TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşmeleri başladı. Grubu adına söz alan Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, bütçenin iktidarın devlet yönetimine bakışını doğrudan yansıttığını belirterek, sert eleştirilerde bulundu. “Bu bütçe hukuk devletinin bütçesi değildir, bu bütçe şeffaflık bütçesi değildir, bu bütçe kamu adına kamu kaynaklarının ve harcamalarının denetimini garanti altına alan bir bütçe hiç değildir” diyen Ekmen, hazırlanmış metnin bir avuç imtiyazlı azınlık için kurgulandığını söyledi.
Konuşmasında, bütçelerin iktidarların tercihlerini ve zihniyet haritalarını ortaya koyduğunu vurgulayan Ekmen, 2026 bütçesinin milletin değil, “faizcisinden müteahhidine ayrıcalıklı bir azınlığın, imtiyazlıların, bir avuç mutlu azınlığın” lehine hazırlandığını belirtti.
“MECLİS’İN BÜTÇEDEKİ ETKİSİ SIFIR”
TBMM’nin bütçe üzerindeki etkisinin neredeyse tamamen ortadan kaldırıldığını ifade eden Ekmen, “TBMM külli iradesi veya bir milletvekili bütçeye ne kadar tesir edebiliyor? Ne kadar tesir edebilmekteyiz? Cevap: sıfır veya sıfıra yakın” dedi. Bu haliyle Meclis’in iki ay boyunca neden bu bütçe süreciyle meşgul edildiğini sorgulayan Ekmen, sistemin Meclis’in onayını da etkisini de önemsizleştirdiğini dile getirdi.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapılan tek değişikliğin memur maaşlarına dair ve dengesizlik yaratan bir düzenleme olduğunu, bunun da geri çekildiğini hatırlattı. Bu süreci “Türk Tipi Başkanlık sisteminin özeti” olarak niteleyen Ekmen, Resmî Gazete’de yanlış yazılan rektör atamaları, yürürlüğe girmeden değiştirilen düzenlemeler gibi örneklerle sistemi eleştirdi.
“BU BÜTÇE KİMLERİN BÜTÇESİ DEĞİLDİR?”
Konuşmasında kapsamlı bir listeyle bu bütçenin kimlerin bütçesi olmadığını sıralayan Ekmen, tarımdan emeklilere, gençlerden esnafa kadar geniş bir kesimin dışlandığını şu sözlerle dile getirdi:
“Bu bütçe; faizciye, müteahhide, israf ve gösterişe ayrılan trilyonlarca liraya karşılık; kuraklık ve don felaketinin zararları karşısında tedbirler alınmayan ve desteklenmeyerek yalnız bırakılan, ithalat izinleri ile ezdirilen çiftçinin, ağılına yem koyamayan hayvancının, açlık sınırı değil sefalet sınırı altında yaşayan emeklinin, sokaklarda güvenle yürüyemeyen kadının, her köşe başında uyuşturucu satıcılarıyla karşılaşan gencin, elektrik parasından tasarruf için işyerinde karanlıkta oturan esnafın, baskılanan kur nedeniyle fiyatlarını artıramayıp pazar kaybeden sanayicinin, işine dönemeyen KHK’lının, cezaevlerinde adalet bekleyenlerin bütçesi değildir.”
“TEFECİNİN, RANTİYECİNİN BÜTÇESİ”
Ekmen, bütçenin içeriğindeki önceliklerin de iktidarın kimleri öncelediğini açık biçimde gösterdiğini söyleyerek, “2 trilyon 742 Milyar TL faiz gideri, 101 Milyar TL garanti ödemeler için müteahhitlere ayrılan pay, bir türlü vazgeçilemeyen davetiyeli ihale sistemi ile üç liraya yaptırılan bir liralık işler, vazgeçilemeyen israf ve gösteriş harcamaları ile, bu bütçe, tefecinin, rantiyecinin, müteahhidin, itibarı gösterişte arayan siyasetçi ve bürokratın bütçesidir” dedi.
“KAYNAKLARIMIZI TERÖRE DEĞİL KALKINMAYA AYIRSAYDIK…”
Konuşmasının devamında Türkiye’nin ekonomik kayıplarını da değerlendiren Ekmen, uzun yıllardır süren terörle mücadelenin maliyetinin ülkeye büyük bedeller ödettiğini vurguladı: “Eğer bugün feshedilen PKK hiç var olmasaydı ve kaynaklarımızı verimli kullansaydık, bugün dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alabilirdik.”
Ekmen, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un da zaman zaman dile getirdiği gibi, terörle mücadelenin finansal maliyetinin 3 trilyon doları aştığını hatırlatarak, “Böyle bir miras devraldık ama evlatlarımıza sorunlarını çözmüş, şiddet, tedhiş ve terörün hak aracı olmaktan çıktığı, özgür ve müreffeh insanların yaşadığı bir ülke bırakabiliriz” dedi.
“STATÜKO SARSILDI AMA HUKUKİ ADIMLAR HÂLÂ ATILMADI”
Ekmen, 2024 yılında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin başlattığı sürecin siyasal etkilerine de dikkat çekti. Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te Meclis’te DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmasını ve yaptığı çağrıyı hatırlatarak, “Sayın Devlet Bahçeli, elinde bir balyoz önyargılardan, ön kabullerden, alışkanlıklardan oluşan, yıkılmayacağı zannedilen Berlin duvarlarına hamle üstüne hamlelerde bulundu. (…) Duvarlar belki henüz yıkılmadı ama statüko sarsıldı” dedi.
Ancak aradan geçen 14 aya rağmen sürecin istenen düzeye ulaşmadığını kaydeden Ekmen, “Sürecin en büyük problemi, sürece girişilirken öncelikle belirlenmesi gereken fesih ve tasfiye sürecine dair hukuki statünün, yasal adımların bugün itibari ile henüz atılmamış olmasıdır” diye konuştu.
“1 EKİM’DEN BU YANA GERİ GİDİYORUZ”
Ekmen, hukuk, yargı ve ifade özgürlüğü alanlarında da olumsuz tabloya işaret etti. “1 Ekim’den bu yana; yeni kayyum atamaları devam etti, sabah baskınlarıyla gözaltılar yapıldı, sosyal medya trol ağlarıyla belgeler servis edildi. Gazeteciler, akademisyenler, vatandaşlar cezaevine girdi. Hasta haliyle cezaevine konulanlar oldu. Medyaya el konuldu. AİHM ve AYM kararlarına uyulmadı. Seçim tartışmaları siyaseti zehirledi” sözleriyle mevcut uygulamalara dikkat çekti.
Ekmen, iktidarın uygulamalarının yalnızca hukuki değil, ekonomik alanda da ağır bedellere neden olduğunu vurguladı: “Bizi izliyorsa Sayın Mehmet Şimşek, bu uygulamaların ekonomi üzerindeki maliyetini ve bütün çabasına rağmen bu maliyeti nasıl geriletemediğini de içten içe düşünüyor ve hayıflanıyordur.”
“VATANDAŞIN SORUSU BU SÜRECİN ÖZETİ”
Siirt hal pazarında karşılaştığı bir vatandaşın sözlerini de aktaran Ekmen, “Vekilim bu kadar can alan/can alıcı bir meseleyi çözmeye çalışıyorken başka alanlarda yeni sorunlar üretmek ve insanların bu sürece olan güvenini azaltacak işler yapmaktan niçin vazgeçmiyorlar?” dediğini ifade etti. Bu sorunun hem toplumsal hem siyasal açıdan önemli olduğunu söyledi.
Ekmen, çözüm sürecinin yalnızca PKK’ye odaklı olmaması gerektiğini belirterek, “Tasfiye sürecinin Sadece Öcalan ve PKK için değil benzer örnekler için de sonuç üreteceğini, sürecin en büyük vaadi olan Hukuk-Adalet-Demokrasi-Özgürlük alanlarında atılacak adımların sadece Kürtler için değil, 85 milyon vatandaşımız için de geçerli olacağını anlatırsak sürece güven artacak” ifadelerini kullandı.
“ÜÇ AY GÜNDEMİ DONDURALIM, BU SÜRECİ TAMAMLAYALIM”
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun raporuna işaret eden Ekmen, “Belki de hepimizin vazifesi, ülkenin gündemini üç ay boyunca dondurarak, evveliyatla bu süreci başarıyla tamamlamak, sonra da hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi alanlarında ülkemize çağ atlatacak adımları atmaktır” dedi.
Konuşmasını DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın çağrısını hatırlatarak sonlandıran Ekmen, “Sayın Cumhurbaşkanı hemen şimdi, siyasi parti liderlerini davet ederek, başta Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi sürecinin gerekleri olmak üzere, ülkenin yakıcı sorunlarını bir masanın etrafında konuşsun, müzakere etsin, dinlesin ve ortak aklın gereğini uygulasın” dedi. Bu adımların hem ekonomi hem toplumun genel huzuru açısından belirleyici olacağını vurguladı.
