Sağlıklı bebeklerin yaşamının ilk aylarında karşılaşılan ve ebeveynler için en zorlayıcı dönemlerden biri olan kolik, tekrarlayan ve yoğun ağlama nöbetleri ile tanımlanır.
Bu durum, çoğunlukla belirgin bir neden olmaksızın ortaya çıkar ve özellikle akşam saatlerinde şiddetlenir.
Bebekler, gereksinimlerini ifade etmenin temel yolu olarak ağlamayı kullanır; ancak bu ağlamalar, düzenli beslenmeye ve sağlıklı bir görünüme rağmen aşırı, uzun soluklu ve yatıştırılamaz bir hal aldığında, klinik olarak kolik olarak adlandırılır.
Kolik, dünya genelinde bebeklerin büyük bir bölümünü etkileyen ve genellikle iyi huylu kabul edilen geçici bir süreç, fakat ebeveynler açısından yoğun yorgunluk ve endişeye neden olabilir.
KOLİK NE ZAMAN BAŞLAR VE NE KADAR SÜRER?
Haberturk'te yer alan habere göre, kolik belirtileri genellikle bebeğin yaşamının ikinci veya üçüncü haftasında kendini göstermeye başlar.
Çoğu bebekte altıncı haftada en yüksek yoğunluğuna ulaşan ağlama nöbetleri, vakaların büyük çoğunluğunda üçüncü ayın (12. hafta) sonuna doğru kendiliğinden azalarak tamamen kaybolur.
Kolik periyotları genellikle günün aynı saatlerinde, özellikle de akşamüstü ve akşam saatlerinde daha belirgin.
Ağlama nöbetleri aniden başlar; bebeğin yüzü kızarır, bacaklarını karnına doğru çeker ve karın bölgesinde şişkinlik ve sertlik hissedilebilir.
Bu davranışlar sıklıkla gaz sancısı ile karıştırılsa da, kolik daha karmaşık bir tabloyu işaret edebilir.
Kuzen evliliklerine kesin yasak! Bilime kulak verdiler
KOLİK AĞLAMALARININ MUHTEMEL NEDENLERİ
Kolik ağlamalarının kesin nedeni henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, çeşitli faktörlerin bu durumu tetiklediği düşünülüyor.
Potansiyel tetikleyiciler arasında sindirim sisteminin olgunlaşmamış olması ve dolayısıyla gaz, şişkinlik ve hazımsızlık yaşanması öne çıkıyor.
Ayrıca, gıda alerjileri veya intoleransları (özellikle süt ürünlerine karşı), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması (gastroözofageal reflü), aşırı veya yetersiz beslenme, çevresel faktörlerden kaynaklanan duyusal aşırı yüklenme ve aile ortamındaki stres ve gerginlik gibi etkenler de olası nedenler arasında sıralanıyor.
KOLİK BELİRTİLERİ NASIL FARK EDİLİR?
Kolik tanısı koymak için özel bir laboratuvar testi bulunmuyor.
Tanı, hekimin bebeğin genel sağlık durumunu ve fiziksel gelişimini (boy, kilo, baş çevresi) değerlendirmesi ile konulur.
Kolik bebekte gözlemlenen en belirgin semptomlar şunlar:
* Özellikle günün belirli saatlerinde (akşamları) başlayan, şiddetli ve uzun süreli ağlama nöbetleri
* Ağlama sırasında çığlığa benzer sesler çıkarma
* Yüzde belirgin kızarıklık, ağız çevresinde solgunluk
* Bacakların karına doğru çekilmesi ve tekmeleme hareketleri yapılması
* Karın bölgesinde sertlik ve gözle görülür şişlik
Beynimizin 25 milyon yıl önceki özelliği meğer hâlâ aktifmiş!
KOLİK BEBEĞİ SAKİNLEŞTİRME YÖNTEMLERİ
Kolik krizleri ile mücadele eden ebeveynler için birden fazla yatıştırma tekniği denemek önemli.
Bebeği kucağa alıp hafifçe sallamak veya yürüyüşe çıkmak, karın bölgesine nazikçe masaj yapmak ya da yüzüstü pozisyonda sırtını ovmak etkili olabilir.
Ayrıca, loş bir ışık ve düşük ses seviyesine sahip bir sakinleştirici ortam sağlamak da faydalı.
BEYAZ GÜRÜLTÜ VE RİTMİK SESLERİN GÜCÜ
Beyaz gürültü ve kalp atışı sesine benzeyen ritmik sesler, bazı bebekler üzerinde yatıştırıcı bir etki yaratır.
Elektrik süpürgesi sesi, fön makinesi sesi veya doğa sesleri (yağmur, dalga) gibi monoton ve sabit sesler, bebeklerin anne karnındaki ses ortamına benzer bir his yaratarak ağlama süresini azaltmaya yardımcı olabilir.
Stres yönetiminde çığır açan keşif! Bilim insanlarından 7 günlük huzur planı
BESLENME VE DİYET DÜZENLEMELERİ
Kolik tedavisinde beslenme şeklinin düzenlenmesi kritik bir adım.
Biberonla beslenen bebeklerde, hava yutulmasını azaltmak için eğimli şişeler veya hava geçirmeyen biberonlar tercih edilmeli ve beslenme sırasında sık sık geğirmesi sağlanmalı.
Emziren annelerde ise, doktor kontrolünde süt ürünleri, buğday, yumurta veya kafein gibi potansiyel alerjenlerin ve gaz yapıcı gıdaların (lahana, soğan) diyetten çıkarılması denenebilir.
PROBİYOTİKLERİN KOLİK ÜZERİNDEKİ POTANSİYEL ETKİSİ
Bağırsak florasındaki dengesizliklerin kolik oluşumunu etkilediği yönündeki bilimsel veriler, probiyotik takviyelerine olan ilgiyi artırdı.
Özellikle Lactobacillus reuteri isimli probiyotik bakterinin, bazı kolik vakalarında ağlama sürelerini kısaltabildiğine dair çalışmalar mevcut.
Buna asla izin vermeyin! Çocuğunuzun geleceğini mahveden tehlike...
