gençler de dilenmiyor ama sizin vicdanlarınızın rahatlamasına ihtiyaç var; yarın bir gün tarih nezdinde sizlerin bu utancı yaşamamaya ihtiyacınız var, yoksa o gençler zaten tarihe geçtiler ortaya koydukları asil duruşla...
Size ne oldu da otuz yıl içerisinde mağdurken bugün mağrur bir şekilde onların zulüm görmesine sessiz kalıyorsunuz? Bu sıralarda oturan milletvekili arkadaşlarımız da otuz sene önce, o gençlerle aynı duyguları yaşıyorlardı; 28 Şubat süreçlerinde kolluk kuvvetleri tarafından ağızları zorla kapatılırken bugün, bu 9 kardeşimin yaşadıklarını hissediyorlardı. Size ne oldu da otuz yıl içerisinde mağdurken bugün mağrur bir şekilde onların zulüm görmesine sessiz kalıyorsunuz?
Olabilir, haksız da olabilirler; olabilir, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yaptığı bazı şeyleri görmüyor da olabilirler; olabilir, reel politik olarak sizin yapamayacağınız bazı şeyleri talep de edebililirler ama şiddete bulaşmamışlarsa bu gençlerin vicdanını kendi vicdanınızla beraber köreltmeyin; hiç olmazsa bu gençlerin vicdanının duru kalmasını sağlayın. Emin olun, bu, tarih karşısında sizlerin de bir borcudur ama en fazla o gençlere ve ailelerine olan bir borç olduğunu buradan bir kez daha ifade ediyorum; bu yanlıştan bir an önce dönün.