Her Şey Onlar Doğarken Oldu

Cumhuriyet tarihinin yaşayan büyük şairlerinden İsmet Özel; “Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar” şiirinin ikinci dizesinde: “Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar” der.

2006-2007 doğumlu gençlerin eğitim hayatını özetliyor şairin dizleri. Her şey onların eğitime başlaması ile oldu. Eğitimden yana yüzü gülmedi, gülmüyor.

Okula başladıkları dönem 4+4+4 süreci başlatıldı. Daha önce ilkokula başlama yaşı yedi iken altıya düşürüldü. Yaşı geçtik aylık hesaplamalar yapıldı. Dönemin eğitim bakanı kendi söylemlerine, belirledikleri aylık diliminde olup çocuğunu okula yazdırmayan veliler hakkında soruşturma başlatacağını söyleyip devlet diliyle üstü kapalı tehditlerde bulundu.

Her ne kadar bir imparatorluk kültürü, hukuk mirası taşıyorsakta Türkiye’de iktidarlar yaptırım uygulamada Cumhuriyet’in devrimi hayata geçirme yıllarındaki dili kullanmaktan geri kalmıyor. Üzerinden bir asra yakın zaman geçse de devletin dili kuruluş yıllarına geri dönmeye meyil veriyor.

Türkiye’nin siyasi tarihine baktığımızda her iktidar bu söyleme zaman zaman başvurma meyli göstermiştir. İmparatorluklar karar alırken uzun menzilli düşünür. Ulus devletler günü kurtarmaya yönelik programlar yapar. Cumhuriyet tarihimiz de bu duruma sık sık şahit oluyoruz.

Dört artı dört uygulanırken de öyle oldu. Dönemin eğitim bakanı, bürokratları düşündüklerini uygulama ısrarından daha sonra yaşanacak sorunları göremediler veya görmek istemediler.

Her yıl ülkemizde bir milyon iki yüz bin öğrenci sekizinci sınıftan mezun olurken bu yıl 1 milyon 800 bin öğrenci mezun oluyor.

Mezun olacak öğrenciler eski yıllara nazaran bir buçuk kat fazla. Mevcut eğitim bakanımız durumun farkında olduklarını söyleyip sorun yaşamayacaklarını birkaç kez dile getirse de ikili eğitime geçilmeden sorunu çözmek zor görünüyor.

2006-2007’lilerin LGS’ye hazırladıkları eğitim öğretim dönemindeyiz. Dört artı dört ile başladıkları olumsuz durum corona virüsü ile tekrar onları yakaladı. LGS’ye harıl harıl çalışırken birden okullar mevcut olağanüstü durumdan dolayı tatil edildi. Nisan sonuna kadar tatil süresi uzatılsa da yaşananlara bakılırsa okulların kapalılığı uzun sürecek.

LGS’ye hazırlıkta uzaktan eğitim sınava bire bir hazırlanan her öğrencide verimli bir eğitim olmayabilir.

Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk Bey; öğrencileri ve velileri rahatlatmak adına sınavda sorulacak soruları birinci dönem işlenen konulardan sorulacağını dile getirdi. Veliler de bir rahatlama olsa da rahatlamanın hemen akabinde az konulardan acaba nasıl sorulacak kaygısı başladı.

Akabinde MEB geçtiğimiz hafta Mart örnek soruları yayımladı. Sorular, daha önceki aylarda yayımlanan örnek sorular ile aynı paralelde: Verilen bilgilerden yola çıkarak doğru sonuca ulaşma metinlerinden oluşuyor.

LGS ile birlikte zaten sınavın niteliği değişmişti. Dünya eğitim sistemine vakıf ve gelecekte eğitimin yer alacağı konumu da gören Ziya Selçuk Bey sık sık soruların artık bilme merkezli değil sorun çözme merkezli olacağını dile getirtiyor.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki söylemimi sınav sonrası da göreceğiz artık müfredat be müfredat bilgilerini bilmek başarmak için yeterli değil.

LGS, çocuklardaki bileğiyim okulda gördükleri müfredatı salt ölçmüyor. Çocuğu bir bütün olarak ele alıyor. Soru sorarken çocuğun bilgisinden yola çıkarak okuma, anlama, düşünme, dikkat, davranış, farkındalığını, aynı anda birçok bileşeni bir arada tutup sonuca ulaşmaya yatkın olup olmadığını, duygularını doğru kullanıp kullanmadığını, heyecanını doğru adreste verimli hale getirip getirmediğini, heyecanını kaygı ve strese dönüştürüp dönüştürmediğini, hayat ile bağını, okuduklarının hayattaki karşılığını görüp görmediğini buna benzer çocuklardaki birçok özelliği aynı anda sınıyor.

Uzun metinli sorulardan çocukların kitap okuyup okumadıklarını kontrol ediyor. Kitap okumayan çocukların metnin ortasında başını unuttuklarını, metnin sonunda zihinlerinin bu uzun metinli sorulardan dağıldıklarını biliyoruz.

LGS aynı anda uzun metinli sorularla çocukların hafıza ve zihin direncini ölçüyor.

Görsel sorularla öğrencilerin dikkatini ölçüyor.

Deyim ve atasözleri ile öğrencilerin günlük hayat ile bağlarını kontrol ediyor.

İklim sorularıyla dünyaya ne kadar hakim olduklarını, yaşadıkları ülkenin doğallığının farkında olup olmadıklarını üstü kapalı sorguluyor.

Matematik sorularıyla çocuklarda sayısal zekaya ne kadar Vakıf olduklarını ve sayısal zekalarını kullanıp kullanmadıklarını sorgulatıyor. Ayrıca matematik soruları üzerinden dikkat hatası olan öğrencileri bilgi üzerinden değil davranış hatasından eliyor.

Bazen üç ayrı dersi bir soru üzerinden de ölçümü yapılıyor. Tıpkı yapay zeka gibi. Öğrenciye, sen aynı anda ve kısa sürede ne kadar farklı çözümler önerme yetisine sahipsin,diye yokluyor zekasını öğrencinin.

Konuyu dağıtımı düşünüyor olabilirsiniz.

Ancak bu sınavda konu ve müfredat ikinci planda kalıyor. Düşünme direnci, sonuca ulaşma kararlılığı güçlü öğrenci proje okullarına aranıyor. Her gün kitap okumak lazım. Zamanı doğru kullanıp uzaktan eğitim sürecinde geç uyuyup geç uyanan yorgun beyinler elenen öğrenciler olacak. Kendi başlarına kaldıkları zaman dahi zamanı doğru kullanma rehberliğini yapan öğrenciler sıralamada üstte yerini alacak.

Her gün aynı sorular çözüp kendini tekrar etmek doğru bir çalışma değil.

Soru sayısı az olabilir ancak nitelikli ve uğraştırıcı soru çözmek öğrencide fark yaratır. Farklı zorlayıcı soru çözmek hem dikkatini toparlamasına yardımcı olur hem de zihninin uzun süre soru ile uğraşıp dayanıklılık direncini güçlü kılar. Zihnin koşa süreli yorulmasını engeller. Öğrencinin soru ve sorun çözmede kendi metodlarımı bulmasını sağlar. Sınavın amaçlarından biri de bu zaten. Sorun çözmeye yatkın öğrencileri seçmek.

Sonuç olarak bu LGS’nin elbette kazananı be kaybedeni olacaktır. Sorular zor da gelse kolay da gelse kolaylık ve zorluk herkes için geçerli.

Her veli öğrenci çalışma metoduyla kazanıp kaybetmeyi kendisi belirliyor.

Çarşambaya ( örnek sorulara) baktığımızda perşembenin nasıl olacağını tahmin etmek mümkün. Ben de bunu izah etmeye çalıştım.

İsmet Özel şiirin devamında şöyle der:

....

Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar

ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye

kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa

laboratuvarda çalışanlara sorarsanız

ruhum sahte

evi Nepal'de kalmış

Slovakyalı salyangozdur ruhum

sınıfları doğrudan geçip

gerçekleri gören gençlerin gözünde.

.....

Şiirin bu konuyla ne alakası var diye soranlarınız olursa “gerçekleri gören gençlerin gözünde” saklı sorunun yanıtı.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum