İş insanı Murat Ülker, kişisel internet sitesinde yayımladığı son yazısında insan davranışlarını, karar alma süreçlerini ve sosyal psikoloji deneylerinin günümüz iş hayatı ile toplumsal yaşama etkilerini ele aldı. Ülker, New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Şirin’in “Bakışınızı Değiştirecek 10 Deney: İnsan” adlı kitabından hareketle insanın neden belirli şekillerde düşündüğünü, çoğunluğa niçin uyduğunu ve otorite karşısındaki davranış kalıplarını kapsamlı biçimde değerlendirdi.
Yazısında bireyin karar alma mekanizmasını etkileyen unsurları tarihsel, kültürel ve bilimsel perspektiflerle açıklayan Ülker, “İnsanı anlamak, tarihin en eski meselelerinden biri” diyerek konunun yalnızca akademik değil, iş dünyası için de kritik olduğunu vurguladı.
Murat Ülker, karar verme süreçlerinin çoğu zaman farkında olmadığımız zihinsel kalıplar ve otomatik düşünme biçimleri tarafından yönetildiğini belirtti. Nobel Ekonomi Ödüllü Daniel Kahneman ile Amos Tversky’nin “Beklenti Kuramı”na atıfta bulunan Ülker, insanların olayları mutlak değerleriyle değil, referans noktalarına göre değerlendirdiğini vurguladı.
Ülker, Kahneman ve Tversky’nin ünlü raket-top problemine değinerek sezgisel düşünmenin hızlı ama çoğu zaman hatalı sonuçlar doğurduğunu hatırlattı. “Acele işe şeytan karışıyor” ifadelerini kullanan Ülker, hızlı karar verme cazibesine karşı dikkatli olunması gerektiğini, özellikle yöneticilerin refleks kararlar yerine durup düşünmeyi öğrenmesi gerektiğini belirtti.
“BİZ VE ONLAR” AYRIMININ KÖKLERİ
Ülker, Türkiye doğumlu sosyal psikolog Muzaffer Şerif’in Robbers Cave deneyine geniş yer verdi. Deneyin, küçük gruplarda bile rekabetin hızla düşmanlığa dönüşebildiğini ortaya koyduğunu hatırlatan Ülker, iş dünyasında ekipler arasındaki sürtüşmeler, kurum içi rekabet ve toplumsal kutuplaşmaların benzer mekanizmalarla ortaya çıktığını ifade etti.
Şerif’in deneyinin öğrettiği en önemli sonucun, çatışmayı çözmenin yolunun zorunlu iş birliği olduğuna dikkat çeken Ülker, “Aynı masaya oturtmak yetmiyor; aynı problemi çözmek gerekiyor” dedi.
ASCH UYUM DENEYİ
Solomon Asch’in grup baskısı üzerine yaptığı deneylere de değinen Ülker, bireylerin gördükleri gerçeği bile çoğunluğa uymak için reddedebildiğini belirtti. Yazısında, sosyal medya etkisi, mahalle baskısı ve kültürel farklılıklara da dikkat çeken Ülker, doğruyu söyleyen tek bir kişinin bile yanlış normlardan sıyrılmayı sağlayabildiğini vurguladı.
“Farklı seslerin susturulmadığı ortamlar daha sağlıklıdır” ifadesiyle yöneticilere ve topluma mesaj verdi.
MİLGRAM İTAAT DENEYİ
Ülker, Stanley Milgram’ın itaat deneylerinin sonuçlarının bugün işyerlerinden sosyal medyaya kadar pek çok alanda geçerli olduğunu belirtti. Yazısında şu tespiti öne çıkardı:
“Otorite figürü kişisel sorumluluğu gölgede bırakıyor; ‘Ben sadece verilen görevi yerine getiriyorum’ cümlesi çoğu zaman vicdanın sesini bastırıyor.”
Ülker, körü körüne itaatin risklerine dikkat çekerken, kültürler arasındaki itaat düzeyi farkının altını çizdi.
STANFORD HAPİSHANE DENEYİ
Philip Zimbardo’nun tartışmalı Stanford Hapishane Deneyi’ne yer veren Ülker, insanların bulundukları ortamın etkisiyle kısa sürede bambaşka kişilik özellikleri sergileyebileceğine işaret etti. Deneyin yalnızca psikolojiyi değil, kurum kültürü ve liderlik tasarımlarını da ilgilendirdiğini söyleyen Ülker, “Sıradan insanlar uygun koşullarda şiddetin faili hâline gelebiliyor” uyarısında bulundu.

AHLAKİ SEZGİLER VE TABU PSİKOLOJİSİ
Jonathan Haidt’ın zararsız tabu deneylerinden bahseden Ülker, insanların çoğu zaman neden yanlış olduğunu açıklayamadıkları davranışları bile sezgisel olarak reddettiklerini belirtti. Ülker, ahlaki yargıların kültürden kültüre değiştiğini, Türkiye’de dini ve toplumsal değerlerin ahlaki değerlendirmeleri belirleyen güçlü faktörler olduğunu ifade etti.
ZEKA SABİT Mİ, GELİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Murat Ülker, Carol Dweck’in “gelişen” ve “sabit” zihniyet araştırmalarının özellikle eğitim dünyasında yarattığı etkileri anlattı. Öğretmen tutumlarının öğrencilerin başarısında belirleyici olduğunu vurgulayan Ülker, “Zeka kas gibi geliştirilebilir” fikrinin tüm alanlarda uygulanması gerektiğini belirtti.
Kendisinin de öğrenmeye açık bir yaklaşımı benimsediğini belirten Ülker, hata yapmayı gelişimin doğal parçası olarak gördüğünü ifade etti.
Yazıda, kişiliğin bilimsel tanımı ve Beş Faktör Modeli'nin boyutları da detaylı bir şekilde aktarıldı. Ülker, kişilik testlerinin iş hayatında sıklıkla kullanıldığını ancak insanların yalnızca test sonuçlarına göre etiketlenmemesi gerektiğini söyledi.
Tutsak İkilemi’ni bireysel ve toplumsal ilişkiler çerçevesinde değerlendiren Ülker, kısa vadeli bencilliğin uzun vadede zarar getirdiğini, güven ve karşılıklılığın ise en kazançlı strateji olduğunu ifade etti.
“İNSAN DAVRANIŞINI ANLAMAK, KÜRESEL BİR ŞİRKET YÖNETİRKEN ELZEMDİR”
Murat Ülker yazısını, farklı kültürlerden gelen yüzlerce çalışanın bulunduğu global şirketlerde insan davranışlarını etkileyen psikolojik mekanizmaları bilmenin önemine değinerek tamamladı:
“Davranış teorilerine kültür farklılıklarını da gözeterek yaklaşmak gerekir. Bu deneyleri bilmek karar süreçlerimizi disipline eder.”
Ülker, okurlarına konuya dair önceki yazılarını da hatırlatarak, insan davranışını anlamanın iş yaşamında daha sağlıklı kararlar almak için kritik olduğunu vurguladı.
