Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 85. yıl dönümü sebebiyle dün tüm yurtta anıldı. Atatürk'ün hayata gözlerini kapattığı gün olan 10 Kasım nedeniyle ünlü tarihçi Murat Bardakçı, Habertürk'te bir köşe yazısı kaleme alarak Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'ın daha öne hiçbir yerde yayınlanmayan mektuplarını paylaştı. Makbule Hanım'ın daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan mektupları, okurlara duygu dolu anlar yaşattı.
85 yıl önce ebediyete intikal eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dün Dolmabahçe Sarayı ve anıtkabir başta olmak üzere çeşitli yerlerde milyonlarca kişi tarafından anıldı.
Atatürk'ün vefatının yıl dönümü nedeniyle bir yazı kaleme alan ünlü tarihçi Murat Bardakçı, yazısında Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'ın daha önce hiç yayımlanmamış mektuplarına yer verdi.
"OTUR, SIKILIYORUM, KONUŞACAĞIM”"
Makbule Hanım'ın mektuplarını önümüzdeki haftalarda kitap şeklinde yayınlayacağını açıklayan Murat Bardakçı, "Makbule Hanım’ın çeşitli arşivlerde bulunan mektuplarını, ağabeyi Mustafa Kemal ile yazışmalarını, diğer evrakını ve kocası Mustafa Mecdi Bey’in yazdıklarını, Cumhuriyet tarihimiz bakımından son derece önemli olan bu hatıralarının tamamı ile beraber önümüzdeki haftalarda kitap olarak yayınlayacağım. Bugün sadece birkaç sayfasını neşrettiğim hatıraların nerede bulunduğunu bu yüzden yazmıyor ve meraklıların sadece birkaç hafta sabretmelerini rica ediyorum.." dedi.

Makbule Hanım'ın Atatürk'ün vefatı nedeniyle Atatürk'ün çevresindeki insanları suçlayan bir tavır takındığını vurgulayan Bardakçı, "Makbule Hanım ağabeyinin sağlığında olduğu gibi, onun vefatının ardından da İsmet Paşa’ya her şekilde muhaliftir ve daha da tuhafı, Atatürk’ün yakını olan diğer bazı kişileri hatıralarında oldukça sert eleştirmekte, hattâ ağır şekilde suçlamaktadır..." ifadelerini kullandı.
Bardakçı, yazısında Atatürk'ün hayattaki son günlerinde Atatürk'e iyi bakılmadığını dile getiren Makbule Hanım'ın şu sözlerine yer verdi:
"(.....) saraya girdikten sonra ağabeyimle başbaşa kalmak ve millî ıztırapları olduğu gibi kendisine anlatmak fırsatı verilmemiştir. Hattâ, Atatürk beni yatakta hasta hâlinde “Otur, sıkılıyorum, konuşacağım” dediği halde biz konuşurken hemen içeriye, (.....) Bey’e haber çekiyordu. “Birçok evraklar getirdim mühürlenecek ve mahrem görüşülecek Atatürk’ü tenha bulmak isterim” diyordu.
...çok defa bu tekliflerle beni Atatürk’le başbaşa kalmaklığımıza mâni oluyorlardı.
Bu böyle iken ölüm hâlinde yatan ağabeyime candan bakanı olsa idi canım yanmazdı. Herhangi zaman ilâç arasa yerinde yoktur, herhangi zaman su istese yerinde yoktur."
Atatürk ile Makbule Hanım arasında geçen konuşmaya yer verilen yazıda ayrıca şu ifadeler kullanıldı:
- “Doktor bey, anneme Atatürk’ten çok güzel bakıldı. Niçin lâkayıt geçiyorsunuz, yazık değil mi Atatürk’e? Bir kenara bir masa koyun, suyunu ilâcını bir kenara toplasın, aradığı zaman hemen versinler, üzmesinler” dedim.
“ÜZÜLME KARDEŞİM, BANA DA İYİ BAKARLAR"
Neşet Ömer (.....) ile birleşmişler, bana tuzaklar hazırlamışlar. Bir de ne bakayım, Atatürk’e beni çekiştirmişler. “Bize hakaret ediyor, size bakamıyormuşuz” demişler. Hemen ağabeyim “Kardeşim üzülmeyin, bana iyi bakıyorlar, üzülmeyin siz dedi”.
Ben de “Ağabeyciğim tahammül edemiyorum, size iyi bakmıyorlar, hakikaten annem daha iyi bakıldı” [dedim]. Ağabeyim beni teselli etmeye çalışıyordu. Bitkin hâli ile: “Üzülme kardeşim, bana da iyi bakarlar, üzülme kardeşim, bana da iyi bakarlar”...
