Yağmuru kalbinden öpen şiirler

Yağmuru kalbinden öpen şiirler

Şair Gökhan Akçiçek’in ‘Neşeli Çiçekler Mevsimi’ ile ‘Kalbinden Öpülen Nilüfer’ isimli kitapları Uçan At Yayınları’nın çocuk edebiyatı dizisinden çıktı. Çocuklar bir yana, kitapları ben elimden bırakamadım, Gökhan’ın çiçekleri odamı doldurdu. Sadece çiçekler değil, uyurken gözleri kuş sayan avare kedi, kedilerine hırkalar ören anne, yaprağına küsen ağaç, su içerken kirpiklerini göle değdiren ceylan, çapraz düğmeli kırmızı ceket giyen fındık faresi, hepsi, gecemin konuğu oldular.

TANER AY

Çocukluğumuz ‘anavatanımız’dır. Büyüyp çocukluğumuzdan çıksak bile, sıklıkla çocukluğumuza dönüş yaparız. Ben bu dönüşleri genellikle çocukluğumdan kalma çizgi romanlarla ve çocukluğumda beni fazlasıyla etkileyen filmlerle yapıyorum. ‘Doğan Kardeş’, ‘Zıp Zıp’, ‘Ceylan’, ‘Miki’, ‘Yuki’, ‘Tarzan’ ve ‘Abdülcanbaz’ ciltlerimi tam takım, gıcır gıcır durumda saklıyorum. Başlarına bir ‘kaza’ gelmemesi için, onları oğluma çocukluğunda bile vermemiştim. Doğan Kardeş ile İyigün yayınlarından okuduğum çocuk romanlarının tadınıysa, bugün okuduğum çocuk romanlarında pek bulamıyorum. Aslında, ‘Çocuk Edebiyatı’ en zor tür, dünyanın en iyi yazarlarından biri olsanız da çocuklar için roman veya çocuklar için şiir yazmakta çuvallayabilirsiniz. Benim için Türk Edebiyatı’ndaki en başarılı çocuk romanı Talip Apaydın’ın ’66 yılında Arkın Kitabevi’nden çıkan ‘Toprağa Basınca’sıdır. Bununla birlikte, çocuk şiirinde romandan daha başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bu alanda Mustafa Ruhi Şirin ile Gökhan Akçiçek aklıma gelen ilk isimler.

Geçtiğimiz günlerde Uçan At Yayınları’ndan Gökhan Akçiçek’in ‘Neşeli Çiçekler Mevsimi’ ile ‘Kalbinden Öpülen Nilüfer’ isimli kitapları yayımlandı. ‘Neşeli Çiçekler Mevsimi’ Saadet Ceylan’ın, ‘Kalbinden Öpülen Nilüfer’ ise Serap Deliorman’ın şeker şurup desenleriyle hayli neşeli kitaplar. Çocuklar bir yana, kitapları ben elimden bırakamadım, Gökhan’ın çiçekleri odamı doldurdu. Sadece çiçekler değil, uyurken gözleri kuş sayan avare kedi, kedilerine hırkalar ören anne, yaprağına küsen ağaç, su içerken kirpiklerini göle değdiren ceylan, çapraz düğmeli kırmızı ceket giyen fındık faresi, hepsi, gecemin konuğu oldular.

Gökhan’ın ‘Neşeli Çiçekler Mevsimi’ndeki ‘Naz bize geldi’ ve ‘Yaprağına küsen ağaç’ şiirleriniyse çok sevdim. Bütün şiirler güzel de, nedense bunlar beni daha fazla etkilediler. ‘Kalbinden Öpülen Nilüfer’ içindeki ‘Umay Ece’ye hoş geldin şiirleri’ bölümünün anlamıysa farklı. Umay Ece, şâirimiz Gökhan’ın ilk torunuymuş. Umay Ece’ye ben de sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum. Burnunun ucuna konan sinekleri, çapraz düğmeli kırmızı ceket giyen fındık fareleri üflesin. Onlara dedesi gibi ben de peynir alırım. Bu arada küçük bir not düşeyim: Aklım yaprağına küsen ağaçta kaldı Gökhan. Onları yardıma çağırdığın ala karga ve annenin bir örnek ördüğü hırkalar barıştırabildi mi?

Bir ara kafamda ‘İçinden Kedi Geçen Şiirler’ konulu bir deneme fikri vardı. Araya başka işler girince, kaldı. Ama, Uçan At Yayınları’nın ‘Çocuk Edebiyatı Dizisi’nin listesine bakarken, Mustafa Ruhi Şirin’in ‘Geceleri Mızıka Çalan Kedi’ ve ‘Okula Giden Kedi’ kitaplarıyla, Hasan Demir’in ‘Bizim Evdeki Kedi’ kitaplarına rastlamam, o fikre beni yeniden döndürdü. Bu kitapları bilmiyordum, Şirin’in ve Demir’in kitaplarını bulup ilk fırsatta okuyacağım…

NERUDA’NIN ‘MAGNUM OPUS’U

Pablo Neruda’dan ilk okuduğum kitap, ’71 yılında Altın Kitaplar’dan çıkan ‘Kara Ada Defteri’ydi. Beni bambaşka bir dünyaya uçurmuştu. Ardından da ‘Milliyet Sanat Dergisi’nin 28 Eylül 1973 tarihli sayısının kapağındaki siyah beyaz fotoğrafıyla yaşamıma girmişti. Yayınevi ’75 yılındaysa şairin ‘Yaşadığımı İtiraf Ediyorum’ isimli anılarını yayımlandı. Günlerce elimden bırakamadığımı anımsıyorum. Ancak, ’78 yılında, Troçki’nin katilleriyle olan dolaylı ilişkisini öğrendiğimde, yaşadığım koyu hayâl kırıklığını da şimdi burada ifâde edebilecek kelimeler bulamıyorum. ‘78’den sonra epeyce bir süre Neruda’nın şiirine uzak durdum.

Ama, ‘82’de, Adnan Özer’in yüzünden yeniden okumalarıma sızıverdi. Adnan, çılgın bir Neruda hayranıydı. İspanyolcadan Neruda çevirmek için kendi şiirini ihmal ediyordu. ‘84’te Alaz Yayınları’ndan ‘Yeryüzünde Konaklama’ ve Üç Çiçek’ten ‘Joaquin Murieta’nın İhtişam ve Ölümü’ yayımlandı. Fakat, ne yaparsa yapsın, Adnan bir türlü mutlu olamıyordu. Çünkü, kafasına Neruda’nın ‘Canto General’ini takmıştı. Onun şâirin ‘büyük işi’ olduğunu söylüyordu. Sonuçta ‘Canto General’ bizim Adnan’ın yaşamının on beş yılını ‘çaldı’. Buna karşın, ortaya öyle bir çeviri çıktı ki, okuyan herkesi birbirinden farklı ‘büyülü gerçekçilik’e yuvarlıyordu. Adnan’ın çevirisi kadar ‘Canto General’ için hazırladığı dipnotlar da büyük bir emeğin ürünüydü. Can Yayınları’ndan ‘Evrensel Şarkı’ ismiyle 2020 yılında çıkan ‘Canto General’e o dipnotlar niçin konmamıştı, bilemiyorum. Yayınevi de bu eksikliğin farkına varmış olmalı ki, kitabın Temmuz 2022 tarihli ikinci baskısına dipnotları ekledi. Özel yaşamında Stalinciliğini konuşturan Neruda’yı sevmesem de, onun 20’nci yüzyılın en büyük şâirlerinden biri olduğunu yadsıyamam. Bunca yıldır arkadaşlarıma hep ‘Kara Ada Defteri’ni okumalarını önermiştim, Adnan’ın çevirisinden sonraysa ‘Evrensel Şarkı’yı herkese Neruda’nın ‘magnum opus’u olarak önereceğim. Bundan daha da önemlisi, kitabın çevirisi de bittiğine göre, Adnan’dan artık kendisinin ‘Toplu Şiirler’ini beklememizdir…

22kr2-neruda.jpg

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN