Kürtlerle yeniden iletişim mi?
Ak Parti Doğu-Güneydoğu’ya hizmet götürdü mü, götürdü. Yıllar önce yazdım, Batman’dan Van’a kara yoluyla gittim, uçak inecek yollar yapılmış. Havaalanları vs.
“Kürt sorunu” konusunda önemli adımlar attı mı, attı. Çözüm süreci gibi, ülkenin kanaat önderlerini seferber edip “Analar ağlamasın” yolunda hamleler yaptı mı, yaptı.
Çözüm sürecinin akamete uğraması, Batı dünyasının Kandil’e yönelik iğfal eyleminin sonucu mudur, evet öyle. “Çözüm”ün diğer paydaşları Batı’nın gösterdiği “Suriye’den sonra sıra sizde” vaadiyle barış yolunda onca emeği berhava etti mi, evet öyle.
PKK liderlerinden Duran Kalkan’ın açıklaması (itirafı mı demeli?) yansıdı medyaya:
“Birçok dış devlet barıştan, demokratik siyasi çözümden yanalarmış, çatışmaya karşılarmış gibi kendilerini gösteriyorlar, kamuoyunu böyle etkilemeye çalışıyorlar fakat gerçek böyle değil. Sorunun çözümsüzlüğünden yanalar, sorunun devam etmesini istiyorlar. Böylece Kürt sorunu temelindeki çelişki ve çatışmanın sürmesini istiyorlar. Oradan çıkar sağlıyorlar. Çözüme yönelen güçlerin üzerine gidiyorlar.
“Yönetimimiz ateşkes ilan ettiğinde Avrupa’da ateşkes ilan etmek için yasal açıklama yapma zemini bulamadı. ‘Ateşkes ilan etmeyecek, savaşı sürdüreceksiniz’ diye bize defalarca dayatmalarda bulunuldu. Bu dayatma açık oldu-gizli oldu, sözle oldu-fiiliyatla oldu ama bize dayatılan çatışmaydı, çözümsüzlüktü. Biz hiçbir devletten bir çözüm dayatması, çözüm programı, çözüm projesi görmedik. Hiç kimse karşımıza böyle gelmedi. Tam tersine; bizimle ilişki kurdular, düşüncemizi, siyasetimizi, niyetimizi öğrendiler, eğer niyetimiz çözümden yanaysa, ateşkesten yanaysa onu boşa çıkartmak için saldırılarda bulundular. PKK çatışma içindeyken değil, ateşkes sürecindeyken Avrupa’nın terör örgütleri listesine alındı. Dolayısıyla bu devletlerin neyi istediğini bilmemiz lazım.”
Evet, itiraf bu. Sonrası malum, hendek rezaleti, özyönetim çılgınlığı ve tabii devlet adına müdahale.
Sonra “Seni başkan yaptırmayacağız” restleşmesi, Ak Parti’nin çözüm sürecinde en keskin muhalefeti yapan MHP ile işbirliği, sonra “çözüm süreci”nin çok uzağında bir kamplaşma zemini. Kayyımlar, tutuklamalar vs.
Tabii şimdi, yeniden seçim var ve “Kürt oyları” son derece stratejik önem kazanmış durumda.
Daha doğrusu, Ak Parti’nin Kürt oylarını Kürt siyasi hareketinden bile daha çok temsil ettiği günler geride kalmış, daha önemlisi, o oylar Ak Parti’yi iktidardan düşürme riski taşıyacak bir mahiyet kazanmış.
AK Parti MHP ile Cumhur İttifakı oluşturmuş. Bu ise, siyasi bilinci son derece yüksek Kürt seçmen nezdinde Ak Parti’yi aşağıya çekiyor.
Ne olacak bu durumda?
Pazar akşamı Batman’da Cumhurbaşkanı’nın şarkılı – türkülü ortamda Kürt (?) gençleriyle buluşması acaba bir iletişim hamlesi olabilir mi Kürt seçmene yeniden ulaşmak için? Yöntem olarak yani.
İzledim o programı.
Açık söyleyeyim, çok çok sun’i bir ortam o. Gençler sun’i, sorular sun’i, cevaplar sun’i, müzikli ortam sun’i. Bir tek genç bile “Bu kayyım işini, yolsuzluk iddialarını okullarımızda arkadaşlarımıza karşı savunamıyoruz, okulu bitiriyorum, nasıl iş bulacağım efendim” gibi bir cümle kurmuyor, nasıl iş?
Sayın Cumhurbaşkanı genç seçmene ulaşmak için böyle buluşmalar gerçekleştiriyor ama bu buluşmaların “protokol” mantığı içinde düzenlendiği o kadar açık ki… O yüzden de sun’ilik akıyor her yanından. Gençlik o değil çünkü. “En muhafazakar”ı bile o değil.
MHP’li bir Cumhur İttifakı’nın Kürt seçmenle iletişimi o kadar zor ki. MHP’siz bir Cumhur İttifakı öylesine imkansız ki. Ak Parti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kendi elini – ayağını bağlamış durumda. Üstelik, Cumhurbaşkanı’na verilen olağanüstü yetkilerin başkaları tarafından kullanılma riski de gelip oturmuş bulunuyor yüreklere… Çok yazık.
ÇİRKİNLİK ANITI: Lütfü Türkkan’ın yaptığı tabii ki. Küfür, üstelik şehit yakınına. Üstelik bir siyasetçi tarafından… Kurgu imiş vs… Geçmek lazım bunları.
Meral Akşener’in ya da herhangi bir muhalefet partisi liderinin, etkisi günden güne artan halkla iletişiminin sabote edilme ihtimali dikkate alınmamış olabilir mi? Muhalefet sokakta oluşuyor, insanlar en keskin muhalefet liderinden daha yakıcı şeyler söylüyorlar. Yeter ki karşısında bir siyasetçi görsün. Meral Akşener kadın olmanın sağladığı iletişim avantajıyla da etkisini artırıyor. Bingöl’de Lütfi Türkkan’ın başrolü oynadığı hikaye, ancak karşıtların özel senaryo hazırlaması ve yönetmesi ile gerçekleşecek türden bir çarpıklık içeriyor. Ama o rol Türkkan tarafından oynanmıştır.