Karar Gazetesi Jürisi romanda 2025'in en iyilerini seçti: Yılın romanı Yunus’un diliyle kurulan söylence

Karar Gazetesi Jürisi romanda 2025'in en iyilerini seçti: Yılın romanı Yunus’un diliyle kurulan söylence

Erol Üyepazarcı, Vecdi Çıracıoğlu, Metin Celal, Ömer Erdem, Besim Dalgıç, V. Gökberk Manga’dan oluşan KARAR jürisi 2025’in en iyi romanlarını seçti. Ahmet Büke’nin Milli Mücadele’ye ve Anadolu’nun kadim diline selam duran ‘Kırmızı Buğday’ eseri üç jürimizin listesinde yer alarak ‘yılın romanı’ oldu. Selim İleri’nin ‘Sen Diye Biri’ ve Selçuk Altun’un ‘Öpsem Öldürürler Öpmesem Öldüm’ eserleri de öne çıktı. 24 yazarlık bu seçki, edebiyatseverlere geniş bir toplumsal hafıza sunuyor.

Türk edebiyatı, 2025 yılını türsel çeşitliliğin ve üslup ustalığının şahlandığı, ‘verimli bir hasat’ dönemiyle geride bıraktı. KARAR roman jürimizin seçimleri; Türk romancılığının sadece nicelik olarak değil, nitelik ve toplumsal meselelere bakış açısıyla da ne denli güçlü bir damardan beslendiğini bir kez daha kanıtladı.

Jürimizin üzerinde en güçlü mutabakata vardığı eser, üç ayrı seçimle zirveye yerleşen Ahmet Büke’nin ‘Kırmızı Buğday’ romanı oldu. Milli Mücadele’nin o çetin atmosferini Anadolu’nun kadim diliyle, adeta Yunus Emre’den devşirilmiş bir şiirsellikle harmanlayan Büke’nin eseri ‘yılın romanı’ unvanını sonuna kadar hak ediyor. Jürimizden Ömer Erdem’in ifadesiyle eserin "Anadolu dilini tarihi gerçeklikle yoğurarak çağdaş bir söylence yaratması", bu başarıyı perçinleyen temel unsur olarak öne çıkıyor.

Yılın panoraması sadece Büke ile sınırlı kalmıyor. Edebiyatımızın çınarlarından merhum Selim İleri, vefa ve veda temalı son şaheseri ‘Sen Diye Biri’ ile jürimizin ikişer kez seçtiği isimler arasında yerini alıyor. Hemen yanında ise üslup sürekliliği ve hafıza izleğindeki ustalığıyla Selçuk Altun, ‘Öpsem Öldürürler Öpmesem Öldüm’ eseriyle 2025’in en güçlü halkalarından birini oluşturuyor.

24 YAZAR, 24 FARKLI BAKIŞ…

Listemizde yer bulan toplam 24 yazar, aslında Türk romanının çok sesliliğinin bir göstergesi. Seçkimiz; toplumsal hafızayı kayıt altına alan satırlardan, polisiye türünün yükselişine, fikir ve tarihe pencere açan metinlere uzanan geniş bir yelpaze sunuyor.

Özetle 2025; Anadolu’nun sesine sadık kalan, tarihin ve belleğin izini süren, türsel sınırları zorlayan eserlerin yılı oldu. KARAR jürisinin bu titiz seçkisi, kütüphanelerinde yer açacak okurlar için sadece bir ‘en iyiler’ listesi değil, aynı zamanda bugünden yarına kalacak edebi bir ‘yüzleşme’ atlası…

İşte KARAR jürisinin okurlarımıza sunduğu 2025’e dair 24 romanlık zengin seçki:

EDEBİYATIMIZIN ÇINARININ VEDA VE VEFA METNİ

metincelal.png

  • SEN DİYE BİRİ (Selim İleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yay.):

‘Sen Diye Biri’ hem büyük bir sanatçıya, eski bir dosta, Cüneyt Arkın’a vefa hem de büyük bir yazarın adeta son eserini kaleme almakta olduğunun bilinciyle kendiyle, anılarıyla belki de okurla vedalaşması olarak çok etkileyici bir eser. Anlatının bir kahramanı Cüneyt Arkın’sa diğeri de anlatıcı yani Selim İleri’dir. “Bilinç akışı” tekniği le yazılan anlatı çemberler çizerek, sürekli yinelemelerle zamanın içinde geçmişi ve bugünü kaynaştırıyor. Yinelenen anılar çağrışımlar yaratıyor ve başka anıların hatırlanmasına neden oluyor. Hatırlarken de bir yandan geçmişteki davranışlarını, hatalarını düşünüp bir anlamda özeleştiri yapıyor.

sen.png

  • ANNEMİN UYURGEZER GECELERİ (Ayfer Tunç, Can Yay.):

‘Annemin Uyurgezer Geceleri’ bellek, unutma ve hatırlama üzerine kurulu, dört kuşak kadının hikayesini toplumsal değişimi de ihmal etmeden anlatan bir roman. Türkiye’nin özellikle son 30-40 yılda yaşadığı kültürel değişimi, orta sınıfın çöküp yoksullaşmasını da aynı evde yaşayan anneanne, anne ve kızlarının yaşadıkları ve Şehnaz ile E.’nin ilişkisi örneklerinde anlatıyor. Roman bu boyutuyla aynı zamanda toplumsal çöküşün de öyküsü halini alıyor. Tabii Şehnaz ve E.’nin ilişkisi akademiye, orada kurulan ilişkilere ve kültürel çöküşün eğitim hayatına nasıl yansıdığına da bakmamızı sağlıyor.

  • BİR CİNAYET ANTOLOJİSİ-ÇELENK TANZİM VE TERTİP SANATI (İbrahim Yıldırım, İthaki Yay.):

Roman, içiçe geçmiş metinlerden oluşuyor. Öncelikle anlatıcı kahramanın seanslar halinde kaydettiği konuşmaların metni var. Bu ana metnin içinde 2018 yılında İstanbul’da bir terekede bulunan gizemli bir defter var ki anlatıcı kahramanımız uzunca bir süre bu defterin izini sürüyor. Defter Aksaray’ın Küçük Langa mahallesinde bir sahafta bulunuyor. Anlatıcının müdavimi olduğu bu sahaf dükkanının sahibi Yasef de polisiye meraklısı ve geçmişte yaşanmış cinayetleri araştırarak yazacağı romanı için hazırlık çalışması yapıyor ve bu araştırmalar da tıpkı defter gibi anlatıcımızdan gizlenen bir dosyada bulunuyor. Bir de Hâlet Hayreddin adlı bir yazarın suç tarihi ve faili meçhul kalmış cinayetler hakkında bilgiler içeren kitabı var. Suç ve cinayetler tarihi ve polisiye edebiyat hakkında çok geniş ve ayrıntılara inip oralarda sizin yolunuzu kaybettirmeyi amaçlayan bilgilerle karşılaşıyorsunuz romanda.

  • ÖPSEM ÖLDÜRÜRLER ÖPMESEM ÖLDÜM (Selçuk Altun, Türkiye İş Bankası Kültür Yay.):

Romanın kahramanı Veciz, babasına ve binlerce günahsız aydına işkence yapan sadist gardiyanın peşine düşer”. Diğer yanda da Hakkâri’deki askerlik görevi sırasında ciddi bir kaza geçirip yaşama savaşını kazandıktan sonra bir akademisyen veya küresel casus mu olduğuna karar veremediği Pertev Batum’un yardımcısı olur. Babasının ve diğer devrimci mahpusların işkencecisinden sonra birden ortadan kaybolan Pertev Batum’u da arayacaktır. İşkencecinin izini sürmesi 12 Eylül, Diyarbakır Cezaevi ve devletin uyguladığı şiddeti anımsatırken, Pertev Batum’u araması da onun Londra’daki gizemli kitabevlerinden sahafları ile ünlü Fjaerland’a varacak bir sahaflar gezisine çıkmasına neden olur. Yitik zamanların izini sürer, geçmişte yaşananları öğrenirken kendini tanımaya, kişiliğini oluşturmaya başlar, geleceğe yönelik radikal kararlar alır.

  • VATAN MİLLET SAMATYA (Seray Şahiner, Doğan Kitap):

‘Vatan Millet Samatya’da üç kadın ve bir şehir kahramanlarımız. Köyden kente göçün ilk dönemlerinden başlıyor, 1990’lara kadar geliyor. Otuz yıllık bir zaman diliminde kuşaklarla birlikte değişen ya da karşılıklı iletişimle gelişen şehir – insan ilişkisini izliyoruz. İstanbul’un insanlar, özellikle kadınlarla birlikte değişimi Samatya’da başlayıp Aksaray’da, Vatan ve Millet caddelerinde gelişen hayatlarla anlatılıyor. Bu mekanlardan bakarsak kitabın adı da farklı bir anlam kazanıyor. ‘Vatan Millet Samatya’ sert gerçekçi bir roman ama Seray Şahiner çocuk bakış açısından ve ağzından anlatıyor. Kahramanları anlatmış, onlar nasıl görüyorsa, ifade ediyorsa yazıya öyle geçirmiş gibi. Acı ve şiddet dolu olaylar, yaşananların sertliği çocukların anlatımıyla mizahileşiyor, yumuşuyor. Sanki o yıllarda, oralarda yaşamış gibi içten bir anlatımı var.

GELENEKSEL ANLATININ SINIRLARINI ZORLAYAN BİR ARAYIŞ

demmmmm.png

  • KIRMIZI BUĞDAY (Ahmet Büke, Can Yayınları): Anadolu dilini tarihi gerçeklikle yeniden yoğururken çağdaş bir söylence yaratması sebebiyle.
  • KARŞI ROMAN (Ali Ayçil, İletişim Yayınları): Zamansal döngülüğü, zihniyet çatlağından sızdırırken destansı ve eleştirel bir modernlik kurmayı başarmasıyla.

karss.png

  • AZİZ (Yavuz Ekinci, Everest Yayınları): Yazarın dil değişimini konu ve karakter üzerinden yenileme diriliği sebebiyle.
  • ÖPSEM ÖLDÜRÜRLER ÖPMESEM ÖLDÜM (Selçuk Altun, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları): Yazarlığın bir süreklilik olduğu kadar kendi üslup kumaşının dokusunu pervasızca dokumayı sürdürmek olduğunu göstermesi sebebiyle.
  • SEN DİYE BİRİ (Selim İleri, Türkiye İş Bankası Yayınları): Sayıklama ve ayıklarken sağaltma psikolojisini bir son metin çekinikliği ile açıkça sunması sebebiyle’

COĞRAFYANIN ÖTESİNE GEÇEN BİR KADIN ANLATISI

vec.png

  • KIRMIZI BUĞDAY (Ahmet Büke, Can Yayınları):

Gramsci referansı üzerine kurulu bir roman olması; Milli Mücadelemize selam vermesi ve geleneğini izlemesi, görünür bir sınıf mücadelesi eklemesi; dilinin akıcı ve işlek olması; titiz bir akademik çalışmanın ürünü olması.

  • DEFNE YANGINI (Ömür Müzeyyen Yılmaz, Edisyon Kitap):

Coğrafyanın ve koşulların ötesine geçerek kadınların gösterdikleri direnci işlemesi; sıradanlığın bozulduğu, mucizelerin ve tuhaflıkların iç içe geçtiği anları ustalıkla betimlemesi; kadın olmanın zorlu coğrafyasında yeşeren inatçı ve teslimiyeti reddeden bir umudu anlatması.

def.png

  • BEKLE BENİ (Zülfü Livaneli, Can Yayınları):

Kolay okunması; Tarihi bir kesitte siyasal olayları ve insanın dayanma gücünü incelemesi; hikâyesinin gerçekçi olması.

  • AZDAHAK (İskender Pala, Kapı Yayınları):

Tarihi ve efsaneyi harmanlaması; kurtarıcıya duyulan inancın kötüye kullanılmasının, zalimlerin ve mazlumların epik çatışmasını masalsı bir dille anlatması; kötülük, adalet ve direniş simgelerini derinlemesine incelemesi.

  • GÖKYÜZÜNDE NEHİRLER VAR (Elif Şafak, Doğan Kitap):

İnsan ruhunun derinliklerine inmesi; güçlü anlatım ve derin tasvirlerde bulunması; duygusal yolculuğun işlenmesi.

GEÇMİŞİN HAYALETLERİYLE YÜZLEŞEN BİR DURAK

gok.png

  • KIRMIZI BUĞDAY (Ahmet Büke, Can Yayınları):

"Eskinin yazarları olsa bu siyasi ortamda, kendi iç devinimlerinden çok daha mühim şeyler keşfederlerdi yazacak ve üstümüzdeki cehennemi de kırım kırım kırarlardı," demiştim de bir kere bir yerde, yaşayan "yerli" yazarlarımız bana sahte kabadayıca bakmışlardı. Ahmet Büke, Kırmızı Buğday'da işte bu ihtiyacını karşılıyor Türk edebiyatımızın. Ve bunu da abidelerimizden, Yunus'umuzdan devşirdiği bir dille yapıyor, işbu dilin içine politik göndermeler de sindiriyor. Bana kalırsa 2025'in en iyisi.

  • TEPSİDEKİ MELEK (Esra Kahya, İletişim Yayınları):

Kahya'yı Tanpınar'dan ödüllü ‘Kambur'dan tanıyoruz. Açıkçası, Benim Rüyalarım Hep Çıkar, Kambur'unkinden farklı bir anlatıcının elinden çıkmış gibiydi. Böyle işler yazarın çalışmakta, uğraşmakta sebat gösterdiğini bildirir işlerdendir. ‘Tepsideki Melek'in anlatıcısıysa bu bakımdan, BRHÇ'nin bazı anlatıcılarını andırıyor, büyütüyor ve yazarın kendi yönünü ne yöne döndürdüğünü gösteriyor.

tepsi.png

  • USTURPLAR VE AYNA (Kübra Acar Pehlivan, Ötüken Neşriyat):

Kübra Acar Pehlivan bir dil tutkunu. Hem kitaplarında hem de dergi yazılarında ziyadesiyle göstermişti bunu. Bu kitabında da yazar, insana yön bulduran ve kendi yerini/yersizliğini hatırlatan bir usturlap ve insana dışını gösteren ama içini göstermeyen bir ayna üzerinden bir İslam -sonra da Türk- tarihi anlatısı kuruyor. Evet, yazarın eski yazarlar gibi bazı yerlerde anlatıya çokça müdahil olduğunu görecekseniz de 2025'in en iyilerinden Usturlap ve Ayna.

  • BİZE AİT BER YER (İlgi Erpelit, Alakarga Yayınları):

Anlatının epeyi bilindik ama yine de iyi kullanılmadığı zaman yazarını pişman edebilecek bazı tekniklerini kullanıyor Erpelit ve bunun altından da alnının akıyla kalkıyor. Üstelik bu işi de, kolayca acındırılabilecek bir konuyu seçmesine rağmen, hiç de böyle bir hata işlemeyen bir metin kurmakla kotarıyor. Şimdilerde aileye ve insan olmaklığa dair bu nevden metinlerin pek yazılmadığı düşünülürse oraya, yurdumuza, Bize Ait Bir Yer'e niçin gitmek istediğimiz de daha iyi anlaşılacak.

  • LEOPAR SELİM’İN SON GÜNÜ (Mehmet Tez, Doğan Kitap):

Türkiye'de Beyoğlu herhalde tek başına hem İstanbul'dan hem Ankara'dan hem de memleketin tamamından da daha çok değişmiştir, dışında değil ama kendi içinde. Kaybolmak ve kaybolanı bir daha bulamamak anlatısı bu roman, herhangi bir müzisyenden geriye kalabilecek birkaç eşya parçasının -defterler, kasetler ve bir şehir kırıntıları- peşinde bize, bugünkü ülkemizin o günlerde hayal edilenden daha yitik olduğunu ve arananın -paranoyak bir nostalji tasavvuruyla arananın yani- bir daha asla ama asla bulunamayacağını sezdiriyor.

EDEBİYATIN TARİHİNİ BELLEKLE KESİŞTİREN DENEMELER

bes.png

  • KIZIL HAVALARI SEYRET Kİ AKŞAM OLMAKTA (Taner Ay, Ötüken Neşriyat):

Taner Ay dönem romanlarını macera kurgusuyla, izlenimci bir anlayışla yazmayı seviyor. Bu anlamda ikinci romanıysa ‘Kızıl Havaları Seyret ki Akşam Olmakta’, Sovyetler’de Çeka’nın –50 derecede kaçılması olanaksız sayılan Solovki hapishanesinden firar eden Türk asıllı Sosyalist Ferdiyetçi Anarşist Hüseyin Hilmi’nin hikâyesi. Zor koşullarda kaçmayı başaran Hüseyin Hilmi, sonrasında İspanya İç Savaşı’na katılır. Orada Stalin’in NKVD ajanlarıyla boğuşur. Meksika’da Troçki suikastine, Bolivya’da Che’nin katledilmesine şahit olur. Küba’ya yerleşir. Hayli yaşlanmasına rağmen KGB hâlâ peşindedir. Adını Ahmet Haşim’in ‘Merdiven’ şiirindeki dizelerden alan ‘Kızıl Havaları Seyret ki Akşam Olmakta’ yine bir dönem, yine bir macera romanı. Solun, solu harcadığı, solun Marx’a ihanetinin romanı. Anlattığı hikâyeyle de ilk ve tek Türk romanı.

kizil.png

  • GECE HEP GECE (Üzeyir Karahasanoğlu, Vapur Yayınları):

‘Gece Hep Gece’ mütareke döneminde, işgal altındaki İstanbul Pera’da Mekteb-i Sultâni’nin edebiyat muallimi Haluk ile Beyaz Rus Katya arasında yaşanan tutkulu bir aşk ile dönemin kargaşasını da ele alan çok katmanlı bir hikâye. ‘Gece Hep Gece’ Üzeyir Karahasanoğlu’nn akıcı üslûbuyla keyifle okunan bir roman.

  • YALNIZLIK TURUNCUSU (Mustafa Erdiken, Vapur Yayınları):

‘Yalnızlık Turuncusu’ için ülkemizde geç kalmış bir Beat Kuşağı romanı denilebilir. Aykırı insanların bunalımları, vazgeçişleri yanı sıra tutkulu, tuhaf bir aşk hikâyesi de romanı başka bir boyuta taşıyor. Bu bakımdan ‘Yalnızlık Turuncusu’da Mustafa Erdiken deneysel bir metinle karşımıza çıkıyor.

POLİSİYE EDEBİYATINDA TİTİZ BİR KURGU USTALIĞI

errrr.png

2025 yılı telif polisiye romanlar açısından çok olumlu gelişmelerin yer aldığı bir yıl oldu.

  • ÖRÜMCEK BURGACI (Alper Canıgüz, Everest Yayınları):

İroni ile polisiye kurguyu ustalıkla bağdaştırmayı çok iyi bilen ve beş yaşındaki detektifi Alper Kamu öyküleriyle bizi kendine bağlayan Alper Canıgüz yeni romanı ‘Örümcek Burgacı’nda bize yeni detektifi kendi ifadesiyle “Çok sevdiği ünlü Avusturyalı yazar Rilke gibi dilbaz, tilki gibi kurnaz, cinaslı hafiye” Stan La Fleur’ü tanıtıyor.

orumcek.png

  • VERDA’NIN ÖLÜMÜ (İnci Aral, Everest Yayınları):

Son yılların başarılı roman ve öykü yazarı İnci Aral polisiye kurgunun cazibesini romanı ‘Verda’nın Ölümü’ adlı yapıtında belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Bir solukta okunan kışkırtıcı romanında yazarımız bir kadın cinayeti üzerinden kokuşmuş düzene çomağını sokuyor. Romanın bir ilginç yanı da romandaki anlatıcının cinayetin faili olan koca olmasıdır.

  • GÖLGENİN ELİ (Elçin Poyrazlar, Doğan Kitap):

Polisiye romanın üretken ve disiplinli yazarı Elçin Poyrazlar ‘Gölgenin Eli’ romanıyla sevdiğimiz detektifi Suat Zamir ile bizi tekrar buluşturuyor. Poyrazlar’ın yapıtında kendisiyle ve neredeyse tüm dünya ile didişen kahramanımızın iç dünyasına iyice sokuluyoruz ve sürprizlerle dolu öyküyü keyifle okuyoruz.

  • ÖLÜM FIRSAT KOLLAR (Çağatay Yaşmut, Oğlak Yayınları):

Dönemimizin en başarılı polisiye roman yazarlarından olan Çağatay Yaşmut’un son romanı ‘Ölüm Fırsat Kollar’ da eserlerinin kahramanı Başkomiser Galip eskiden kalma bir hesaplaşmanın içinde, kendine karşı yapılan bir kötülüğün failleriyle hesaplaşmaktadır. Başkomiser Galip kötülerle karşı savaşırken tutkuyla bağlandığı ve uyguladığı “yasalara uygun davranma”nın artık geçerli olmadığını görecek ve kötülere onların metotlarıyla yanıt verecek ve adaleti böyle sağlayacaktır.

  • TROÇKİ EVİ (Önay Yılmaz, Destek Yayınları):

Başarılı bir gazetecilik geçmişi olan Önay Yılmaz ‘Troçki Evi’ adlı ilginç romanında 1930’lu yıllarda Stalin’den kaçıp Türkiye’ye sığınan Troçki’nin Büyükada’da oturduğu köşkün bahçesinde cesedi bulunan Rum asıllı mimar Maria Kalamaris’in öyküsünü sürpriz sonuyla bize anlatıyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN