Çavuşoğlu'ndan 'Dohuk' açıklaması: Sivillere yönelik saldırı yok

Çavuşoğlu'ndan 'Dohuk' açıklaması: Sivillere yönelik saldırı yok

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Dohuk'taki saldırı iddiaları hakkında açıklamalarda bulunarak "TSK’dan aldığımız bilgiye göre, sivillere yönelik herhangi bir saldırımız olmamıştır. Bizim her zaman hedefimiz Suriye’de PKK ya da YPG, PYD terör örgütleri olmuştur. Irak’ta da bugüne kadar mücadelemiz her zaman PKK terör örgütüne yönelik olmuştur" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gündeme dair açıklamalarda bulundu.

TRT Haber'e habere konuk olan Çavuşoğlu, Dün Irak'ın Duhok kentinde, Türk ordusu tarafından sivillere yönelik saldırı düzenlendiği iddialarını net bir dille yalanladı. Terörle mücadeleye devam edeceklerini kaydeden Çavuşoğlu, bu mücadele kapsamında komşu ülkelerle iş birliği yapmak istediklerini duyurdu.

Şubat ayından bu yana Ukrayna'da devam eden savaş hakkında da konuşan Çavuşoğlu, savaşın sona ermesi konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini kaydetti. Fırat'ın doğusunda PKK/YPG'ye yönelik harekata ABD ve Rusya'nın taahhütleri doğrultusunda ara verdiklerini duyuran Çavuşoğlu ayrıca 'tahıl koridoru' müzakerelerinde yakın zamanda güzel haberler vermeyi umut ettiklerini söyledi.

'IRAK MAKAMLARININ BU TUZAĞA DÜŞMEMESİ GEREKİYOR'

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"TSK’dan aldığımız bilgiye göre, sivillere yönelik herhangi bir saldırımız olmamıştır. Bizim her zaman hedefimiz Suriye’de PKK ya da YPG, PYD terör örgütleri olmuştur. Irak’ta da bugüne kadar mücadelemiz her zaman PKK terör örgütüne yönelik olmuştur. Terör örgütlerinin gerçekleştirdiğini düşündüğümüz bu hain saldırı neticesinde Irak makamlarıyla iş birliği yapabileceğimizi de söyledik. Bu sis perdesi aralanmadan, Türkiye’ye yönelik bu suçlamaları reddediyoruz. Türkiye’ye yönelik gerek yetkili gerek yetkisiz yapılan açıklamaları da reddediyoruz. Bugüne kadar Irak’ın hatta Suriye’nin tüm komşularımızın sınır ve toprak bütünlüğünü herkesten daha güçlü bir şekilde destekledik. Irak’la ilişkilerimizin iyi gittiği bir dönemde terörle mücadelemizin başarılı olduğu bir dönemde böyle bir olayın gerçekleştirilmesi de manidardır. Bu aslında Türkiye’nin terörle mücadelesini engellemek için yapılan bir girişimdir ya da bir saldırıdır. Irak makamlarının da bu tuzağa düşmemesi gerekiyor.”

BİR GRUP HADSİZ BİR VİZE OFİSİMİZE ASILI BAYRAĞIMIZI YAKTILAR

Çavuşoğlu, sosyal medyadaki Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’ne girildiğine yönelik iddialara ilişkin de “Büyükelçiliğimize herhangi bir girme söz konusu değil. Irak makamları gerekli güvenlik tedbirlerini her yerde aldılar. Onlara da teşekkür ediyoruz. Bazı vize ofislerimizin önünde, hatta bir grup hadsiz bir vize ofisimize asılı bayrağımızı yaktılar. Onun dışında eski büyükelçiliğimizin önünde bir gösteri oldu, daha sonra dağıldılar. Büyükelçiliğimize herhangi bir girme teşebbüsü olmadı. Irak’ta bir günlük yas ilan edildi. Büyükelçiliğimizde bayrağımız da yarıya indirildi bu yasa tüm imkanlarımızla birlikte katılmış olduk” diye konuştu.

TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA KOMŞU ÜLKELERLE İŞ BİRLİĞİ YAPMAYA HAZIRIZ

Burada yapılması gereken şey, gerek merkezi yönetim, gerekse bölgesel yönetim ve Türkiye olarak iş birliği içinde Irak'ı PKK terör örgütününden temizlememiz lazım. Biz Türkiye olarak terörle mücadeleyi bize yönelik tehdit oluşturan terör yapılanması nerede olursa olsun uluslararası hukuk çerçevesinde kararlılıkla devam edeceğiz. Yani bizim bu tür komplolar, oyunlar, sivillere yönelik saldırılar bizim terörle mücadelemizi durdurmaz. Elbette biraz önce de altını çizerek söylemek istiyorum terörle mücadelede terörün bulunduğu komşu ülkelerle de iş birliği yapmak isteriz onlardan da bu kararlılığı görmek isteriz. Yani ülkelerinde bu terör örgütlerinin barındırılmasına izin vermemeleri gerekiyor.

İRAN'DA ÜÇLÜ GÖRÜŞMELER SON DERECE FAYDALI OLDU

Tercihimiz bu ülkelerin kendilerinin bu terör örgütlerini bu ülkelerden temizlemesi. Fakat buna yetecek güçleri yoksa, kapasiteleri yoksa o zaman biz onlara her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu başından beri söylüyoruz. Bu da yapılmıyorsa bana yönelik benim topraklarıma yönelik saldırı nereden gelirse gelsin o saldırıyı yapan teröristleri oradan temizlemek de benim milletime olan borcumdur, görevimdir Türkiye olarak olarak söylüyorum ben derken. Ülkemizin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde biz terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, uluslararası hukuka uygun şekilde yürüteceğiz. Sadece teröristleri hedef almaya devam edeceğiz.

İran'da üçlü görüşmeler son derece faydalı oldu. Herşeyden önce Covid salgını sebebiyle epeydir ikili yüzyüze fiziki görüşmeler gerçekleştirilmemişti. İran'la yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyi toplantısının 7'ncisini gerçekleştirdik. Rusya ile de 9'uncusunu epeydir gerçekleştiremiyoruz onu da gerçekleştirmek istiyoruz. Ev sahipliği sırası bizde. Yine 2019'dan bu yana Cumhurbaşkanımızın sayın Putin ile çokça telefo görüşmesi oldu fakat ilk defa fiziki olarak bir görüşmesi oldu. Bu üçlü toplantıdan önce. İkili görüşmelerde tabi İran ile geçtiğimiz sene ticaret hacmimizde tekrar bir artış yaşandı. Yüzde 71 civarında bir artış. Fakat bizim 30 milyar dolarlık bir hedefimiz var. Bu hedefimize ulaşmak için hangi adımlar atmamız lazım ilave gaz, yarın nükleer anlaşma olursa petrolün de yaptırımlardan çıkmasıyla beraber petrol ithalatı, bizim İran'a satabileceğimiz ürünler, mevcut boru hatlarının genişletilmesi, enerji ile ilgili iş birliğinin yanısıra diğer alanlarda da iş birliğimizi ekonomik iş birliğimizi güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz terör ortak belamız. Biz de PKK, İran'da Pejak, Suriye'de YPG/PYD aynı terör örgütünün değişik isimleri. Bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Kaçak göçle ilgili hangi tedbirler ilave almamız lazım bunların görüşmeleri oldu. İkili anlaşmalar imzaladık.

SAVAŞIN SONA ERMESİ KONUSUNDA PUTİN İLE VERİMLİ BİR GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİRDİK

Bölgesel konularda tabi bir taraftan Irak'ın istikrarı, bir taraftan Suriye'de siyasi sürece ivme kazandırılması. Bugüne kadar malesef anayasa komisyonu toplantıları istediğimiz verimi vermedi. Bu da rejimin işin doğrusu safsaklaması sebebiyle oldu. Fakat rejimin en büyük destekçileri kim? Rusya ve İran. Dolayısıyla onların rejimi bu anlamda teşvik etmesi gerekiyor. Ortak açıklamamızda da vurguladığımız gibi tek çözüm siyasi çözümdür. Bunun için de adımların atılması lazım. Gerek Kafkasya'daki gelişmeler, Ortadoğu'daki gelişmeler buları da değerlendirmek bakımından önemli oldu. Aynı şekilde Sayın Putin ile de ikili görüşmede bir taraftan ikili ilişkiler diğer taraftan tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması, ayrıca devam eden Ukrayna'daki savaşın ateşkesle sondarılması konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Türkiye olarak sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye'nin tutumlarını, beklentilerini her iki liderle paylaşmış oldu. Özellikle Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi konusunda sayın Putin ile de verimli bir görüşme gerçekleştirdi.

Astana biliyorsunuz, Astana formatı bugün siyasi süreçten bahsediyorsak Astana formatı sayesinde olmuştur. Biz BM çatısı altında bu sürecin meşruiyeti bakımından ve uluslararası kabul edililirliği bakımından BM çatısı altında olmasını her zaman tercih ettik. Son günlerde İsviçre'ye, Rusya'ya rejimin gitmeme eğilimi var. Sözde vize engelleri sebebiyle fakat biz İsviçre yönetimi ile de bunları konuştuk. Bu süreci devam ettirmek istiyoruz, yine bu görüşmelerimizde gerek ikili görüşmelerimiz her iki liderle, gerek se üçlü formatta tabi terörle mücadele ana konulardan bir tanesiydi.

Özellikle Suriye'de bizim beklentimiz bizim bu bölgeden özellikle kuzeydoğu bölgesinden Suriye'nin YPG/PKK/PYD terör örgütünden temizlenmesi. Bu konuda Rusya ile vardığımız bir mutabakat var. İran'ın da önemli bir aktör olduğunu kimse inkar edemez Suriye'de. Bu anlamda beklentilerimizi de kendilerine ilettik. Fakat terörle mücadele sadece Suriye'de değil bölgemizde DEAŞ var, PKK var, El Kaide var, FETÖ terör örgütü var ve tüm terör örgütleriyle mücadele zaten ortak açıklamalarımızda, hem ikili İran ile olan bu yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplantısının ardından yayınladığımız ortak bildiri ve Astana üçlü formatında yayınladığımız ortak bildiride bunlar vurgulanmıştır. Benim özetleyebileceğim konular bu. Her bakımdan son derece faydalı bir ziyaret ve görüşmeler olduğunu söyleyebilirim.

FIRAT'IN DOĞUSUNDAKİ OPERASYONLARA ARA VERDİK

Sonuç itibarıyla terörle mücadele konusunda da farklı düşünüyoruz bu doğru. Suriye'deki YPG/PKK'nın Pejak'tan farklı olmadığını İran da biliyor. Rusya'nın bir terör listesi yok fakat PKK'nın terör örgütü olduğunu herkes biliyor. Sonuçta bu iki ülkenin bizim operasyonlarımıza geçmişte olduğu gibi bugün de karşı olduğu açık. Zaten demeçlerinde bunları söylediler. Tabi bu ülkelerin açıklamaları ortada da bizim ne söylediğimiz önemli. Cumhurbaşkanımızın ne söylediği önemli. Biz geçmişte de kimsede icazet almadık. Fırat'ın doğusunda gerçekleştirdiğimiz PKK/YPG'ye yönelik harekata hem ABD'nin hem de Rusya'nan taahhütleri ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde bir ara verdik.

'TAHIL KORİDORU' KONUSUNDA ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE GÜZEL HABERLER VERMEYİ UMUT EDİYORUZ

Tahıl işine dönecek olursak bu konuta umutluyuz. Yani İstanbul'da yapılan görüşmeden sonra yine temaslarımız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde güzel haberleri vermeyi umut ediyoruz. Bu yönde iki tarafla ve BM ile de iş birliği içindeyiz. İnşallah netice alırız ve bir sorunu daha çözmüş oluruz. Bu sorunu çözdüğümüz zaman sadece Ukrayna'nın tahıl, ayçiçek ve ayçiçek yağı ihracatının önü açılmayacak. Rusya'nın da gerek bu ürünler gerekse dünyanın ihtiyacı olan gübrenin ihracatının da önü açılacak. Her nekadar yaptırım listesinde olmasa da bu ürünler bu ürünleri taşıyacak gemilere yönelik yaptırımlar var. Lojistik konular, hiç bir yerde hizmet alamıyor, sigorta konusu önemli. Bu ödemelerin yapılması için bankacılık sisteminin işlemesi lazım. Bu konularda da zaten gerek ABD ve diğer Avrupa Birliği bu engelleri kaldıracağına yönelik taahhütlerde bulundular. Yani şu anda yolunda gidiyor inşallah aksilik olmaz ve işi başarırız.

Ateşkes konusunda şu anda o kadar çok umutlu değiliz neden çünkü savaş devam ediyor. Her iki taraf da masaya haklı ya da haksız ama sonuçta masaya güçlü oturmak haklı bir taleptir kim olursa olsun. Dolayısıyla daha güçlü bir şekilde masaya oturmak istiyor fakat tahıl konusunda mutluyum aslında tahıl konusunda bir iş birliği olursa yine müzakere masasına diplomasiye dönme, ateşkes için yeni bir umut doğacak çok önemli bir güven arttırıcı adım olmuş olacak. Sadece gıda krizi olarak bakmamak lazım. İki ülkenin bir anlaşmaya varması bakımından da umut ediyoruz önemli bir adım olacaktır.

YUNANİSTAN'I HAKLI GÖRMENİN GEREKÇESİ NE?

Biz müttefiklerimizle savunma sanayii alanında iş birliği yapmak isteriz. Türkiye'ye yönelik kısıtlamalar da var bunları da kaldırmak için ne kadar çaba sarfettiğimizi görüyorsunuz. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinde bu gündeme geldi. Sonuçta müttefiklerimizden almak isteriz. F-16'yı tabiki ABD'den almak için bir girişimde bulunduk. Fakat bizim elimizi kolumuzu bağlayacak bir yönteme de bizim evet dememiz mümkün değil. Orada ne diyor? Yunanistan hava sahası. Yunanistan hava sahası derken neyi kastediyorsunuz? Yunanistan'ın haksız bir şekilde benim diye ve bizim de aidatı belli olmayan adalar var adacıklar var. Burada Yunanistan'ı haklı görmenin gerekçesi ne? ABD bugüne kadar sürdürdüğü düne kadar diyelim gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye-Yunanistan arasında izlediği dengeli politikadan bir sapma yaşamıştır. Bu denge politikasına tekrar ABD'nin dönmesi gerekiyor bu bir. İkincisi tabi ABD Kongresi'nde Yunanistan kökenli üyeler de var. Bunların lobi çalışmaları da var. Bizzat Miçotakis zaten konuşmasında da F-16 aleyhine lobi yaptı. Diğer yerlerde olduğu gibi. Türkiye aleyhtarlığı devam ediyor.

İSVEÇ VE FİNLANDİYA ŞARTLARIMIZI UYGULAMAZSA PROTOKOLÜ ONAYLAMAYIZ

Her iki ülkede her ne kadar mecliste büyük bir çoğunlukta NATO üyeliğine destek çıksa da bu iki ülkenin NATO'ya üye olmasına karşı olan gruplar var. Bu iki ülke içindeki terör yapılanması da bu ülkelerin NATO'ya üye olmasına güçlü şekilde karşı. Sonuçta PKK terör örgütü yine NATO'ya baktığımız zaman NATO'nun önündeki en büyük iki tehditten bir tanesi NATO'nun gördüğü. Tehditlerden bir tanesi NATO'ya göre Rusya, bir tanesi de terör. Çin sınama olarak görülüyor şimdilik. Sonuç itibarıyla bu terör örgütleri bu iki ülkenin NATO'ya girmesini istemiyor, ideolojik gruplar da var onlar da istemiyor. Aynı zamanda aşırı sol partinin milletvekilleri de PKK'nın paçavralarıyla beraber onlar da gösterilere katıldılar. Sonuçta bu tür girişimler olabilir, olacaktır da. Fakat bu iki ülkenin taahhütleri var. Bizim muhatabımız o iki ülkedeki yönetimler. Bu iki ülkeden bir tanesinden Cumhurbaşkanı bir tanesinde de Başbakan müzakerelere katıldı.

Biz Dışişleri Bakanları olarak imzaladık fakat Cumhurbaşkanlığımızın liderliğinde bir heyetle katıldık. Onlar da geldiler oturduk müzakere ettik bizim şartlarımızı kabul ettiler sonuçta çıktık imzaladık. Şimdi bunları yerine getirmeleri gerekiyor. Bunu yerine getirecek olan ülkenin yönetimleridir. Bu mutabakat zaptının içindeki unsurları yerine getirmezlerse, uygulamazlarsa biz de bu katılıp protokolünü Meclis'ten onaylamayız. Daha önceki programda da söylediğim gibi bizim muhalefet partileri de orada herhangi bir PKK'nın ya da destekçilerinin bir eylemi olduğu zaman bizi Cumhurbaşkanımızı ve AK Parti iktidarını suçlamak yerine o ülkelere şunu demesi gerekiyor, sizin taahhütleriniz var bu taahhütleri yerine getirmezseniz Meclis'ten bunun geçmesine biz de izin vermeyeceğiz demeleri lazım.

Bu sadece iktidarın meselesi değil fakat muhalefet her konuda iktidarı nasıl eleştirebilirim, nasıl saldırabilirim derdinde. Oysa bu milli bir mesele. Terörle mücadele meselesi. Bunu niye söyleyemiyorlar, niye bu açıklamaları yapamıyorlar halkımız biliyor da gerçekten şöyle mantıklı bir şekilde düşünmeye çalışınca anlamak zor. Bundan dolayı muhalefetin de bu açıklamaları yapmasını bekliyoruz İsveç ve Finlandiya'ya yönelik. Mutabakatın uygulamasıyla ilgili ve bundan sonra yeni atılacak adımların takibiyle ilgili daimi bir komite kurulması teklifi aslında bu iki ülkeden geldi biz de kabul ettik. Şimdi ne zaman toplantı yapacağız dedik, ağustosta bir araya gelelim dediler. Ağustos'ta bir araya geleceğiz. Fakat bizim üzerimize zaman baskısı yok ne zaman şartlarımızı yerine getirirlerse o zaman Meclis'te bu değerlendirilir.

ERMANİSTAN'IN NE KADAR SAMİMİ OLDUĞUNU GÖRMEK İSTİYORUZ

Hem Türkiye olarak hem Azerbaycan olarak biz Güney Kafkasya'da barış ve istikrar istiyoruz. Herkesin yararına olan barış ve istikrar istiyoruz, Ermenistan da dahil. O nedenle Karabağ zaferinden sonra Azerbaycan'ın teklifleri ortada, bizim yaklaşımımız ortada. Özel temsilcilerimiz atandı, görüşmeler devam ediyor. Güven artırıcı adımlar attık, uygulamaya devam ediyoruz. Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan sonra Rusya üzerinden Batı'ya malların gitmesi mümkün olmadığı için Orta Koridor'un da çok önem kazandı.

Azerbaycan samimi, biz samimiyiz. Ermenistan'ın ne kadar samimi olduğunu uygulamada görmek istiyoruz. Şu ana kadar mesajlar var, açıklamalar var. Bir baskı da var, doğru. Dışardan diaspora, içerden fanatik grup. Ama somut adımlara geldiğimiz zaman, Ermenistan'dan henüz o somut adımları görmedik. Zengezur projesi dahil diğer projelerde veya kapsamlı barış anlaşması... Yani artık bu yönetimin, (Nikol) Paşinyan başbakanlığında Ermenistan'daki yönetimin bu konularda barış için olumlu adımlar atması lazım. Söylem yetmez. Bazı söylemleri görüyoruz, olumlu karşılıyoruz ama adımda var mısınız, yok musunuz? Türkiye süreci Azerbaycan'la koordine ederek yürütüyor. Bölgede atılacak adımlar herkesin yararınadır. Ermenistan'dan da bu konuda somut adımlar bekliyoruz.

NE OLMUŞTU?

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne (KBY) bağlı Duhok kentine Türkiye'den saldırı yapıldığı, turistik bölgede bulunan siviller arasında hayatını kaybedenler olduğu iddia edildi. BBC Türkçe'nin Irak devlet televizyonundan aktardığı habere göre bombardıman topçu ateşi sonucu meydana geldi. Ölenlerden ikisinin çocuk olduğu öne sürüldü.

Rûdaw’a açıklama yapan Zaho Kaymakamı Muşir Beşir, Türkiye tarafından gerçekleştirildiğini söylediği bombardıman sonucunda 8 kişinin yaşamını yitirdiğini, 23 kişinin de yaralandığını belirtti.

Hayatını kaybedenlerin Bağdat'tan gelen 200 kişilik bir turist kafilesinden olduğu öne sürüldü.

İddiaların ardından Irak'ın çeşitli kentlerinde Türkiye konsoloslukları ve vize merkezlerinin önünde protesto gösterileri oldu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN