SALİHA SULTAN/İSTANBUL
Acı ve Zafer’ filmiyle geçtiğimiz yıl Cannes ve Goya gibi birçok önemli ödülü toplayan İspanyol yönetmen Pedro Almodovar, El Diario gazetesi için karantina günlerini yazmaya başladı. Madrid’de yaşayan ve 13 Mart’tan beri kendisini izole ettiğini söyleyen ünlü yönetmen, yazılarında karantinayı Nobel ödüllü Amerikalı oyun yazarı Eugene O’Neill’in oyunlarına benzetiyor. Almodovar “Kendimi izole ettiğimden beri kendimi gece ve karanlıkla yüzleşmek için organize ediyorum. Çünkü vahşice, ışığın pencerelerden ve terastan çektiği bir hızda/ritmde yaşıyorum. Dışarıdaki karanlık bana gecenin yaklaştığını söylüyor, ama gece gündüz birbirine karıştı” sözleriyle, şu an evinde sosyal izolasyon sürecinde olan insanlığın halini dile getiriyor.
Karantina günlerinin yaratıcılık için uygun bir zaman olmadığını belirten ünlü yönetmen “Yeni bir film yazmak için yeterince uygun değil” diyerek, kendi hayatından kesitlerin yer aldığı ‘Acı ve Zafer’ filminde kendisini oynayan Antonio Banderas’la aynı koridorda dolaşıyor. (Filmde, yönetmenin annesi Julieta Serrano, Antonio Banderas’ı iyi bir oğul olmadığı için suçladığı sahne yönetmenin kendi dairesinin kopyasında çekilmişti.) Almodovar, yazılarında sık sık geçmişe de gidiyor, evde bir James Bond filmi ‘Goldfinger’ı izlerken filmin başrolündeki Sean Connery ile anılarını hatırlıyor, aktris Lucia Bosé’nin koronavirüsünden ölüm haberine rastlayınca ise İtalyan yönetmen Michelangelo Antonioni’nin filmlerinden bahsediyor.
Madrid’deki bir buz pateni pistinin geçici olarak morga dönüştürüldüğü haberiyle sarsıldığından bahseden ünlü yönetmen “Bu kulağa bir İtalyan giallo’su gibi geliyordu ama bu Madrid’de olmaktaydı; günün uğursuz haberlerinden biriydi. Bu durum 50’lerin, Soğuk Savaş yıllarının bilim kurgu hikâyelerinden fırlamış gibi. En kaba saba anti-komünist propagandayı yapan korku filmleri… Aslında Trump, virüse ‘Çin virüsü’ diyerek, katlandığımız bu durumun kulağa zaten 50’lerden bir korku filmi gibi gelmesini netleştiriyor” diyor.

MADONNA’NIN BELGESEL TUZAĞI
Günlüklerinde sık sık geçmişe giden Almodovar, 1989 yılında tanıştığı Madonna ile bir yıl sonra Madrid’de Palace Otel’de düzenlediği flamenko partisinde yeniden bir araya gelmesini de anlatıyor. Madonna’nın o günlerde yıldızı yeni yeni parlayan Antonio Banderas ile tanışmak için kendisinden onu davet etmesini özellikle istediğini söyleyen Almodovar, daha sonra ‘Madonna ile Yatakta’ adıyla dünyada izlenme rekorları kıran ünlü belgeselde yer alan akşamın görüntülerinin perde arkasını şu sözlerle aktarıyor: “Madonna ikimiz dışında (Banderas’la) kimseye ilgi göstermedi. Bana bir personelin kaliteli bir kamera ile akşamı ‘anı olsun’ diye kaydettiğini söyledi. Ancak, kameralı adama ek olarak, daha önce hiç görmediğim bir elektronik klaketli bir çocuk olduğunu görünce şaşırdım. Hayrete düştüm, ama iyi bir ev sahibi olarak soru sormadım. Madonna Antonio’ya çok fazla ilgi gösterdi. Ben bazı soruları Madonna için ona çevirmek zorunda kaldım. O sırada Antonio’nun kariyeri bir roket gibi havalanmak üzereydi; ‘Tie Me Up!’ (Yönetmeni Almodovar) ABD’ye çoktan gitmişti ve hem eleştirmenleri hem de Hollywood’u (Madonna’nın yanı sıra) büyülemişti, ancak 1990’ın akşamı Antonio hala İngilizce bir kelime bilmiyordu. Bunu anlatıyorum, çünkü bir yıl sonra bir film gördüm, ‘Madonna ile Yatakta’. O film çoğunlukla Palace’deki parti sırasında çekilmişti.”
