Kış aylarının gelmesiyle birlikte tezgahlardaki yerini alan nar, binlerce yıldır "bereketin ve sağlığın sembolü" olarak anılmaya devam ediyor. Modern tıp dünyasının da radarına giren bu süper besin, içeriğindeki zengin antioksidanlar sayesinde vücudumuz için adeta doğal bir koruma kalkanı oluşturuyor.

KALP DOSTU VE GENÇLİK İKSİRİ
Yapılan araştırmalar, narın yeşil çay ve yaban mersinine oranla üç kat daha fazla antioksidan içerdiğini gösteriyor. Bu özelliği sayesinde hücrelerin yenilenmesini desteklerken, serbest radikallere karşı savaşarak yaşlanma etkilerini geciktiriyor. Özellikle damar sertliğini önlemesi ve kan dolaşımını rahatlatmasıyla tam bir "kalp dostu" olarak nitelendiriliyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN YENİ ORDUSU
Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonların arttığı bu dönemde nar, bağışıklık sistemini güçlendirmek isteyenler için en doğal çözüm. İçerdiği yoğun C, E ve K vitaminleri ile vücut direncini artırırken, iltihap sökücü (anti-inflamatuar) etkisiyle de vücuttaki ödemin atılmasına yardımcı oluyor.

KANSERLE MÜCADELEDE GÜÇLÜ BİR AKTÖR
Narın en dikkat çekici özelliklerinden biri de hücre yenileyici etkisi. İçerisindeki bileşenlerin, özellikle prostat ve meme kanseri hücrelerinin yayılmasını yavaşlatabileceğine dair umut verici çalışmalar bulunuyor. Anti-inflamatuar özelliği sayesinde vücuttaki iltihaplanmayı da azaltıyor.
HAFIZA VE BEYİN SAĞLIĞI
Sadece fiziksel değil, zihinsel sağlık için de nar oldukça kıymetli. Düzenli tüketimin hafızayı güçlendirdiği ve nörolojik hastalıklara karşı beyni koruduğu biliniyor.
UZMANINDAN ALTIN DEĞERİNDE TAVSİYELER
Beslenme uzmanları, narın sadece suyunun değil, çekirdekleriyle birlikte tüketilmesinin lif alımı açısından daha faydalı olduğunu vurguluyor. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Narın kabuğu ile tanesi arasındaki o ince beyaz tabaka! Uzmanlar, hafif buruk tadına rağmen bu tabakanın mideyi koruyucu ve sindirimi düzenleyici etkilerinin yabana atılmaması gerektiğini belirtiyor.
