Demir eksikliği, yorgunluk ve bağışıklık sorunlarının en sık rastlanan sebeplerinden biri olarak çağımızda da önemini koruyor. Oysa bu sorun, binlerce yıl önce Hipokrat ve Galen gibi antik tıp ustalarının dikkat çektiği doğal yöntemlerle giderilebiliyordu. Geleneksel halk hekimliğinde de yeri olan bu beslenme önerileri, bugün hâlâ geçerliliğini sürdürüyor ve modern bilimin ışığında yeniden değer kazanıyor.
Demir eksikliği çağımızın en yaygın sağlık sorunlarından biri olmaya devam ederken, çözümün binlerce yıl öncesinden geldiğini biliyor muydunuz? Antik Yunan ve Roma’nın ünlü hekimleri Hipokrat ve Galen, demir açısından zengin bazı besinleri adeta reçete gibi öneriyordu. O dönemlerde kullanılan bu doğal kaynaklar, günümüzde de sağlıklı yaşamın temel taşlarından biri olmayı sürdürüyor.
Özellikle karaciğer, hamsi, sardalya, üzüm ve dut pekmezi; antik tıpta demir eksikliğine karşı tavsiye edilen başlıca besinler arasında yer alıyor. Bu besinlerin hem kan yapıcı etkileriyle hem de bağışıklığı destekleyici özellikleriyle bilindiği, tarihi kaynaklarda açıkça görülüyor.
CİĞER
Ciğer, demir açısından en zengin hayvansal kaynaklardan biri olarak yüzyıllardır sofralarda yer buluyor. Hipokrat’ın önerileri arasında da bulunan ciğer, özellikle kadınlarda ve çocuklarda görülen demir eksikliğiyle mücadelede güçlü bir yardımcı.
HAMSİ VE SARDALYA
Omega-3 ve protein zengini olmalarının yanı sıra, hamsi ve sardalya gibi küçük balıklar da demir deposu olmalarıyla öne çıkıyor. Galen’in notlarında bu balıkların hem zihni güçlendirdiği hem de kanı kuvvetlendirdiği belirtiliyor.
ÜZÜM VE DUT PEKMEZİ
Antik çağın “doğal şurubu” sayılan pekmez, özellikle kış aylarında güçlenmek isteyenlerin ilk tercihi oluyordu. Üzüm ve dut pekmezi, hem demir yönünden zengin hem de enerji verici özellikleriyle övgü alıyordu.