16. Uluslararası İstanbul şiir ve edebiyat festivalinin ardından... Gazze’nin gölgesinde Neden Hala Şiir?

16. Uluslararası İstanbul şiir ve edebiyat festivalinin ardından... Gazze’nin gölgesinde Neden Hala Şiir?

Yurt içinden ve dışından 10 usta şairi ağırlayan Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali sona erdi. Gazze’de süren şiddetin gölgesinde İstanbul’da buluşan usta şairlerin bu yılki ortak konusu festivalin ana teması olan “Neden Hâlâ Şiir?” sorusu oldu. Şairler, vahşetlere karşı insanlığı kurtaracak olanın hala şiir olduğunu dile getirerek, dayatılan kötülüklere karşı toplumları insanileştirmenin ancak şiirle mümkün olabileceğini savunuyor.

Şiir Derneği tarafından 2008’den beri düzenlenen Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali’nin 16’ncısı geride kaldı. Bu yıl İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında gerçekleşen etkinliğin açılış programları, İsrail’in Gazze ablukasını kırmaya çalışan küresel Sumud filosuna saldırdığı gecenin sabahında, 2 Ekim’de Gülhane’nin asırlık ağaçlarının gölgesindeki Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde başladı. Genç şairler müzenin önündeki Tanpınar büstünün önünde şiirlerini okurken, geceyi İsrail Konsolosluğu önünde geçirmiş biri olarak aklımdan Tanpınar’ın bir ‘ifrit’ olarak gördüğü Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından kaleme aldığı bir makalesinde yazdığı “Medeniyet ağacı hiçbir zaman bu savaşta olduğu kadar kökünden sallanmadı” ifadesi geçiyordu... Festival başkanı şair Adnan Özer de benzer düşünceler içerisinde olmalıydı ki, 16. Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali’de bu yıl ki temayı‘Neden Hala şiir?’olarak seçmişti...

Festivalin akşam gerçekleşen ana açılış etkinliği ise bu yılın onur ödüllerinin takdim edildiği Rumen şair Ana Blandia ve Türk şiirinin özgün kalemlerinden Turan Koç gibi duayenleri ağırladı. Arap edebiyatının güçlü kalemi Abbas Beydoun da festivalin ağır toplarındandı. İspanya’dan Manuel Forcano, Makedonya’dan Venko Andonovski, İtalya’dan Paolo Agrati, Azerbaycan’dan Selim Babullaoğlu, Türkiye’den İbrahim Kamberoğlu, Oktay Taftalı ve Metin Celal gibi isimler de diğer usta şairlerdi. Gecede onur ödüllerinin gerekçelerini Şiir Derneği Genel Sekreteri Hasan Işık okurken, Blandia’ya ödülünü şair Adnan Özer, Turan Koç’a ise Ahmet Kot takdim etti. Açılışın sürprizi ise Azerbaycanlı şair Salim Babullaoğlu’nun şair Adnan Özer’e Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin ‘Fahri Üyelik’ unvanını takdim etmesi oldu. Festivallerinde Türk dünyasına daima bir pencere açan Özer, bana göre bu unvanı layıkıyla hakeden bir isim. Çünkü bu yıl festivalin öne çıkan etkinliklerinden biri de yine 4 Ekim’de Avrasya Bir Vakfında, Erol Tufan, Salih Okumuş, Salim Babulloğlu ve Ayşe Türkmen’in konuşmacı olduğu ‘Türk Dünyası Modern Şiir Çalışmaları’ paneliydi.

TOPLUMLARI İNSANİLEŞTİRMENİN BAŞKA BİR ARACI KALMAMIŞTIR

Festivalin kapanış töreninde Adnan Özer’in yaptığı etkili konuşmada, ‘Neden Hala Şiir?’ sorusuna cevap verdiği şu bölüm de, Gazze günlerinde şiirin gücüne işaret ediyor: “...Çünkü sözün bittiği yerde şiir başlar. Dünyada söz bitti, şimdi şiir başlıyor. Çünkü şiir kemiklerimizde, yani bıçağın kestiğinden daha derinde. Çünkü toplumları insanileştirmenin başka bir aracı kalmamıştır. Şiir dilin zenginleştirilmiş uranyumu gibi bir şeydir çünkü. Bir de dünyanın şiir yazılamayacak hale gelmesi... Dünyada şiirle insanlığı duyarlılaştırmanın imkanının kalmadığı haller vardır, şimdi dünyada bu halleri yaşıyoruz. Ama umutsuz olmamak lazım. Çünkü, yararsızın yararlılığını hiç kimse yok edemez Şiir, sermayenin tapındığı üretken erdemlerle çelişen bir zaman kullanımıdır.”

1kapakresim-001.jpg

ÇÜNKÜ BÜTÜN KÖTÜLÜKLERDEN BİZİ ANCAK ŞİİR KURTARABİLİR

Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali’nde en merakla beklediğim etkinlik, festivalin şair konuklarının ‘Neden Hala Şiir?’ sorusuna cevap vereceği paneldi. Festivalin kapanış etkinliği de olarak Pera Palas’ta kalabalık bir dinleyici kitlesiyle gerçekleşen paneli yöneten isim ise geçen yıl ‘Şiirin Tersi’ kitabını okuduğum genç şair Can Yiğit Tunçman’dı. Tunçman’ın tam bir şair duyarlılığı ve inceliği ile ustalıkla yönettiği panelde usta şairlerin ‘Neden Hala Şiir’ sorusuna verdiği muazzam cevaplardan not ettiğim cümleler şöyle:

ANA BLANDIANA: Çünkü bizi şiir kurtarabilir. Çünkü binlerce yıldan beri bizi ancak şiir kurtarabildi. Geçen yüzyıl Romanya hapishanelerinde binlerce şiir yazılmıştır. Hayat ile ölüm arasında bulunduğun zaman şiirle direnişte olmak biraz anlamsız geliyor olabilir ama komünist hapishanelerinde bu oldu. Eski zamanlarda şiir bizi hapishaneden, terörden kurtarabildiyse neden bugün bizi yalnızlıktan, kötülükten kurtarmasın? Dünyada şu an yaşanan bütün savaşlar birgün belki durabilir. Neden biliyor musunuz, çünkü biz İstanbul’da şiir okumak ve hakkında konuşmak için buluştuk.

MANUEL FORCANO: Şiir bize ortak insanlığımızı hatırlatan bir şeydir. Şiir, günümüzdeki bu ses kalabalığında kendi içimize dönebileceğimiz yegane şeydir.

PAOLO AGRATİ: Şiir öyle bir şeydir ki insanın her durumu için uygundur. Üzgünken, mutluyken, eğlenirken… Niye şiirle eğlenmeyelim ki, bu da eğlenmek için bir yoldur.

VENKO ANDONOVSKİ: İnsan ilk olarak doğumevinde doğar. İkinci olarak ise dilde. Yani insan iki kere doğuyor. Şair ise dilin içinde doğuyor, çünkü dilsiz şair olmaz. O vakit şair şiirde doğuyor. Ve dünyayı biz insanlar dünyayı bozuyoruz o yüzden hala şiir. Bütün edebi türlerin özünde temelinde şiir vardır, çünkü tanrısal bir söylemdir. Yeni kelimeleri, fikirleri üreten şairlerdir, şiir her şeyin temelidir.

SALİM BABULLAOĞLU: Şiir sözdür, söz sanatıdır. Niyet söz söylemek değil, iyilik olduğunda, söz niyete benzediğinde ve amele dönüştüğünde, gerçek büyük edebiyat oluşacak ve o bizi kurtaracak. Neden şiir? Çünkü biz hala kurtulmadık. Çünkü bütün şiirler dua ve amel olacak kadar büyümedi henüz.

OKTAY TAFTALI: Turan Koç, insanın kendisi bulması demişti. Şiir bir klavuzdur. Modern çağda hız, şehvet ve şiddet provakasyonlarına maruz kalan insanın elinde bir tek afsun imkanı var, o da şiirdir. Kendimizi ancak bu afsunla kendimizi savunabileceğimiz kanısındayım. O nedenle hala şiir. Kendimizi bir an için olsun durup düşünme imkanımız olmadığı bu dönemde şiir bize durup düşünme fırsatını verir. Mevcut dünyanın üzerimize yıkılmasına karşı bir direnç biçimi olarak hala şiir diyorum.

EROL TUFAN: Yirminci yüzyılın en önemli felsefecilerinden Adorno, Nazi toplama kamplarından sonra “Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz” demişti. Fakat tarih neyi gösterdi, bugün 2025 yılındayız benzer durumlar tekrar ediyor, farklı bir coğrafyada, hem de çok yakınımızda. Biz bugün bu konuşmalarda diyebilir miyiz Adorno gibi şiire gerek var mı, tabii ki var, hem de çok gerek var çünkü bazı şeyler ancak şiirle söylenir.

1kapakresim-002.jpg

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN