Belediyeler önce kendi çalışanlarının prim borçlarını ödesinler!
Yaklaşık dört seçmenden birinin emekli olması, kalan dörtte üçlük seçmenin de neredeyse tamamının bir emeklinin yakını olması nedeniyle, ellerine gelen fırsatı kaçırmak istemeyen belediye başkan adayları seçim zamanı emeklilere çeşitli vaatlerde bulundular.
Geçinemeyen emeklilere 5 bin TL’den 10 bin TL’ye kadar pazar desteği vermeyi vaat eden başkanlardan tutun da belediyenin Halk Ekmek Fabrikasında üretilen ekmeği geçinemeyen emekliye ücretsiz vereceğini söyleyen, emekliye yakacak yardımı yapacağını açıklayan, hatta geçinemeyen emekli vatandaşın evinin olası bir deprem nedeniyle güçlendirilmesi gerekiyorsa güçlendirme maliyetinin bir kısmını karşılayacağını söyleyen başkanlar gördük seçim zamanı.
Bunlar sadece emekli vatandaşlara vaat edilenler.
Öğrencilere, gençlere, yeni evleneceklere ve daha nicelerine vadedilenlerse ayrı…
Bu vaatler belediyelerin görevi midir diye baktığınız da,
Bir kere Anayasanın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden emekli aylıklarının yükseltilmesi ve emeklilerin refah düzeylerinin artırılması görevi Hükümete bırakılmış. Mevcutta en düşük emekli aylığının 10 bin TL belirlenmiş olması belediyelerin değil, ülkenin ekonomik ve sosyal anlamda yaşadığı genel bir sorundur. Haliyle bu sorun Hükümetin ve dolayısıyla bu amaçla kurulmuş Sosyal Güvenlik Kurumunun çözüme kavuşturması gereken bir konudur.
Belediyelerin görevi ise Belediye Kanunu’na göre dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile engellilere yardım ve sosyal hizmet vermektir.
***
Emekli vatandaşa yardım yapmak belediyenin göreviymiş değilmiş, hadi diyelim ki bunu geçtik. Diyelim ki belediye başkanı geçinemeyen emekliye yardım yapmakta kararlı.
Tamam! bütçesi müsaitse yapsın.
Yapsın yapmasına da çalıştırdığı belediye işçilerinin sigorta primlerini ödemeyip SGK’ya milyarlarca lira prim borcu olan bir belediyenin, asli görevi olan prim borcunu ödemeden, üstüne vazife olmayan emekliye yardım yapması ne kadar etik veya ne kadar Belediyecilik anlayışına sığar acaba?
Sayıştay’ın 2022 yılı Denetim Raporu’na göre, SGK’nın Kasım/2022 itibariyle birikmiş alacağı yaklaşık 363 milyar TL. Bu alacağın 38,6 milyar lirası ise belediyelere, bağlı kuruluşlara ve belediye şirketlerine ait. Bugün ise alacak tutarı belki 50 milyar TL’ye ulaşmış, belki de geçmiş durumda.
***
Mevcutta SGK’nın gelirleri emekli aylıklarını ve diğer masrafları karşılamaya bile yetmediğinden, SGK’ya her ay Hazineden kaynak aktarılıyor. Haliyle emekli aylıklarının artırılması SGK alacaklarının tahsiliyle doğrudan orantılı olduğuna göre ister iktidar, isterse muhalefet partisinden olsun Belediye Başkanlarımız emekli vatandaşlara yardım yapacaklarsa eğer, gitsinler önce kendi belediye işçilerinin prim borçlarını ödesinler SGK’ya.
Yok ödemiyorlarsa eğer, ki çokça ödemeyen var, prim borçlarını haklı bir sebep olmaksızın ödemeyen kamu idarelerinin üst düzey yöneticilerinin borçlardan müşterek ve müteselsil sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 80. maddesine göre belediye borçlarının bu kişilerin mal varlığından tahsili cihetine gidilmesi gerekiyor.
Bundan sonraki süreçte gidilir mi gidilmez mi bilmem, ama manzaraya baktığınızda denilecek bir şey varsa o da,
Vahh benim güzel memleketim!
İŞKUR KURSİYERİ OLARAK İŞE BAŞLAMIŞ İŞÇİNİN YILLIK İZİN VE KIDEM/İHBAR TAZMİNATI HESABI
İŞKUR kursiyeri olarak çalışmaya başlayan bir işçimizi program bitimi sonrasında işe aldık. Bu işçinin yıllık izin ve kıdem/ihbar tazminatı hesabında kursiyer olarak işe başladığı tarihi mi işçi olarak işe başladığı tarihi mi esas almalıyız?
İşsiz vatandaşlar ile öğrencilere mesleki deneyim kazandırmak ve istihdam edilme imkânlarını artırmak amacıyla uygulamaya alınan işbaşı eğitim programları, aynı zamanda nitelikli işgücü temininde zorlanan işverenlere işe alacağı işçilerini program süresince gözlemleyerek işe alma konusunda daha isabetli karar vermelerine imkân sağlamıştır.
Programın amacı esasen katılımcılara işbaşında eğitim vermek olmasına rağmen, uygulamada katılımcıların işçi gibi çalıştırıldıkları, hatta mevcut işçi gibi sorumluluklar yüklendiği de görülmektedir.
Program süresince katılımcıya programın amacına uygun olarak eğitim verilmesi, bu sayede mesleki eğitim kazandırılmasına imkân sağlanması halinde, katılımcının hizmet akdine tabi çalışmasından söz edilemeyeceğinden, katılımcı program bitiminin ardından hizmet akdine tabi çalışmaya başlasa bile iş başı eğitim programında geçen sürenin kıdemden sayılması sözkonusu olmayacaktır.
Buna karşın katılımcının diğer işçiler gibi işverenin emir ve talimatları doğrultusunda çalıştırılması, işveren tarafından diğer çalışanlar gibi kendisine verilen işlerden sorumlu tutulması halinde, bir yargı kararında “işçinin iş görme edimini yerine getirdiği, işverene bağımlı olarak çalıştığı durumda ücretinin üçüncü şahıs tarafından ödenmesi iş ilişkisinin geçerliliğini etkilemez. Davacının ücretinin İşkur tarafından ödenmesi davacıyla davalı arasında iş ilişkisinin kurulmasını engellemez. Davacıyla davalı arasında .....- ......tarihleri arasındaki dönemde iş ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından 6 aylık kıdem şartının gerçekleştiğinin kabulünde hatalı bir yön bulunmamaktadır." şeklinde karar alınmıştır.