Dünya genelinde 1 milyar 200 binden fazla kişiyi etkileyen kronik nörolojik hastalık migren, sıklıkla yeterince ciddiye alınmadığı ve yetersiz araştırıldığı yönündeki iddialarla yeniden gündemde.
Özellikle kadınlarda erkeklere oranla üç kat daha fazla görülen ve yaşam kalitesini ciddi biçimde düşüren bu rahatsızlık, tekrarlayan şiddetli ataklar nedeniyle hastaları toplumsal ve çalışma hayatından koparıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dahi, birçok sağlık profesyoneli dahil çoğunluğun bu ağrıları küçük ve önemsiz bir şikayet olarak gördüğüne dikkat çekiyor.
AURALI MİGREN NEDİR?
Solhaber'de yer alan habere göre, migren atakları, başın tek tarafını etkileyen zonklama veya nabız atışı hissi şeklindeki tipik ağrıyla tanımlanırken, hastaların bir kısmı ağrı öncesinde 'aura' adı verilen nörolojik semptomlar deneyimliyor.
Ankara'da bir devlet kurumunda çalışan S.İ. isimli memurun yaşadığı gibi; toplantı sırasında aniden başlayan, gözünün önünde ışık patlamaları, zikzaklı şekiller görme ve geçici körlük gibi görsel semptomlar, auralı migrenin tipik örnekleri arasında yer alıyor.
Aura; görsel, işitsel, duyusal, dilsel veya motor semptomlar şeklinde ortaya çıkabilir. Bazı hastalar aura döneminden sonra şiddetli ağrı atağını yaşamayabilir.
Terleme normal bir biyolojik süreç, ancak koku için çözüm var!
MİGREN NEDEN KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR?
Yakın zamanda ABD'de yayımlanan bir kitap, kronik baş ağrılarının en şiddetlisi olan 'küme tipi baş ağrısı' hastası gazeteci Tom Zeller'in kaleminden, migrenin hâlâ gizemini koruduğu ve bu gizemi çözmek için yeterli araştırma yapılmadığı savını gündeme taşıdı.
Kitap, bu durumun arkasında migrenlilerin büyük çoğunluğunun kadın olmasının yattığı görüşünü de dile getiriyor.
Hekim ve 20 yıllık migren hastası Jerome Groopman da Ağustos ayında The New Yorker dergisinde yayımladığı makalede, "Tıp bilimi kronik başağrılarını neden iyileştirmiş değil?" diye sorarak bu savları destekledi.
Yıllar süren tedavilere karşın sonuç alamayan migrenlilerin, çözümü alternatif yöntemlerde veya internetteki sohbet odalarında araması, çaresizlik hissinin yaygınlığını gösteriyor.
Türkiye'den konuşan 30-40 yaş aralığındaki kadın hastalar da, "Yine mi başın ağrıyor" sorusunun çalışma hayatında kendilerine karşı bir 'silah' olarak kullanıldığını ve migrenin 'kişisel bir eksiklik' gibi algılandığını belirterek, sisteme yönelik eleştirilerini dile getirdi.
Yazar ve çevirmen A.K., bu durumu, migrenle yaşamaya zorlanarak hayattan çekilme baskısı olarak niteliyor.
Antidepresan reçetelerinin yüzde 70'i kadınlara yazılıyor!
MİGREN GERÇEKTEN GİZEMLİ BİR HASTALIK MI?
Başağrısı ve Ağrı Çalışmaları Derneği üyesi, İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nde görevli nöroloji eğitim görevlisi Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak, migrenin etrafında yaratılmaya çalışılan mistik havaya karşı çıkıyor.
Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak, migren hakkında bugün birçok şeyi bildiklerini ve öğrenmeye devam ettiklerini belirterek, ağrıların büyük ölçüde kontrol altına alınabileceğini savunuyor.
Ona göre sağlık sistemi kaynaklı engeller aşıldığında migrende yüzde 90'ın üzerinde iyilik hali mümkün.
Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak, The New Yorker'daki makalenin aksine, özellikle Kıta Avrupası ve ABD'de işverenlerin işgücü kaybını hesaplaması nedeniyle migrenle ilgili ciddi çalışmaların olduğunu, fizyopatolojisi, genetiği ve tedavisine yönelik önemli gelişmeler kaydedildiğini vurguladı.
TANI VE TEDAVİDEKİ ENGELLER NELERDİR?
Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak, migren ağrılarının sağlıklı bir hekim-hasta ilişkisi kurulduktan, eşlik eden hastalıklar ve ilaç duyarlılıkları göz önüne alındıktan sonra ve düzenli bir takip yapıldığında kontrol altına alınmasının zor olmadığını belirtiyor.
Ancak Türkiye şartlarında 5-10 dakikayla sınırlı poliklinik muayeneleri ve sağlık sektöründeki 'pazar' ortamının hekim-hasta güven ilişkisinin kurulmasını engellediğini ve hastaların sık sık doktor değiştirmesine neden olduğunu vurguluyor.
Bu durum, yıllarca doktor gezip çözüm bulamayan hastaların temel sorununun tedavinin daralması değil, sistem kaynaklı olduğunu gösteriyor.
Migren tedavisinde atak tedavi (atağı durdurma) ve profilaktik tedavi (ağrıyı engelleyici koruyucu tedavi) olmak üzere iki ana yaklaşım bulunuyor.
İlaç seçiminde hastanın eşlik eden hastalıkları (yüksek tansiyon, epilepsi, psikiyatrik problemler) göz önünde bulunduruluyor.
Milyonlarca aileyi ilgilendiren aşı-otizm gerçeği! Prof. Dr. Yankı Yazgan açıkladı
MİGREN AŞISI VE BOTOKSU SGK KARŞILIYOR MU?
Kamuoyunda migren aşısı olarak bilinen, profilaktik tedavinin üçüncü basamağında yer alan CGRP ve PACAP hedefli ilaçlar ile migren botoksu tedavisi, maalesef Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında yer almıyor.
Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak'ın pratiğine göre, migren hastalarının yaklaşık yüzde 10'unda gereksinim duyulan bu ilaçların yıllık tedavi ücretleri Türkiye'de ortalama 144-150 bin lira bandında seyrediyor.
ANKARA'DAN MİGRENE KARŞI BİLİMSEL HAMLE
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı'nda doktora öğrencisi Ceren Onlat, migrenin tanısına yeni bir yöntem eklemeyi amaçlayan bir tez üzerinde çalışıyor.
Ceren Onlat, mevcut migren tanısının büyük ölçüde hastaların kendi ağrı deneyimlerini aktarmasına bağlı subjektif bir yaklaşım olduğunu belirtiyor.
Bu subjektiflik, tedavinin kişiden kişiye değişmesine ve çoğu hastanın farklı ilaçları denemek zorunda kalmasına yol açıyor.
Ceren Onlat'ın tezi, "Migrende duyusal işlemlemenin fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) ile değerlendirilmesi" başlığını taşıyor.
Amaç, subjektif tanının ötesine geçerek objektif biyobelirteçler bulmak ve tanıya yeni bir yöntem ekleyebilmek.
Ceren Onlat da migrenin yaygınlığına rağmen araştırmalara ayrılan fonların hâlâ sınırlı olduğu görüşünü dile getiriyor.
Beynimizin 25 milyon yıl önceki özelliği meğer hâlâ aktifmiş!
MİGREN HASTALARI NE YAPMALI?
Doç. Dr. Yavuz Altunkaynak, hastaların yüzde 90'ından fazlasında SGK kapsamındaki tedavilerle migreni kontrol altına alabildiklerini vurgularken, migrenlilere hayati öneme sahip önerilerde bulunuyor:
Güvenilir Doktor: Hastaların kendi güvenecekleri bir doktor bulmaları ve düzenli takipte olmaları.
İlaç Kötüye Kullanımı: İlaç aşırı kullanımdan kesinlikle kaçınmak. Kulaktan dolma, ucuz ve kolay ulaşılabilir, ancak ciddi yan etkileri olan ilaçlara itibar etmemek. Bu tür ilaçların kötüye kullanımı, migreni daha da karmaşık hale getiren 'ilaç kötüye kullanım baş ağrısı'na neden oluyor.
Doğru Tanı: Migrenin sinüzit veya boyun düzleşmesi gibi yanlış tanılarla karıştırılmaması için bir nöroloji doktoru tarafından takip edilmesi ve imkan varsa özelleşmiş baş ağrısı polikliniklerini tercih etmek.
