Babacan 'helalleşmek istiyorum' diyerek yaşadığı pişmanlığı anlattı

DEVA Partisi lideri Babacan, KARAR TV'de Bi' Karar Ver programında 'Helalleşmek istiyorum' diyerek yaşadığı pişmanlığı anlattı. Babacan, ''2017'de referandumunda keşke konuşmama kararımı bozup konuşsaydım. Millete keşke bu iş yanlış, memleketin başını belaya sokacağız' diye anlatsaydım. Önce imzalar toplandı sonra milletvekilleri gördü, sır gibi saklandı. Meclis'e sunulurken pat diye ortaya çıktı. Keşke çıkıp avaz avaz bağırsaydım 'yanlış, yapmayalım bu işi' diye.'' dedi.

EDA SANĞU

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, KARAR TV'de Bi' Karar Ver programında Elif Çakır ve Yıldıray Oğur ile gündemi değerlendirdi. Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en az üç çocuk şartının konut destek paketinde de şart olmasından, Adalet Bakanı Bozdağ'ın HDP'yi ziyaretine, Altılı masadan başörtüsü meselesine kadar birçok konuda dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' duruşunu desteklediğini ve samimi bulduğunu söyleyen Babacan en büyük pişmanlığını açıkladı: Kendi adıma büyük bir helalleşme ihtiyacı hissediyorum. 2017'de referandumunda keşke konuşmama kararımı bozup konuşsaydım. Millete keşke bu iş yanlış, memleketin başını belaya sokacağız' diye anlatsaydım. Önce imzalar toplandı sonra milletvekilleri gördü, sır gibi sakladılar. Keşke çıkıp avaz avaz bağırsaydım 'yanlış, yapmayalım bu işi' diye.'

'NERESİNDEN TUTSANIZ DÖKÜLÜYOR'

Babacan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“(Sosyal Konut yardımında en az 3 çocuk şartı) Sosyal destekte o kadar çarpıklık var ki neresinden tutsanız dökülüyor. Sosyal Destek veren 43 kurum var. Şu aileye bu aileye destek vereceğiz yanlış işler. Biz iktidara geldiğimiz ne yapacağız? Aile hekimine benzer bir ağ kuruyoruz. 70 bin kişi görevlendiriyoruz ülke genelinde. Devlet desteği kalmadan direkt o kişilerle irtibata geçilecek. Aracıyı ortadan kaldırıp direkt o kişilerle buluşturacağız.

Ülke bir aydır sosyal desteklerde bu 3 çocuk şartıyla yatıp kalkıyor. Pırıl pırıl gençler üniversiteleri kazanıyor ama devlet bursu alamadıkları için üniversitelere gidemiyor. Bunun için iktidara geldiğimizde geçimini sağlayamayan ailelere Asgari destek programıyla destek olacağız.

'İŞLERİNE GELDİĞİNDE DEMOKRAT İŞLERİNE GELMEDİĞİNDE OTOKRAT'

(Bozdağ'ın HDP'yi ziyareti) 2015'te iki seçim arasında kendileri ziyaretlerde bulundular. Onlar irtibat kurduğunda ziyaret ettiklerinde hiçbir şey yok muhalefet ziyaret edince vay teröristler, vay ortaklar. İşlerine geldiğinde demokrat işlerine gelmediğinde otokrat. Böyle çalışıyor.

Altılı masayı mütabakatla çalışan bir kuruluşa benzetiyorum. HDP konusu Altılı masanın ortak gündem konusu değil. Altılı masa mütabakatla çalışıyor. DEVA Partisi olarak böyle bir bariyerimiz yok. 'Nasıl bir Türkiye'de yaşamak istiyorsun?' sorusu gelince parti farketmeksizin herkesin cevabı aynı.

'BİZİM HİÇBİR SORUNDAN KORKUMUZ YOK'

Altılı masa göç konusunda bir komisyon kurdu ama adına 'istişari komisyon' dedik. Çünkü anlaşması zor bir konu. DEVA Partisi olarak Bizim hiçbir sorundan korkumuz yok 'aman dokunmayalım elimizi yakar 'demiyoruz. KYK Eylem Planı'yla ilgili çalışırken bazı arkadaşlarımızın şu görüşü vardı 'yarın öbür gün FETÖ'cü diye partiye yorum gelebilir' dedi. Hiçbir konudan kaçamayız. Kolları sıvadık çalıştık ve pırıl pırıl bir çalışma yaptık. FETÖ ile tam mücadele ama kusura bakmayın arkadaş kurunun yanında yaşın yansına izin vermeyiz. Hukuk devletiyseniz kurunun yanında yaş da yansın diyemezsiniz.

'TÜRKİYE BUNU İLK DEFA YAŞAYACAK, TARİHİMİZDE ÖRNEĞİ YOK'

Bugüne kadarki uzlaşma sağladığımız en önemli konulardan birisi Parlamenter Sistem'di. Tek bir komisyon kurduk, çalışma tamamlandı. Başta 'Her şeyin üzerinde anlaşılmadıkça hiçbir şeyin üzerinde anlaşılmamıştır' ilkesine bağlı kaldık. Konsensusla çalışan çok masada oturdum.

AB'deki düzgün işleyen koalisyonların koalisyon oluşturma metodlarına eğildik. Düzgün çalışan koalisyonlarda partiler nasıl bir araya geliyorlar, nasıl komiteler oluşuyor, DEVA Partisi olarak tek tek bunları inceledik. İleri demokrasilerde farklı görüşteki partiler bir araya gelip ortak bir koalisyon protokolü oluşturabiliyorlar. İyi örnekleri de var kötü örnekleri de var.

Mesela Macaristan'da partiler bir araya geldiler, seçime gittiler ama bizim gibi bir hazırlık yapmadılar ve kaybettiler. Aynı şekilde İsrail'de de olmadı. Biz Altılı masa olarak ortak bir seçim beyannamesiyle ve bir politika setiyle seçime gittiğimizde çok daha güven oluşturan bir tabloyu vatandaşımızın önüne koymuş olacağız.

Almanya'da Hollanda'da çok iyi örnekler var. Bizim için hangisi uygun bununla ilgili metodoloji hazırladık. Önümüzdeki toplantı bizim ev sahipliğimizde yapılacağı için 6 partiden ortak çalışma grubumuzu genel merkezimize davet ettik orada metod tartışması yapıldı. Biz hazırladığımız metodları önerdik onlar da görüşlerini söyledi ve sonuçta mutabık kaldık. Ve bir çalışma metodolojisi de belirledik.

Türkiye bunu ilk defa yaşayacak, tarihimizde örneği yok. İlk defa 6 parti bir araya gelecek, seçimden sonra ülkeyi nasıl yönetecekleri konularında mutabık kalacaklar, seçimden sonra ne yapacakları konusunda mutabık kalacaklar, ortak aday konusunda mutabık kalacaklar. Ondan sonra beraberce seçime gidecekler.

'ASGARİ MÜŞTERİĞİ YARINLARDA ARIYORUZ'

Altılı masada önemli bir 'merkez çek kuvveti' var. Fizikte bir merkez kaç kuvveti vardır, bu masada çok önemli bir merkez çek kuvveti var. Bu merkez çek kuvveti nedir? Hiçbir partinin kendi adayının birinci turda cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayacağı gerçeğidir. Bu koskoca bir gerçek olarak duruyor karşımızda. Hele ki altılı masadaki 4 partinin Millet İttifakı olarak 2018 seçim tecrübesi var. Bir de 2019 seçim tecrübesi var.

2018'de ittifakı kurdular ortak aday belirleyemediler ve seçimi kaybettiler. Türkiye 5 yıldır bunu acısını çekiyor. 2019'da da partiler bir araya geldiler pek çok şehirde tek aday belirlediler, beraberce çalıştılar ve seçimlerde başarılı oldular. Dolayısıyla o 4 partinin 2018'deki kötü tecrübesi var, bir de 2019'daki iyi tecrübesi var. Altılı masa tabii ki o iyi tecrübeden de kötü tecrübeden de yararlanacak. Bunu gördükten sonra da kabul etmek lazım. Oturuyoruz konuşuyoruz asgari müşterek arıyoruz. Ama asgari müştereki yarınlarda yakalıyoruz.

'BAHÇELİ BAŞARISIZLIĞIN ORTAĞI OLMAK İSTEMİYOR'

Tayyip Erdoğan da seçilemiyor. AK Parti'nin adayı olarak gitseydi 2018'de seçilebilir miydi? O yüzden mecburen MHP'nin kahrını çekmek zorunda. Ortaklık uğruna AK Parti seçmeninin oyunu, desteğini aldı ama iradenin anahtarını da Bahçeli'nin eline verdi. AK Parti-MHP ortaklığı garip bir ortaklık. Bir tane şöyle ortak ittifak dökümanı görmedim ben bugüne kadar.

AK Parti ve MHP beraber nasıl yönetecekler bu ülkeyi? Niye MHP'li hiçbir bakan yok? Niye Erdoğan istediği halde Bahçeli bir tane bakan ismi vermiyor. Bu normal bir ortaklık değil. Belki böylesi işine geliyor Bahçeli'nin. Belki de Bahçeli başarısızlığın ortağı görünmek istemiyor. Dün enflasyon açıklandı, son 24 yılın en yükseği. TÜİK'in örtmeye çalıştığı enflasyon TÜFE'de yüzde 85'e çıktı, gıda enflasyonu yüzde 99'a çıktı, ÜFE'de de yüzde 157'ye.

Bir tane MHP'li bakan yok ki millet çıkıp hesap sorsun. Hem iktidara ortak olayım iktidarın bütün menfaatlerini sağlayayım, kadrolaşayım devlette ama hiç sorumluluk üstlenmeyeyim. Tipik bir Bahçeli oyunu. Erdoğan da ona katlanmak zorunda kalıyor, yanlış iş. Biz ne yapıyoruz? Bu ülkeyi yöneteceksek gelin bugünden her şeyi konuşalım hiçbir şeyi sonraya bırakmayalım diyoruz. 85 milyonu yönetmek istiyorsanız ortak bir protokol lazım. Ülkeyi kazanamazsak insanları tekrar tek adam arayışına başlar.

'ALTILI MASA OLARAK YARINLARDA MUTABIK KALMAYA ÇALIŞIYORUZ'

Türkiye'nin her yerini dolaşıyoruz, her yerde olabilmek herkesin harcı değil. Gittiğimiz yerlerde iki türlü telkin duyuyoruz vatandaşlarımızdan. Birinci telkin: Aman altılı masayı bozmayın. İkinci telkin:Altılı masada niye oturuyorsunuz? Bunun ana mesajı aslında 'CHP'nin yanında sizin ne işiniz var?' demek. Vatandaşımız haklı çünkü her partiyi geçmişiyle değerlendiriyorlar. Her parti genel başkanını kimliklerle değerlendiriyorlar.

Biz de diyoruz ki, genel başkanların geçmişte yaptıklarına bakarsak anlaşamayız ki. Geçmişte ekonomide yaptıklarımızı tartışmaya başlasak Altılı masada tartışsak orda da anlaşamayabiliriz. Yarınlarda mutabık kalmaya çalışıyoruz. Yarınlarda mutabık kalmazsak Altılı masa diye bir şey olmaz zaten. Kemal Bey'in yapmak için mücadele ettiği önemli bir açılım var. 'Helalleşme'nin içinde, 'biz eski hatalarımızın farkındayız , yanlışlar yaptık, gelin helalleşelim ve yeni bir Türkiye'ye doğru yürüyelim' mesajı var.

Biz bunu görüyoruz ve samimi buluyoruz. Seçimi kazanmak için edilmiş bir laf değil. Geçmişten ders almak bir erdemdir. Biz de kendi geçmişimizden ders alıyoruz 'bunu böyle yapsak daha iyi olurdu' diyoruz. Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, toplum değişiyor, gençlerin bambaşka beklentileri var. Kutuplaştırmaya çalışan her gün düşman ilan eden bir iktidar var bir de 6 partinin ülkeyi yönetme iddiası var bunu çok kıymetli görüyoruz.

'BAŞÖRTÜSÜ KONUSU HİÇBİR ZAMAN SİYASİ MESELE YAPMADIK'

Kendi ailemizde iki nesil olarak başörtüsü sorununu yaşadık. 65 yaşındaki halam diplomasını 4-5 sene önce alabildi. 60 yaşına kadar mezuniyet belgesiyle eczacılık yapabildi. Başörtülü eczacı fotoğrafını 4 sene önce eczanesine asabildi. Kız kardeşim de aynı sorunu yaşadı. Zor dönemler ama biz bunu hiçbir zaman siyasi mesele haline getirmedik. Halam, kız kardeşlerim başörtüsü sorunu yaşadıysa biz bunları bir hak ve özgürlük mücadelesi olarak yaşadık. Erdoğan'ın, AK Parti'nin yaptığı gibi partizanlık olarak yapmadık. Bu 'temel insan hakkı' dedik. Partizanca bir iş değildi.

'DEVLETİN GÖREVİ HERKESİN BİREYSEL ÖZGÜRLÜK ALANINI KORUMAK'

2001'deki AK Parti nerede bugünkü nerede. Kadro olarak değişti ama değişmeyen sadece bir Erdoğan var. AK Parti deyince içim cız ediyor hala. Kuruluşunda çok emeğimiz var. Bunun birinci derece sorumlusu Erdoğan'ın kendisi. Parti de parti olmaktan çıkarıp kendi emrindeki insan grubuna eviren kendisi. Demokrasi, insan hakları diye mücadeleye başlayıp sonra iktidar gücünü eline geçirince başkalarını ezmeye başlayan da kendisi.

Mahkemelere talimatla iş yaptıran da kendisi. Kendisi gibi düşünmeyenlerin özgürlük alanlarını kısıtlayan da kendisi. Dolayısıyla AK Parti'ye destek veren kitleyi de suçlayamayız ki onlar ne yapsın 2001'de iyi niyetle hak, adalet, özgürlük için AK Parti'ye destek verdiler. 'İmam Hatip liselerine gittiğimiz için üniversitelerde önümüz kesiliyor' dediler.

Demediler ki 'sen gücü eline geçir bize zorluk çıkaran kim varsa onları , diğerlerinin özgürlüklerini kısıtla' diye. Başörtüsü kullanmak ne kadar özgürlük alanıysa başka türlü kılık kıyafet tercihi de o kadar özgürlük alanı olmalı. Devletin görevi herkesin bireysel özgürlük alanını korumak, o yüzde DEVA Partisi'ni kurduk.

'HİÇ KİMSEYİ GEÇMİŞİYLE YARGILAMAMALIYIZ'

Kemal Bey'in helalleşme duruşunu destekleyen ve samimi çabasının arkasında duran çok geniş bir kitle var. Yarınlarla ilgili konuşuyorsak hiç kimseyi geçmişiyle yargılayamayız. 'Gelin korkmadan bütün meselesine derinlemesine inelim, anlaşabiliyor muyuz buna bakalım eğer anlaşabiliyorsak yola çıkalım' diyoruz. Şu anda bütün çabamız, bütün bu ortak seçim beyannamesinin çabası 'derinlere inip orada gerçek mutabakatımız var mı yok mu, kurumsal olarak da beraber olabilecek miyiz?' bu. Tuğla tuğla güven inşa ediyoruz.

'SALONDA BAŞÖRTÜLÜ SADECE ANNEMDİ'

Mezuniyet töreninde salonda başörtülü sadece annem vardı. O dönem öyleydi, şimdi tabii TED de çok değişti. Anadolu'nun en ücra köşesine kadar TED girdi, çok güzel burs sistemi başlattılar. O dönem TED çok daha küçük, elitti. Bizim evimize 4 dakika mesafedeydi. Hem yakın hem de babam yabancı dile çok önem veriyordu.

O günkü konuşmama bugün çok katılmayabilirim. 18 yaşında, liseyi yeni bitirmişti. Konuşmamı kendim yazdım oturdum. O günkü Günaydın gazetesi çok enteresan, farklı bir gazeteydi. Biraz tabloid haber ile dedikodunun karışık yayınlandığı, münferit bir gazeteydi. Gençlik öyle bir konuşma yapmışım işte.

'DEMEK Kİ ÖZGÜRLÜKÇÜ BAKIŞ AÇISI VARMIŞ

Lise mezuniyetine göre baya steril bir konuşma yapmışım. Her iki konuşma metinini de okul yönetimi benden istedi ve onayladı. Düşününce o dönemdeki TED yönetimi benim öyle bir konuşma yapmamda mahsur görmemiş. 'Böyle bir şey olmaz' diyebilirlerdi ama o gün demek ki özgürlükçü bakış açısı varmış.

'KEŞKE ÇIKIP AVAZ AVAZ BAĞIRSAYDIM'

Kendi adıma büyük bir helalleşme ihtiyacı hissediyorum. 2017'de referandumunda keşke konuşmama kararımı bozup konuşsaydım. Millete keşke bu iş yanlış, memleketin başını belaya sokacağız' diye anlatsaydım.2015'te bakanlık bittikten sonra kendime kendime bir konuşmama kararı aldım. Çünkü konuştukça siyasette varım diyorsunuz.

Halbuki ben o dönem soğutma ve siyasetten bir çıkış dönemi olarak kendime çizdim. Usül olarak yanlış da olsa bu referandumla ilgili grup kararı alındı. Geçmişe bakınca 'belki de Türkiye'nin bunu yaşayıp yaşayarak olmaması gerektiğini görmesi gerekiyordu' diyorum. Önce imzalar toplandı sonra milletvekilleri gördü, sır gibi sakladılar.

Hem MHP'den hem AK Parti'den asıl konusu bu olan insanlar çalıştırılmadı. Başkanlık sistemi konusunda çalışmış, kitaplar yazmış kişiler çalıştırılmadı. Sır gibi saklandı Meclis'e sunulurken 'pat' diye ortaya çıktı. Keşke çıkıp avaz avaz bağırsaydım 'yanlış, yapmayalım bu işi' diye.

'ERDOĞAN 2015'TE EMEKLİ OLSAYDI ÜLKE BU DURUMA DÜŞMEYECEKTİ'

Erdoğan 2015'te emekli olsaydı, kuruluştaki hedeflerinden sapmasaydı ülke bu duruma düşmeyecekti. Kuruluştaki ilke ve değerleri devam ettirseydi AK Parti bugün bu durumda olmazdı. Parti'ye çöktü kendi de kaybetti ülke de kaybetti. Mutlak güç mutlaka zehirliyor.''

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN