Çocuk Vakfı'ndan şehir üniversitesi açıklaması

Çocuk Vakfı'ndan şehir üniversitesi açıklaması

Çocuk Vakfı, Halkbank'ın tüm malvarlıklarına tedbir koyduğu İstanbul Şehir Üniversitesi ile ilgili açıklama yaptı. Vakfın kurucusu Mustafa Ruhi Şirin yaptığı yazılı açıklamada, 'Kurucusu olduğum Çocuk Vakfı’nın İstanbul Şehir Üniversitesi ile hukuki bir ilişkisi yoktur' ifadelerini kullandı.

Çocuk Vakfı kurucusu Mustafa Ruhi Şirin açıklamasında;

Kuruluşuna Bilim ve Sanat Vakfı’nın öncülük ettiği İstanbul Şehir Üniversitesi’nin son günlerde hiç hak etmediği bir şekilde kamuoyunun gündemine getirilmiş olması nedeniyle bu değerlendirme bilgi notunu hazırlamak zorunluluk olmuştur. Kurucusu olduğum Çocuk Vakfı’nın İstanbul Şehir Üniversitesi ile hukuki bir ilişkisi yoktur. Bu değerlendirme notunu hazırlama amacım; kuruluşundan bu yana sosyal bilim alanlarında lisans eğitimi almak isteyen öğrencilere İstanbul Şehir Üniversitesi’ni önermiş olmam ve gönül dünyamda yeri olan dostlarımın öncülük ettiği bir üniversiteye karşı yapılan haksızlığa itirazdan ibarettir.

Türkiye’de üniversite var mı? Sorusunu sormak her dönemde tepkilere neden olmuş bir sorudur. Hele çok sayıda “üniversite”nin açıldığı ve bununla övünüldüğü bir dönemde bu sorunun mahiyetinin yeterince ve doğru algılanacağını ileri sürmek de safdillilik olur. Buna rağmen ülkemizde çok sayıda “üniversite” kurulmasının “üniversite” olmayı hak etmiş üniversiteleri gölgelediği gibi “üniversite fikri”ni de öldürdüğü kanaatindeyim.

Bir ülkede “üniversite” olmayı hak etmiş hiçbir üniversiteye iktidarların müdahale etmemesinin ön şart olması gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki son yıllarda ülkemizde bunun tam tersi bir durum normal kabul edilmektedir. Benzer bir üniversite vak’asının İstanbul Şehir Üniversitesi üzerinden gerçekleşmesi ise bu endişelerimizi daha da derinleştirmiş oldu.

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Türkiye’de son yıllarda kurulmuş üniversiteler arasında “üniversite fikri”ne dayalı iyi örnekler arasında sayılabilecek bir üniversite olduğu akademik çevreler tarafından bilinmektedir. Türkiye’de birçok üniversiteye Devlet tarafından destek sağlandığı gibi, İstanbul Şehir Üniversitesi’ne de Kartal Dragos’taki arazisi tahsis edilmiş.

Ancak bu tahsis itiraz ve iptaller nedeniyle 2009, 2013, 2015 yıllarında dönemlerinin en üst mercileri tarafından güncellenerek bugünlere gelinmiştir. Üniversite son iki yılda tam da kendi kaynakları ile ayakta durabilecek duruma gelmişken üniversitenin beyanına göre, 11.10.2019 tarihinde “dürüstlük ilkesine aykırı şekilde” bir banka tarafından tüm bankalardaki varlıklarına tedbir konulması işlemi sadece üniversitenin cezalandırılmasına yönelik değil, aynı zamanda hukuk dışı bir anlayışla eğitimin engellenmesi girişimine hazırlık sürecinin de başlangıcı olmuştur. Mali denetimden geçmiş bir üniversitenin hesaplarına tedbir konulmasına önce YÖK’ün itiraz etmesi gerekirken, ne yazık ki bunun tam tersi bir durum gerçekleşmiş, bu arada İstanbul Şehir Üniversitesi’nin denetimi de öne çekilmiştir. Yeter ki hukuk ölçütleri uygulansın; ilkeli ve hakkaniyetli denetim bütün kurumlar için yararlıdır.

2008 yılında Bilim ve Sanat Vakfı’nın kuruluşuna öncülük ettiği İstanbul Şehir Üniversitesi’nin ana fikrini geliştirenler arasında yer alan Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu üzerinden yapılan bu siyasi hesaplaşmanın farkındayım. Bu ülkenin nitelikli bir
üniversitesine karşı takınılan bu tutumu anlamakta zorluk içinde olmadığımız gibi, günlük politikayla da ilgili değiliz.

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin hedef tahtasına konmasının başka bir nedeni olabilir mi? Ülke düzeyinde öğrenci memnuniyeti araştırmasında “en iyi” üniversiteler arasında bir üniversite. Kurulduğu yıldan bu yana 87 ülkeden lisans, yüksek lisans ve doktora
öğrencisinin Türkiye’de seçtiği bir üniversite. Mezunları ile yurt dışında Türkiye’yi temsil eden bir üniversite. Evet, kısa süre içinde akademik kozasını örebilmiş bir üniversiteye özellikle 2017’den bu yana Dragos’taki yerleşkesi döneminde yapılmak istenen bu müdahale akla şu soruyu da getiriyor: İstanbul Şehir Üniversitesi’ne yapılan bu müdahale hakkında doğru cümleleri kurabilecek kurum ve kişiler kalmadı mı ülkemizde?

Bu değerlendirme notuna bir ülkede nitelikli eğitim ortamına ulaşılması için nitelikli üniversitenin ne anlama geldiğine dair bir soru daha eklemek istiyorum: 2007-2018 yılları arasında zekâ ve yetenek testleri ile ilk, ortaokul ve lise döneminde Türkiye’den küresel eğitim pazarına giden 216 bin çocuğumuz yanında yurt dışına nitelikli yüksek öğretim için giden ve sayısını bilemediğimiz binlerce gencimize yönelik hangi stratejilerin hazırlandığını ve somut adımların atıldığını açıklayabilecek bir yetkili var mı Türkiye’de? Bu vesileyle bu sorunun cevabını öğrenebilirsek müteşekkir kalacağız.

Türkiye’de akademik ölçütler çerçevesinde üniversite olmayı hak ettiği ortak kabule dönüşmüş her üniversitenin yanında olmak bu ülke için hayalleri olan herkesin ödevi olması dileklerimle ve saygılarımla…

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN