FEYZA NUR ÇALIKOĞLU
Mart ayında İstanbul 16. ve 18. İdari Mahkemesi'nden Uygur Türkü Abuduwaılı Aıerken hakkında verilen Çin'e sınır dışı kararı üzerine Aıerken'in avukatı Abdullah Tıkıç Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulundu. Tıkıç, uluslararası sözleşmelere ve Türkiye’nin taahhütlerine göre hiçbir Uygur Türkü hakkında sınır dışı kararı verilmemesi gerektiğini savunarak karara tedbir konulmasını talep etti. AYM talebi reddetti.
GÖÇ İDARESİ: SINIR DIŞI İDDİALARI GERÇEK DEĞİL
Mahkemede verilen sınır dışı kararına gerekçe olarak 'geri gönderilmesi halinde hayati tehlikesi olduğunun somut delillerle' ispatlanamaması gösterildi. KARAR'ın gündeme getirdiği sınır dışı kararı hakkında Göç İdaresi Başkanlığı açıklama yaptı. Açıklamada başkanlık, mahkeme kararıyla yapılan habere karşılık olarak 'Uygur Türkü şahsın Çin'e sınır dışı edileceğine ilişkin haberler gerçek dışı. Hiçbir Uygur Türkü Çin'e gönderilmemiştir' ifadelerini kullandı.
Göç İdaresi Başkanlığı hiçbir Uygur Türkü'nü sınır dışı edilmeyeceğine dair ifadesine karşılık mahkemeden çıkan bu karar emsallerine örneklik oluşturmasının tehlikeli olduğunu ifade eden Avukat, "hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancı ikametgahı iptal edildiği için yaşamsal hiçbir haktan yararlanamayacak duruma geliyor" dedi. Öte yandan sağlık, eğitim, güvenlik gibi hizmetlerden faydalanamayacak duruma gelen Abuduwaılı Aıerken, bir sonraki rutin polis kontrolünde tekrar geri gönderilme sürecine maruz kalarak sınır dışı edilebilir.
Yeneroğlu’ndan Göç İdaresi’nin açıklamasına sert tepki: Uygurlara 'Türkiye'den çek git' deniyor
AYM: HÜRRİYET HAKKININ İHLALİ DAYANAKTAN YOKSUN
Avukat Tıkıç, müvekkilinin yaşam hakkının, kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, adil yargılanma hakkının ve sınır dışı etme işlemlerindeki usul güvenceleri kapsamında yerleşme hürriyeti hakkının ihlal edildiğini ifade ederek Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu. AYM ise bu ihlallerin dayanaktan yoksul olduğu gerekçesiyle red kararı verdi.
ÇİN'DE İSİM DEĞİŞTİRME POLİTİKASI TÜRKİYE'DE 'BELGEDE SAHTECİLİK' KABUL EDİLDİ
Abdullah Tıkıç, müvekkilinin sınır dışı kararın kadar giden sürecini anlattı. Çin'in zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Abuduwaılı Aıerken İstanbul Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğünün yaptığı rutin kontroller sırasında gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi ise göçmenin parmak izi kayıtlarında iki adet isimle eşleşmesi. Gözaltının ardından Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapısı Şube Müdürlüğü'nde ifadesi alınarak serbest bırakılmış ve hakkında adli işlem yapılmamış. Ancak İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan ve Beyan Ettiği Bilgilere Göre Resmi Girişi Bulunmayan gerekçesiyle sınır dışı kararı verilmiş.
Avukat Tıkıç, müvekkilinin isminin Muhammed Abdullah olduğunu ancak Çin'in kültürel asimilasyon politikasının bir parçası olarak Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri'nin isimleri değiştirildiğini ve Çin Hükümeti tarafından verilen ismin Abuduwaılı Aıerken olduğunu ifade etti.
Abuduwaılı Aıerken ile Muhammed Abdullah isimlerine ilişkin durum resmi belgede sahtecilik suçu değildir. Bu durum kamu düzeni veya kamu güvenliğini ihlal etmemektedir. Kolluk tarafından ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştır. Adli bir soruşturma yürütülmemiş bu konuda hiçbir ceza almamıştır. İdare mahkemesinin salt bu sebepten başvurucuyu kamu düzeni ve güvenliğine tehdit olarak nitelendirmesi adil yargılanma hakkının ihlalidir. Abuduwaılı Aıerken Çinlilerin koydukları isimdir. Başvurucunun adı da Aıerken'dir. Uygur Türkleri Türkiye'ye geldiklerinde Türkçeyi tam olarak bilmemektedirler, resmi sorularda kendi öz ismini ifade etmek resmi belgede sahtecilik değildir.
DÜNYA BU POLİTİKADAN HABERDAR
New York merkezli insan hakları kuruluşu Human Rights Watch'a ve Norveç merkezli Uygur Hjelp 'e göre (İnsan Hakları İzleme Örgütü) Çin, "Müslüman Uygur kültürünü yok etmek" için isimlerini değiştiriyor. Bu durum Çin'in Müslüman Uygurlara yönelik sistematik insan hakları ihlallerine işaret ediyor. Öte yandan Çinli yetkililer son yıllarda ülkedeki azınlık Uygur nüfusunu ana akım Çin kültürüne asimile etmek amacıyla Sincan'daki toplumu kökten değiştirmekle suçlanmakta.
'42 ÜLKE SOYKIRIMI TANIYOR AYM İHLAL YOK DİYOR'
Sınır dışı kararı için AYM'ye yapılan başvuruda kişinin yaşam hakkı ve kötü muameleye maruz kalma durumunun 16. İdari Mahkeme tarafından yok sayıldığı ifade ediliyor. AYM kararı ise durumun 'devletin yükümlülükleri kapsamında bir ihlal olmadığı' ifadesini kullandı.
Doğu Türkistanda Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlalleri tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Kanada, Almanya, İrlanda, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, İspanya, İsveç, İngiltere ve Fransa başta olmak üzer toplam 42 ülke tarafından işkence zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele; zorla kısırlaştırma; cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet ve çocukları zorla ayırma Çin Halk Cumhuriyetini kınayan bildiri yayımlandı. Öte yandan ABD, Hollanda, Kanada, Litvanya, İngiltere, Çekoslavakya, Fransa, Belçika ve bir çok ülke Uygur Türklerine yapılanları soykırım olarak nitelendirmekte.
Çin’in tarihsel olarak Doğu Türkistan olarak bilinen Sincan (Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygurlara ve diğer Müslüman ve Türk halklara yönelik temel insan haklarını ihlal eden uygulama ve politikaları, son yıllarda ileri düzeylere ulaşmış durumda.
ÇİN'E İLKKEZ SINIR DIŞI KARARI VERİLDİ
Uygur Türklerine yönelik hak ihlalleri konusunda çalışan aktivist Burhan Kavuncu, Uygur sığınmacıların Çin’e iade kararına tepki gösterdi. Kavuncu, “Ülkemizde böyle bir kararla ilk kez karşılaşıyorum. Göç İdaresi zaman zaman operasyonlar düzenliyor ancak bu karar Türkiye Cumhuriyeti’nde alınamaz. Çin’de ölüm tehlikesine dair yeterli delil yok” ifadesi kabul edilemez" dedi.
ANAYASA SINIR DIŞINI KABUL ETMİYOR
Anayasa'nın 6458 sayılı Kanun’un geri gönderme yasağıyla ilgili 4. maddesi ile sınır dışı etme kararı alınmayacaklarla ilgili 55. maddesinde menşe ülkeden söz edilmeden sınır dışı kararı verilemeyeceği ifade ediliyor. Kanunda “Hiç kimse; işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı ya da ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez. Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza-muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan yabancı hakkında sınır dışı etme kararı alınamaz” deniyor.
Uygurların sınır dışı edilmesi Meclis gündeminde: Türkiye, Çin’in baskılarına boyun mu eğiyor?
ÇİN'DE UYGUR KAPMLARI
Avukatın Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu başvuruda, Çin’in Uygur Türklerine yönelik politikalarının 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin II. maddesinin (a)-(e) bentleri kapsamında soykırım niteliği taşıdığını ifade etti:
a. Seçici infazlar ve uzun süreli hapis cezalarıyla Uygur toplumunun önde gelen isimleri hedef alınmakta, bu kişilerden birçoğunun ölümüne ve toplu ölümlere dair raporlar bulunmaktadır.
b. Zorunlu programlarla Uygur evlerine yerleştirilen görevliler tarafından cinsel istismar, sistematik işkence ve aşağılayıcı muamelelere maruz bırakılan Uygurlar, ciddi fiziksel ve psikolojik zararlar yaşamaktadır. Toplama kamplarında dayak, elektrik şoku ve hücre hapsi gibi ağır işkencelere dair çok sayıda bulgu mevcuttur. Bu uygulamalarla bireylerin zihinsel olarak “temizlenmesi” amaçlanmaktadır.
c. Doğurganlık çağındaki kadınlara zorla doğum kontrol uygulamaları yapılmakta, Uygur çocukları ebeveynlerinden koparılmakta ve aileler sistematik olarak zorla çalıştırma programlarına yönlendirilmektedir.
d. Uygurların yoğun olduğu bölgelerde yürütülen doğum önleme politikaları, kitlesel gözaltılarla desteklenmekte; kamplarda kadınlara RİA takılması, zorla kürtaj ve hormonal müdahaleler uygulanmaktadır. Erkekler de üreme yeteneklerinden mahrum bırakılacak şekilde gözaltında tutulmaktadır.
e. Zorla çalıştırma ve gözaltılar sonucunda ebeveynlerinden koparılan çocuklar devlet yetimhanelerine gönderilmekte; burada Çince konuşulan ortamlarda, Han kültürüne göre yetiştirilmektedir.
TEPKİLER MECLİS'E TAŞINDI
Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Göç İdaresi'nin karar sonrası yaptığı "Çin'e iade yok" açıklamasını eleştirerek, Uygur Türklerinin sistematik biçimde hukuki belirsizlik içinde tutulduğunu ifade etti. İkamet ve vatandaşlık başvurularının keyfi gerekçelerle reddedildiğini belirten Yeneroğlu, “Kalmak fiilen imkânsız hale getiriliyor, Çin’e doğrudan gönderilmemeleri ise bir lütuf gibi sunuluyor” dedi.
Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da kararı Meclis gündemine taşıyarak, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a kapsamlı soru önergeleri sundu. Gergerlioğlu, sınır dışı kararlarının uluslararası insan hakları normlarıyla çeliştiğini vurguladı.
STK'LAR KARARI PROTESTO ETTİ
İstanbul 16. ve 18. İdari Mahkemelerinin “iade edilmeleri halinde hayati tehlikeye dair somut ve maddi delil bulunmadığı” gerekçesiyle karar vermesi üzerine insan hakları örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekti. Kararın uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunan hak savunucuları, "Çin’e iade insanlık suçudur" ifadeleriyle kararı protesto etti. Mazlum-Der, Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği, Mülteci Hakları Derneği ve Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği üyeleri İstanbul Bölge İdare Mahkemesi önünde toplanarak sınır dışı kararına karşı ses yükseltti. Protestocular, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere ve tarihi sorumluluğuna bağlı kalması çağrısında bulundu.
Mahkemenin Çin'de zulüm yok kararına protesto: Sınır dışı edilen Uygurlar ölüme gönderiliyor
Üçüncü ülkeler üzerinden Çin’e iade ediliyorlar… Deport edilen Uygurlar Göç İdaresini yalanlıyor
